Skip to main content

Full text of "Çeşitli Yollarla Akadcadan Türkçeye Geçen Kelimeler, Akkadian, Turkish"

See other formats


f' ÇEŞİTLİ YOLLARLA AKARCADAN "A 
TÜRKÇEYE GEÇEN KELİMELER 

. Özcan ŞİMŞEK* 




Dil, insanları diğer canlılardan ayıran en önemli unsurlardan biridir. M.O. 
3200’lerde Sümerler tarafından yazının bulunmasıyla daha da önem kazanan dil, 
aynı zamanda kaydedilmeye de başlanmıştır. Başlıca konumuz olan Akadca da 
bilinen en eski semitik dil olup, günümüz Türkçesine olan dolaylı etkisi 
sandığımızdan çok daha fazladır. 

Birçok etimolojik sözlükte ve çeşitli makalelerde, kelimelerin bilinen en eski 
durumları, görüldükleri ilk dil, en eski kökleri vs. genellikle fazla incelenmemekte 
ve bu, esas amaç olarak görülmeyip, kelime kökü olarak Arapça, Yunanca, Latince 
vb. denilerek bu dillerden daha eski dillere yeterince değinilmemektedir. Sümerce, 
Akadca, Asurca, Aramice, Sanskritçe, Hititçe, Luvice, Avesta dili, Miken dili, 
Etrüskçe, Frigce, Urartuca, Hattice, Hunice vb. dillere, etimolojik araştırmalarda 
ne yazık ki yeterince başvurulmamaktar. ^ Etimolojik sözlüklerin temel 
amaçlanndan biri olması gereken bu husus yeterince uygulanamamaktadır. Bundan 
dolayı gerek Tüfkçe ile gerekse diğer dillerle ilgili pek çok etimoloji sözlüğünde bu 
eksiklik göze çarpmaktadır. 

Bu makalede, dilimizde genellikle Arapça kökenli olarak verilen Akadca 
kökenli veya Akadca vasıtasıyla aktanlmış kelimeler ele alınmıştır. 

Türkçeye birkaç yoldan Akadca kökenli ya da Akadca vasıtasıyla kelime 
girmiştir. 

1. Akadca > Arapça > Türkçe, 

2 . Sümerce > Akadca > Arapça >Türkçe, 

3. Akadca > Aramice > Süry anice > Türkçe, 

4. Akgdca > Avesta, Part, Pehlevi, Farsça dilleri > Türkçe, 

5. Akadca > Aramice > Yunanca > Türkçe, 



* Arkeolog, Anadolu Medeniyetleri Müzesi, Gözcü Sok. No: 2 Hisar/ Ankara 
E.Postai tefennil@hotmail.conL 



İ 



179 




6. Akadca > Arapça, Aramice > Arapça > Batı Dilleri (İtalyanca, İspanyolca, 
İngilizce, vb.) > Türkçe. 

7. Aramice> Akadca > Arapça > Türkçe 

Türkçe etimolojik yöntem ve yazım olarak, büyük ölçüde Sevan 
Nişanyan’m 1 etimoloji sözlüğü izlenmiştir. 

SEMİTİK DİLLER 

Semitik diller, çok eski bir Sami dilden gelmektedir. Çeşitli akraba dillerin 
birbirlerinden esaslı olarak nerelerde ayrıldığı ve hangi kökten geldikleri kesin 
olarak bilinmemektedir. 

Semitik diller yapıları itibariyle “kursiv’’diller grubuna girerler. Genel olarak 
Batı ve Doğu olarak ikiye ayrılırlar. Bu dillerin coğrafi durumlarına göre yapılan 
tasnifte ise semitik diller; 

1- Kuzeydoğu Semitik(Mezopotamyâ), Eski Akadca, Babilce, 

Asurca, 

ş 2- Kuzeybatı Semitik (Suriye-Filistin), Kenani grubu, Doğu 

Aramicesi, Batı Aramicesi, 

3- Güneybatı Semitik (Arabistan-Habeşistan) Kuzey Arapçası, Güney 

Arapçası ve Habeşçe olmak üzere üç ana gpupta incelenirler. 

Hint-Avrupa dil ailesinin güney komşuları olan Semitik diller, güneybatı 
Asyayı kuzeydoğu Afrikaya bağlayan ve eski çağlardan beri yeryüzünde 
konuşulagelen bir dil topluluğudur. Bu dil alilesini Sami ve Hamı olarak ikiye 
ayırmak mümkünse de Samı, Eski Mısır ve Kıptî, Libya-Berber ve Kuşî şeklinde 4 
kola bölmek daha uygun olacaktır. Ailenin yayılma alanı, Arabistan yarımadası, 
Irak, Kuveyt, İran’ın güneybatı bölgesi, Suriye, Lübnan, Ürdün, İsrail, Mısır, 
Habeşistan, Sokotrâ adası, Somali, Sudanın kuzey bölümü, Libyayı, Tunus, 
Cezayir, Malta adası, Fas, Büyük Sahra ve Moritanya’yı boydan boya kaplar. 
Eskiden Kanarya adaları, akm yoluyla da Balear adalan, İspanyanın güney bölümü 
(Endülüs), İran’ın daha büyük bir parçası da bu alanın içinde idi. Hatta bu dilleri 



**Bu makeleyi yayınlama fırsatı veren Müzemiz müdürü Sayın Hikmet DENİZLİ’ye teşekkür 
ederim. 

***Makaleyi hazırlama esnasında her türlü bilimsel yardımı sağlayan arkadaşlarım Hititolog Dr. 
Rukiye AKDOĞAN’ a, Sumerolog Şerife YILMAZ’ a ve H.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji 
bölümünde Öğr. Gör. Dr. Ayşe KARADUMAN’a teşekkür ederim. 

1 Sevan NİŞANYAN, Sözlerin Soyağacı, Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, İstanbul 2002 



180 




konuşanlar eski çağlarda Britanya Adaları ’na kadar varmışlardı. Bugünkü Fas’tan, 

Filipinlere kadar Samî-Hamî dillerinin yadigârlarına rastlanmaktadır. Semttik 

dillerden Arapça, İslam topluluğunun din ve kültür dili olmuştur. Arapçanm kelime 

hâzinesi geniş ölçüde, din ve kültür yoluyla çeşitli dil ailelerinden Fars, Urdu (ikisi 

de Hint- Avrupa dil grubundan), Türk (Ural-Altay dil grubu), Malay (Malezya- 

Polinezya dilleri), Hausa (Sudan-Gine) ve Swahili (Bantu) dillerine girmiştir. 

Semitik dillerden birçoğu bugün yok olmuş ve yerlerini Arapçaya bırakmıştır. 

Samî-Hamî dil topluluğu, karşılaştırmalı grameri yapılmış bir dil ailesidir. 

>• 

Hamî-Samî dillerinin başlıca kolu olan Samî (Semitik) diller Doğu, Orta ve 
Batı olmak üzere üç dala ayrılır. Doğu dalında tek bir dil vardır: Akadca. Eski 
Sümer resim yazısından (piktografik) geliştirilmiş çiviyazısı ile yazılan ve eski 
Mezopatamy a ’ da (Akad-Asur-Babil krallıkları) kullanılan bir dilin eskiliği .M.Ö, 
2800 yıllarına kadar çıkar. En eski yazılı anıtlarına kral ad listelerinde rastlanır. Bu 
dilin en eski şekli, yani asıl Akadca (Sümerlerin çağdaşı ve kuzey komşuları olan 
Akad krallığının \dili), M.Ö. 2000 yıllarına kadar sürmüştür. Babilin kuruluşu ve 
hükümet merkezi oluşu ile bu dilin Eski Babilce şekli başlamıştır. M.Ö. 2400 
yıllarından sonra da daha kuzeyde, Dicle vadilerinde merkezi Assur (Aşşur) şehri 
olan Asur devleti meydana geldi. Akad dilinin orada kullanılan şekline de Asurca 
diyoruz ki, bunun da Eski ve Yeni çağlan vardı. Eski Asurcanm en eski 
metinlerini, Asurlulann Anadoludaki ticari kolonilerine ait olmak üzere Kültepe 
kazılarından çıkan “Kappadokia tabletleri” denilen yazılarda buluyoruz. Yeni 
Asurca M.Ö. 600 yıllarına kadar devam etmiştir. Akad dilinin son şekli Yeni 
Babilcedir. Bu da M.Ö. 626-539 yılları arasında kullanılmış ve Pers kralı Kyros’un 
539’da Babil şehrini ele geçirmesinden az sonra önemini kaybetmiştir. 

Akadca, en çok Eski Babilce şekliyle, eski Yakın Doğunun büyük kültür 
dillerinden biri olmuş, bu dille zengin bir edebiyat gelişmiş ve hele M.Ö. 18-15. 
yüzyıllarda bu dil, Yakın Doğunun diplomatik uluslararası dili olarak 
kullanılmıştır. Mısır firavunlarının arşivinden M.Ö. 1400 yıllarına ait Akadca 
metinle mektup, antlaşma vb. çıkmış (Tellü’l Amama arşivi), Hitit devletinin 
Hattuşaş’taki (Boğazköy) arşivinde de bu dilde yazılı belgeler bulunmuştur. 
Perslerin Akhamenid (Aftameniş) devleti zamanında Dareios (Dârayavahuş) 
M.Ö. 520 sıralarmda yazdırdığı yazıtlarda Babilceyi de kullanmış fakat 6. 
yüzyıldan sonra bu dil sadece bir din dili olarak kalmış ve Miladî yıllarda büsbütün 
kaybolarak yerini Aramiceye (Aramca) bırakmıştır. 

Semitik dillerin Orta dalında da tek bir dile rastlanmıştır: Ugarit dili. Bu dille 
ilgili metinlere Ugarit’te (Ras Şamra) yapılan kazılarda rastlanmıştır. 



181 




Semitik dillerin Batı dalı, Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye ayrılır. Kuzey 
bölümü de başlıca iki gruba ayrılır: Kenanca ve Aramice. 

a-) Kenan grubu, eski Fenike ve Filistin’de konuşulmuş olan dört dilden 
meydana gelmiştir. Kenan (yerli dilde: Kana’ an) “alçak veya aşağı ülke”anlamma 
gelir. Eski Kenanca, Moabca, Fenikece ve İbranice söz konusu dört dili 
oluştururlar. 

b-) Aramice. Aram (yerli dilde: Aram), “yüksek ya da yukarı ülke” anlamına 
gelir. Aramice M.Ö. 14. yüzyıldan beri kullanılan bir dildir. Kuzey Arabistan’dan 
Suriye-Filistin sınırlarına ve Babil’e kadar yayılan alan, Şam (Damaskus), Tedmür 
ya da Tüdmür (Palmyra) ve Urfa (Urşa, Orrhoe, Edessa) bu dilin yayılım 
alanlarıdır. Ayrıca Aramice Orta Asya’dan, Çin, Hindistan, Mısır ve İtalyaya ve 
hatta İngiltere’ye kadar çeşitli ülkelerde yazılı belgeler bırakmışlardır. Perslerin 
Akhamenid krallığı çağında, M.Ö. 6. yüzyılda, Aramice Yakın Doğu’nun idare dili 
durumuna yükselmiş ve Ege denizine kadar yayılmıştır. İranlıl'ar satrap sikkelerini 
Aramice bastırmışlardır. Bugün Aramice konuşanların sayısı 500.000’i geçmez. 

Doğu Aramicesi: 

- Eski Doğu, Süryanice, Harran, Mani Aramicesi, Babil Talmudu, Mande, 
Ördek Burnu Aramicesi, Yaşayan Doğu Aramicesi, 

Batı Aramicesi: 

- Eski Batı, Mısır Ahd-i Atik, Filistin, Samarra, Nabat, Tedmür ya da 
Tüdmür (Palmyra), Yaşayan Batı Aramicesi, 

) 

Semitik dillerin Batı dalının Güney grubu iki bölümlüdür: Güneyin kuzeyi ve 
Güneyin güneyi. Her ikisinin de iki bölümü vardır: 

1. Güneyin kuzeyi a. Kuzey Arap veya Arap öncesi (protoarabik) lehçeleri, 
Arapça; 

2. Güneyin güneyi a. Güney Arapça veya Himyeri, Habeşistan dilleri. 

•k. 

Samî-Hamı dillerinin ikinci kolunu Eski Mısırca ve Kıptice (Kopt) meydana 
getirir. 

Yine Semitik dillerinden Libya-Berber dilleri eski çağlarda Mısırdan 
Kanarya Adalarına kadar kuzey Afrikayı kaplamıştı. 



182 




Kuşi dili. Semitik dillerin dördüncü kolunu meydana getiren Kuşi dillerinin 
ağırlık merkezi doğu Afrika’da, Kızıldeniziıı bata kıyıları ile bunun 
güneydoğusundaki çıkıntıdır 2 . 

AKADCA 

Akadca Semitik dillerin en eskisidir. Semitik diller bükünlü diller grubuna 
girer. Kelime kökünde anlam daha çok üç, bazen iki, bazen dört sessize bağlıdır. 
Akad yazısı alfabetik değil, hece unsurludur 3 . Bu çalışmadaki Akadca kelimelerin 
yazılışları ve işaretleme sistemleri genel olarak, editörlüğünü Jeremy Black, 
Andrew George, Nicolas Postgate’nin yaptığı sözlük 4 örnek alınarak yapılmıştır. 
Akadca çivi yazısıyla yazılan bir dil olmuştur. 

Arapça ve Akadca’ da görülen aşağıdaki sözcük ve kavram benzerlikleri, her 
iki dilin de Sami diller grubunda olmalarından ileri gelmektedir. Arapça’nın bir 
özelliği, Sami dillerinin bütün karakterini korumuş olmasıdır. Bu bakımdan ilkel 
Sami dile (Ur - Semitik) en yakın olarak tasavvur edilen bir dildir. Bugün bile 
Arapça, kolaylıkla Akadca ile karşılaştırılabilmektedir 5 . 

Akadca- Asurca ’ dan geldikleri kesin olan yüzlerce sözcük, nedense hep '■ 
Arapça ve Farsça’ya atfedilmektedir. Türkçe’deki etimolojik çalışmaların 
yetersizliği de bu eksik bilgilerin hep tekrarına neden olmaktadır. Asurlular’dan 
sonra Mezopotamya’da tarih sahnesine çıkmış Sami Araplarla, Sami olmayan 
İnanlılar üzerinde başta Akadca-Asurca olmak üzere diğer Sami dillerinin etkileri 
kaçınılmazdır. Bu sözcüklerin önemi, hemen hemen hepsinin Akadca söyleniş 
biçimlerini korumuş olmalarıdır. 

Yine özel isimlerde de isim köklerinde Akadca’ dan dilimize intikal eden 
örnekler mevcuttur. 

Sami uluslardan olan Akadlarm ve Arapların dinsel inançlarının benzerliği 
dışında, ticari temasları ve aynı coğrafyada bulunuşları sonucu olarak, bu iki 
ulusun şahıs adları ve tanrı sıfatlarında bir benzerlik oluştuğunu görüyoruz 6 . 



2 Dilâçar, 1968 s. 145-163 

3 Koçak, 1993 s. 6 

4 Black, Jeremy; George, Andrew; Postgate, Nicholas; A Concise Dictionay of Akkadian, Wiesbaden, 
1999 

5 Dilâçar, 1968 s. 185-196 

6 Koçak, 1977 s. 11 



183 




Akadlar ve Araplarda içinde dinsel kavramların bulunduğu şahıs adları ve 
tanrı sıfatları, onların dinsel düşüncelerini yansıtır 7 . 

Araplar hem dil bakımından akraba oldukları hem de, aynı çoğrafı bölgede 
yaşadıkları Akadlarla çeşitli ilişkilerde bulunmuşlardır. Akadcanm kullanımdan 
çıktığı tarih miladi yıllardır 8 . 

“Arap” adını ilk olarak M.Ö. XI. Yüzyılda Akadca yazıtlarda rastlanmış 
olması da Araplarla Akadlarm çok eski tarihlerden beri birbirleriyle ilişkili 
olduklarını göstermektedir 9 . , 

Assurbanipal’in (M.Ö. 669-629) Araplara karşı yapmış olduğu savaşları 
anlatan bir metinde Araplardan bahsetmiştir 10 . 

Arapların ve Akadlarm tarihî, dinî ve sosyal lişkilerinde şüphesiz dil 
unsurunun büyük rolü olmuştur. Sami, diller grubu içinde akraba kabul edilen 
Arapça ve Akadcada gramer bakımından büyük benzerlikler vardır 11 . Bu benzerliği 
sözcüklerin genel olarak üç kök harften oluşması (iki radikalli sözcüklerde de 
benzerlikler vardır) nominal ve verbal formdaki uygunluk, isim ve sıfat 
tamlamalarındaki benzerlik şeklinde görmek mümkündür. Bunlardan başka 
Akadcayla Arapça arasında aynı anlamda birçok sözcük vardır . 

Akadca Semitik dillerin “doğu” gmbunda yer almış, çok sayıda çivi yazısıyla 
yazılmış olan yazıt ve anıtlardan tanınmış bir dildir 13 . . 

Yaklaşık M.Ö. 2500 - M.S. I. yy arasında sımrlandırılabilen Akadca, bu 
zaman içinde değişikliklere uğramış, Babilce ve Asurca olmak üzere iki lehçeye 
ayrılmıştır 14 . 

Babilce; 

- Eski Babilce (M.Ö. 1950- 1530), 

- Orta Devir Babilcesi (M.Ö. 1530 - 1000), 

- Yeni Devir Babilcesi (M.Ö. 1 000 - 625), 



7 Koçak, 1977 s. 24 
8 Koçak, 1977 s. 25 
9 Koçak, 1977 s. 26 
’°Koçak, 1977 s. 27 
"Koçak, 1977 s. 42 
12 Koçak, 1977 s. 43 
!3 Koçak, 1977 s. 43-44 
14 Kaçak, 1977 s. 44 



184 




A 

abd kul, köle < Osm abd < Ar abd < 
Akad abdu köle, esir < BSem 
*abd kelimesi Türkçede tek 
başına kullanılmaz, Fakat birçok 
özel ismin baş kısmını oluşturur 
Abdi, Abdullah, ibadet, 
ibadullah, mabet, mabut 
Abdi öi kul, köle < Osm abd < Ar 
abd < Akad abdu köle, esir — » 
abd 

Abdullah öi kul, köle Allah’ın 
kölesi, kulu < Osm abd < Ar abd 
< Akad abdu köle, esir — » abd, 
ilah 

abullabut? hantal, hoyrat < Ar abü- 
l-labüt çifte atan hayvan, abu < 
Ar abû baba < # abw <Akad 
abu(m) I baba > Aram ’ab baba 
+ al labüt tekmeleyen, saldırgan 
<# Ibt tekme — » ebu 
adar yörs. mart < Ar (Suriye) ’adâr 
mart < Akad a(d)daru mart, 12. 
Babil ayı > İbr adar, adar 
(Âdhâr) 

*Kürtçede de adar mart olarak 
geçer (Eren 1999, s. 3). 
ahbap < Ar ahbâb (habîb) sevgililer, 
dostlar hubb <# hbb sevme, dost 
olma < Akad fjâbu sevmek, 
fjibum > Asur hapu (?), ha. a. bu 
> İbr 'ahab — > habip 
ahi Anadolu’ya özgü bir örgütlenme 
biçimine verilen ad < Ar ayi 
kardeşim < ay kardeş Aram aya, 
İbr a% < Akad a hu (m) I kardeş 
akı, ihvan, uhuvvet 
ahir sonraki, son < Ar âyir son, 
sonuncu ( # ’yr) < Akad ahâru(m) 



arkada olmak, geri kalmak, geç, 
sonra olmak, sonraya bırakılmış 
olmak <— ahiret, bilahere, tehir, 
uhrevi 

ahiret/ahret < Ar âyirâ 1 (â%ire/t 
çoğ.) sonraki şeyler, öteki dünyaya 
ait olanlar < Akad ahâru(m) 
arkada olmak, geri kalmak, 
geciktirmek —* ahir 
ahize < Ar ayiÖ alan, alıcı < # ’yS 
tanıma, kabul etme < Akad 
ahâzu(m) almak, evlenmek, 
öğrenmek, bağlantılı olmak — » 
ahz ■ .. 

ahkâm < Ar ahkâm (hükm. çoğ.) 
yargılar < hkm 1 . yargılama, kara 
verme, hükmetme, egemen olma 
2. güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek — > hüküm 
ahz < Ar ayd <# ayö alma < Akad 
ahâzu(m) almak bağlantılı olmak 
ahize, aksata, muaheze 
aile < . Ar ‘âile(t) bir kişinin 
bakmakla yükümlü olduğu hane 
halkı, aile. 

*Nişanyan, 29’da kelimeyi # ‘wl 
bakma, beslenme, geçindirme 
olarak verir. Bu kök Akadca 
awîlu(m), amı/eu, abılum ve a'ilu 
insan, insanoğlu kelimeleriyle 
benzeşmektedir. Bu Akadca 
kelimeler de doğuran - doğan, 
doğmuş olan - vb. anlam 
ilişkilerinden dolayı, Akadca 
walâdu(m) doğurmak kelimesiyle 
aynı kökten olmalıdır (?) -t— iyal, 
maaile ■■ y 

. . -- f . 

akab(inde) < Ar ‘aqb î. ayak 
topuğu, 2. ard, sonradan gelen, 



186 




- Geç Devir Babilcesi (M.Ö. 625 ve sonrası), 

- Genç Devir Babilcesi (M.Ö I. Yüzyılın ilk yarısı) 

olmak üzere çeşitli ana dönemler içinde incelenir. 

Asurca; 

- Eski Asurca (1950 - 1750), 

- Orta Devir Asurcası (1500 - 1000), 

- Yeni Devir Asurcası (1000 - 600), 

olmak üzere üç ana grupta incelenir 15 . 

Bu makalenin devamında alfabetik olarak kelimeler verilmiş olup, zamansal 
olarak yeniden, yani günümüz Türkçesinden geriye doğru bir yol izlenmiştir. 
Verilen kelimelerde bir kökten çıkanlar ile o kök kelimeye giden kelimeler ayrı 
ayrı belirtilmiştir. Yine isimlere de kısmen yer verilmiştir. Nişanyan’m genel 
Türkçe etimolojik sözlük çalışmalarında oldukça fazla sayıda Akadça kökenli 
kelimeler açıklanmıştır 16 . Yine Veysel Donbaz’m makalesinde de 80 civarında 
Akadca-Asurca kelime Türkçeleriyle karşılaştırılmış , bazıları hatalı olan bu 
kelimeler haricinde de bazı isimlerin etimolojik denemelerine yer verilmiştir. Bu 
konuda, tarafımdan yapılan çalışma boyutunda bir toplu bir sözlük, kitap ya da 
makaleye rastlanmamıştır. 



ı 



!5 Koçak, 1977 s. 44 

16 Nişanyan, Sevan; Sözlerin Soyağacı, Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, 2002; Genişletilmiş ve 
gözden geçirilmiş 3. basım, Adam Yayınları, İstanbul 2007 ve yine aynı adlı elektronik sayfa 
17 Donbaz, Veysel: “some Rarely Attested Old Assyrian Onomastics from the Unpublished Sources” s. 
274—279 Hayat Erkanal’a Armağan, Kültürlerin Yansıması, Homer Kitabevi, İstanbul 2006 



185 




Aram t aqeb < Akad eqbu topuk, 
Ökçe, bir şeyin ' geride kalan 
kısmı, ina eqbinni (Aram 
kullanımı) bir şeyin ardından <— 
akıbet, müteakip, takip 
akar Ar 'akar, 'akaret, kira < Akad 
agâru(m), bir evi, hayvanı veya 
insanı kiralamak — > ecir/ecr- 
akaret <7 Ar ‘aqârât ( # ‘<gr çoğ.) 
gayrimenkuller < Ar ‘aqâr < 
Aram agrâ < Akad agâru(m) bir 
evi, insanı, hayvanı vb. 
kiralamak — » akar — > ecir/ecr- 
akı kardeş (Eyüboğlu 1998, s. 18) < 
Ar ax kardeş <# axw < Akad 
ahu(m) / kardeş — > ahi 
akıbet < Ar i âqibat arkadan gelen 
şey, son, sonra < Ar ‘aqaba 
ardından geldi, takip etti < c âqıb 
ardından gelen < Ar c aqb topuk 

< # ‘qb ardından gelme < Akad 
eqbu topuk, ökçe, bir şeyin 
geride kalan kısmı — > akab(inde) 

akik Ar aqiq bir tür değerli taş, agat 

< Ar # ‘qq < ? < Süm NA4 GUG 
akik, NA4 taş, havaneli, GUG 
ışık, aylık ikram, işaret, alâmet; 
( NA4 ile birlikte) akik (kamelyen) 
karş. İtal âgata, 

*akik kelimesinin Türkçedeki kk, 
Arapçadaki qq ve Sümercedeki 
gg ünsüzlerine bakarak, 
kelimenin Sümerce kökenli 
olabileceği kanısındayız. 

*akik kelimesinin Akadcası farklı 
olup samtu" dm. Yine de Sumerce 
kelimeye olan yakınlığı 

nedeniyle bu çalışmaya 

alınmıştır. 

akraba < Ar aqraba (qarib çoğ.) 
yakınlar < # qrb yakın olma, < 



Akad erbu(m) I yakın, > 
qerebu(m), Asur qarabu(m) 
kapalı olmak, mevcut olmak, 
yakın > Akad qeruptum yakınlık 
akrep < ar ‘aqreb 1. akrep, 2. saatin 
kısa kolu < Akad aqrâbu akrep < 
BSem > Ugar ‘qrb, Aram 
'akrbâ akrep, Sür ‘eqarba, Eyun 
/Yun CKopTuoç (skorpios) akrep. 
Fa ‘aqrab, İtal scorpione, İsp 
escorpiön, İng scorpion «— 
iskorpit 

*Akad zuqiqîpu(m), zuqa(q)qîpu, 
zuka/iqjpu akrep 

aksam < Ar aqsâm (qism çoğ.) 
kısımlar < # qsm bölme, 

paylaştırma < Akad kismu(m) 
kesme, bölme, bölüm < Akad 
kasâmu(m), kesmek, bölmek, 
parçalamak — > kısım 
aksata alışveriş < Ar ahz-u ita 
(Eyüboğlu, 20) < Ar axiö alan 
alıcı < Akad ahâzu(m) almak, 
bağlantılı olmak, evlenmek, 
öğrenmek + Ar ita vermek — > 
atız 

alâ < Ar a ‘la daha yüksek, en yüksek 
< # 7w yüksek olma < Akad 
elû(m) III, alûm yükselmek, 
çıkmak, ortaya çıkmak, doğmak, 
yüksek, ulu olmak — » ali 
aldehid < Fr aldehyde / İng 
aldehyde alkollerden elde edilen 
bir kimyasal madde sınıfı = YLat 
alcool dehydrogenatus hidrojeni 
alınmış alkol < # khl çok koyu 
siyah olma < Akad guhlu 
antimon, (göz) sürme(si), rastık, 
zift vb. kül, — > alkol + hidro- 
hidrojen Fr hydrogene su 
doğuran 



187 




alaimsema gökkışağı < Ar 'alâ ’imu- 
s-samâ ’ gökte beliren alametler < 
Ar 'alâ’ im (# 'İm çoğ.) işaretler, 
alametler < Ar ’alâmat işaret, 
alamet) + sema < Ar sama ’ gök 
< # smw çok yükselme yüksekte 
olma yücelme < Akad samû I, 
sama ’u gökyüzü, hava — > sema 

alelumum < Ar ‘ale-l-umüm 
genellikle, genel olarak < Ar 
‘umum 1. genellik, bütünlük, 2. 
genel, tüm, kamu, halk < # ‘ mm 
genel olma, kaplama, Aram 
' amma klan, aşiret, boy, ibr 'öm 
halk, kavim, Fen ’m < Akad 
ammu(m) 1, hammum halk < 
BSem — > ali (ale), umum 
(amme) 

aleyhisselam < Ar ‘ alay hi-s-s âlâm 
barış (onun) üzerine (olsun) < 
‘aley-hi onun üzeri< Ar ‘ale(y) 
üzeri, üstü, -e karşı, gibi, üzere + 
selam < Ar salam 1 . sağ ve salim 
olma, selamet, barış, 2. selam < # 
sim sağ ve esen olma, güvenli 
olma < Akad salâmu(m) II, 
selemu huzurlu, barış içinde 
olmak, arkadaş, dost olmak, barış 
yapmak, barışmak < Akad 
salâmu(m) II, sağlıklı, sağlam 
olmak, iyi, hoş olmak < Süm 
SALIM, SİLİM 

aleykümselam < Ar ‘al ay kum as- 
salâm barış (sizin) üzerinize 
(olsun) < ‘aley-kum sizin 
üzerinize < Ar ‘ale(y) üzeri, üstü, 
-e karşı, gibi, üzere + selam < Ar 
salam 1 . sağ ve salim olma, 
selamet, barış, 2. selam < # sim 
‘ sağ ve esen olma, güvenli olma < 
Akad salâmu(m) II, selemu 



huzurlu, barış içinde olmak, 
arkadaş, dost olmak, barış 
yapmak, barışmak < Akad 
salâmu(m) II, sağlıklı, sağlam 
olmak, iyi, hoş olmak < Süm 
SALIM, SİLİM -» selam 

alfa bir tür radyoakitf ışın < Yun 
’dApa alfa Aram âleph 
Arami/İbrani alfabesinin ilk harfi 
< Fen ’alp Fenike alfabesinin ilk 
harfi < Akad alpu(m) I öküz > 
İbr alef (eleph) öküz elifba 

*Feııike alfabesinde A harfi öküz 
başı simgesiyle gösterildiği için. 
Fenike yazı Arami yazısının bir 
varyantıdır (Nışanyan 2007, s. 
37). 

ali < Ar ‘ âli(n ) yüksek, yüce < # ‘lw 
yüce olma, yüksek olma < Akad 
elû(m) III, alûm yükselmek, 
çıkmak ortaya çıkmak, doğmak, 
yüksek, ulu olmak; > Aze ali. Fa 
‘ali, Özb oliy <— alâ, alicenap, 
ilâ 2 , ilave, müteal, teala, teali, 
ulvi, ulya 

Ali-Aliye öi yüce yüksek, onurlu 
kimse < Akad elû(m) III, alûm 
‘yükselmek, çıkmak, ortaya 
çıkmak, doğmak, yüksek, ulu 
(olmak). — » ali 

alicenap < Fa ‘â Uy canâb yüce 
makam, hazret, majeste < Ar 
‘âlîy yüksek < 7w yüksek olma < 
Akad elû(m) III, alûm 
yükselmek, çıfeçpak ortaya 
çıkmak, doğmak, yüksek, ulu 
olmak + Ar canâb nezd, kat, 
taraf — >• ali 

alimallah < Ar ‘âlima-llâh Allah 
bilir < Ar ‘âlim ( # ‘im) bilen, < 
Ar ‘alama bildi, anladı + < Ar 



188 




K Îİah < Akad ilu(m), elu(m) tanrı 

i Fr/ İng alkali < Ar el-qalî 
İkali, çamaşır sodası, < # qlw < 
dhrAr el-kuhl antimon, <# khl çok 
,v koyu siyah olma < Akad guhlu 
|İia : iODitimon, (göz) sürme(si), rastık, 
vb. — > alkol 

alkol mayalı içkilerden damıtma 
yoluyla elde edilen kimyasal 
' ■ madde < Fr alcool İsp alcol < 
Ar al-kuhl antimon, < Ar kahala 
karardı < # khl çok koyu siyah 
olma < Akad guhlu antimon, 
(göz) sürme(si), rastık, zift vb. 
aldehid, küheylan 
Allah < Ar allâh = el (i)lâh < Ar ilah 
tanrı < Akad ilu(m), elu(m) tanrı 
> İbr el, elöah (tanrı) — > ilah 
*Koçak 1977, s. 68’de Allah 
kelimesinin güney Arap 
yazıtlarında geçtiğini, bunlardan 
Bir al - ‘Ula *. da bulunmuş olan 
Mlna yazıtında, diğerinin Saba 
yazıtlarında olduğunu belirdin 
M.Ö. V. yüzyıldan Lihyani 
yazıtlarında “Hallah” şeklinde ve 
yine Safa yazıtlarında da 
İslamiyetin doğuşundan 500 yıl 
önce kullanılmış olduğunu 
bildirir -+ ilah 

ama / amma < Ar emmâ , amma 
amma ki, gelgeldim (bağlaç) < 
em fakat < ? Akad -ma, -me, -mu 
ve, halbuki, bununla beraber, 
amca babanın erkek kardeşi, ? < Ar 
'amm babanın erkek kardeşi, 
amca, akraba; aynı kabileden 
olan kişi anlamında? < # ‘ mm 
genel olma, kaplama, Aram 
* amma klan, aşiret, boy, İbr 'âm 



halk, kavim, Fen ’m < Akad 
ammu(m)^ 1, hammum halk < 
BSem — > umum 

*amca kelimesi Nişanya-’da 
Türkçe olarak verilmektedir. 
Belki emmi(-ce) Türkçedeki 
küçültme eki) olabilir (yörs. 
emice). 

amir < Ar âmir emreden < # ‘mr < 
Akad amâru(m) I bakmak, 
görmek, incelemek, araştırmak, 
kontrol etmek, idare etmek, teftiş 
etmek — » emirVemr- 

amiraî < Fr amiral Arap veya 
Müslüman komutanı, deniz 
komutanı < Ar emirü-l-(bahr) < 
Akad amâru(m) I bakmak, 
görmek, incelemek, araştırmak, 
kontrol etmek, idare etmek, teftiş 
etmek — » emirVemr- 

amiyane < Fa ‘âmmiyâna < Ar 
‘ammı avama ait, genel, adi, < # 
‘mm genel olma, kapsama < 
Akad ammu(m) I, hammu(m) 
halk < BSem — » amme 

amme < Ar ’amma(t) kamu, halk, 
avam, < # ‘mm genel olma, 
kapsama, kucaklama, tümünü 
içerme Akad ammu(m) I, 
hammu(m) halk < BSem <— 
aielumum, amiyane, amme, 
avam, bilumum, katliam, 
tamim, umum, umumhane, 
umumî, ümmet? 

*Akad (jamâmu “toplamak, 
toplanmak bir araya getirmek” 
anlamında 

anık yörs nane < Erm annanux 
nane, Ağızlarda annux, arıux 
olarak da geçer (Eren, 13) < 
Akad ananihu nane > İbr 



189 




na‘na‘, Aze nane , Fa na‘na‘ — » 

nane 

Arap < Ar arab < Akad Arabu, 
Âribu, Arubu (Koçak, 1977, s. 
26) 

arazi < Akad erşetu(m), arsatum 
yeryüzü, arz), land (ülke), yeraltı 
dünyası — » arz 

ardiye < Ar ardîye(t) dopo, saklama 
yer, < # erd yer < Akad 
erşetu(m), erşatum yeryüzü, arz,, 
ülke, yeraltı dünyası 

ari < Ar ‘âri çıplak, yoksun, < # ‘ry 
çıplaklık < Akad erû(m) III 
çıplak olmak — » üryan 

arz < Ar ‘arz {ar d) Yer, yeryüzü, 
toprak <# eri (erd) < Akad 
erşetu(m) arsatum yeryüzü, 
yeraltı, ölüler diyarı < Akad 
erşetufm ) yeryüzü, arz, ülke, 
ölüler diyarı > Ugar arss İbr 
eretz, Sür ar ‘a, Fa arsz arz, 
arazi, ardiye 

aspur < yalancı safran (Cartamus 
tinctorius) < Ar usfur 
“Cartamus tinctorius” < Akad < 
azupîru(m), azupırânu, 

azuki/arânu safran» Erm aspur 
(Eren, 23) — > safran 

Asya < İtal/Lat Asıa < EYun ’Acia 
(Asta) Akdeniz’in Doğusundaki 
ülkelerin genel adı < Akad asu 
güneşin çıkışı, doğuşu, güneşin 
doğduğu yer > İbr yatsa yukarı 
gitmek 

aşar < Ar a’ şar (uşr çoğ.) ondalıklar 
< #‘şr I on < akad eser on— > 
öşür 

atik < Ar ‘aüq eski, sabık, azatlı 
köle < # ‘tq eski olma, eskime < 
Akad eîequ(m) geçmek, geriye, 



geçmişe gitmek, eski bir şeyden 
gelmek, İbr ‘atiq eski, Sür 
‘athiq eski, Fa l atiq 
avam < Ar i awamm {‘amm çoğ.) 
sıradan halk < # ‘mm genel, 
kamu < Akad ammu(m) I, 
hammum halk < BSem — » amme 
avrat/avret < Ar 'awra t edep yeri, 
vücudun örtülmesi gereken 
bölümü, ayıp şey < # ‘wr l.ayıp, 
eksik, özürlü olma, 2< eğreti 
olma, ödünç olma Akad üru(m) 
II, urû kadın veya erkeğin edep 
yerleri, kadm cinsel organını 
simgeleyen kutsal üçgen < Akad 
erû III, arû çıplak olmak > İbr 
‘arwö kadının edep yerleri 
avrat, avret, üryan (üryan), , 

■ Avrupa < İtal Europa < Lat 
Europa < EYun Eüpd)7rr| (Euro 
pŞ) < İbr c rb 'akşam ( c ereb) < 
Akad erbu{m) gün batımı, güneş 
batması, gurub, akşam, İsp 
Europa, İng Europe garp 
*EYun 'spsŞoç (erebos) karanlık, 
yer altı ülkesi 

ayan < Ar a ‘yân Çayn çoğ.) gözler, 
bir toplumda ileri < Ar ‘ayn, 1. 
göz, 2. göze, su pınarı, 3. önemli 
kişi, 4. belirgin maddi değeri 
olan mal < # ‘yn görünür olma, 
bilinme, belirlenme < Akad 
mu(m) I, Asur enu(m) göz İbr 
‘ayin göz — ► ayn 

ayar “altının, gümüşün ve başka 
kıymetli madenlerin karışma 
dereceleri < Ar ‘iyâr standart 
ölçü, saatin hassas ölçümü, altın 
ve gümüşün saflık derecesi < ? 
Akad ayyarahi altın < Hur 




ayet kur’ an sözü < Ar aya 1 işaret, 
gösterge. Kuran sözü < Aram 
’âtâ simge, işaret, alfabenin her 
bir harfi, İbr öt < Akad ittu(m) II 
Asur ettu(m) çoğ. ittâtu(m) 
işaret, alamet, iz, belirti > Fa 

ayat 

ayn < Ar 'ayn, 1. göz, 2. göze, su 
pınarı, 3. önemli kişi, 4. belirgin 
maddi değeri olan mal < #‘yn 
görünür olma, bilinme, 
belirlenme < Akad mu(m) I, 
Asur enu(m) göz > Aram 'âta 
simge, işaret, alfabenin her bir 
harfi, İbr ot, simge, 'ayin göz *— 
ayan, aynı, aynî, lalettayin, 
muayene, muayyen, taayyün, 
tayin 

aynı = aynen < Ar 'aynen belirgin 
olarak, ta kendisi < Ar ‘ayn, 1. 
göz, 2. göze, su pınarı, 3. 
önemli kişi, 4. belirgin maddi 
değeri olan mal < # ‘yn 
görünür olma, bilinme, 
belirlenme < Akad Tnu(m) I, 
Asur enu(m) göz 

aynı < Ar ‘ayni mal cinsinden olan < 
# 'ayn belirgin maddi değeri olan 
mal < Ar 'ayn, 1. göz, 2. göze, su 
pınarı, 3. önemli kişi, 4. belirgin 
maddi değeri olan mal < # ‘yn 
görünür olma, bilinme, 
belirlenme < Akad Tnu(m) I, 
Asur enu(m) göz, — > ayn 

Aynur Öi ay-(Tr) gökyüzündeki ay 
+ nur < Ar nür ışık (ayrıca özel 
isim) < nwr aydınlık olma, 

, aydınlanma < Akad nüru I, ışık 
< Akad nawâru(m), namâru 
ışıklı, aydınlık, parlak olmak — > 
nur 



aziz < Ar 'azız saygın, < Ar ‘izze(t) 
saygınlık, mevki, onur, < # ‘zz 
ağırlama < Akad ezezu şiddetli, 
şevkli > Ugar ‘z güç, kuvvet, 
Fen ' z, Heb ‘ oz kuvvet, dinçlik, 
gayret Sür 'aziz sevgili, aziz, 
Aze eziz. Fa ‘aziz, Özb aziz 
izzet, Muazzez 

B 

bakir < Ar bakir erken olma, yaşça 
küçük olan < # bkr < Ar bikr 
erken olma, gençlik tazelik, genç 
kızlık, ilk doğan evlat < # bkr < 
Akad 1. bakru I ilk doğum, ilk 
doğan, 2. bukru(m) (erkek) evlat, 
oğul, çocuk, < bukurtu, 
bukartu(m) kız evlat — * 
bikir/bikr- 

bakire evlenmemiş veya kızlık zarı 
bozulmamış genç kız < bakir 
evlenmemiş kız < Ar bikr erken 
olma, gençlik tazelik, genç 
kızlık, ilk doğan evlat < # bkr < 
Akad 1. bahri’ I ilk doğum, ilk 
doğaıi, 2. bukru(m) (erkek) evlat, 
oğul, çocuk, < bukurtu, 
bukartu(m) kız evlat 
bakkal bostancı, manav, sebze dahil 
her türlü yiyecek eşyası satan < 
Ar baqqöl sebzeci, manav, 
bostancı, < Ar baql sebze < # bql 
(bitki) filizlenme < Akad 
baqiu(m) filiz fidan < Akad 
baqâlu filiz vermek, sürmek, 
yeni sürgün dal, filiz, 
mayalamak, çimlendirmek — » 
bakla 

bakla bezelyegillerden malum bitki, 
“vicia faba”, baqla semizotu. 
Ar bağla! her çeşit sebze, 



191 




yeşillik, < Ar baql sebze< # bql 
(bitki) filizlenme < Akad 

baqlu(m) filiz fidan < Akad 
baqâlu filiz vermek, sürmek, 
yeni sürgün dal, filiz, 

mayalamak, çimlendirmek > 
Akad buqlu, buqulu yeşillik, 
sebze, malt bakkal, bakliyat 

bakliyat pirinç, mercimek, nohut 
gibi baklagillerden elde edilen 
ürün < Ar baqld her çeşit sebze, 
yeşillik, < Ar baql sebze< # bql 
(bitki) filizlenme < Akad 

baqlu(m) filiz fidan < Akad 
baqâlu filiz vermek, sürmek, 
yeni sürgün dal, filiz, 

mayalamak, çimlendirmek — > 
bakla 

balta ET baltu 

t# 

*karş Akad pâltu, pâlatu 
(bakırdan) balta, keser < Akad 
pâstu(m) < Akad pâsu(m) balta, 
keser > Akad pasultu bir çeşit 
(ağaç) bıçak? . . 

*belki? Söz konusu kelime Akad 
pa ’âşum kırmak, parçalamak, 
tahrip etmek, yok etmek” veya 
pâsu “dağıtmak, ezmek” 
fiillerinden olabilir 

baobab Fr/İng baobab Afrika’da 
yetişen bir ağaç (adansonia 
digitata) < Ar bü hibab 
(tohumların babası) çok tohumlu 
abu + hibab (tohumlar) < Ar abü 
baba < # abw < Akad abu(m) I 
baba > Aram ’ab baba > kilise 
Lat Abbas / Yun abba + hibab < 

w 

Ar habbd tane, tohum < # hbb < 
Ar habb < Ar/Osm habbât, 
hubeb buğday, arpa gibi ufak ve 
yuvarlak olan taneler < Akad 



habbu çekirdek < Akad habbu 
çekirdek ebu, habbe 
bap/b- < Ar bâb kapı, bir kitabı 
oluşturan bölümlerden her biri < 
# bwb < Akad bâbu(m) I kapı «— 
bevvap 

basübadelmevt < Ar ba ‘6u ba ‘da-l- 
mavt ölümden sonra diriliş, ba ‘6 
ayağa kalkma + ba‘ad sonra + 
al- mawt ölüm < Ar mata {mata) 
öldü < # mwt/myt ölme < Akad 
mâtu(m) Asur muâtu(m) ölmek, 
> Ar mâta> Fa mat — > mat 2 
battal 5 işe yaramayan geçersiz, aşırı 
iri < Ar battal 1 hiç olan, yok olan 
hükümsüz, < # btl < Akad 
batâlu(m) durmak, sona ermek 
bitmek, son vermek vb', 
vuramamak, bulamamak 

kaçırmak vb, ıskalamak, (işi) 
bırakmak — ► butlan 
bayat < Ar bâit geceden kalan, 
bayat, < Ar bayt 1. ev, gece 
kalman yer 2. şiirde kıta < # byt 
geceleme, bir yerde kalma < 
Akad bîtufm), Asur betu(m) ev 
— * beyit/beyt- 
bebe/bebek < çocd 

*Fa baba, Ar bûbü, Fr bebe, 
îng baby 

*Nişanyan 2007, s. 69’ da bu 
sözcüğün başka bir dilden alıntı 
olmadığını söylemektedir. Fakat 
Akad bâbu II küçük çocuk, 
bebek anlamına gelen kelime 
ilginçtir. Çocuk dilinden 
olmalıdır. 

bedesten her tür çarşı, özellikle 
kumaşçılar çarşısı < Fa bezistân 
< Ar bezz pamuklu kumaş < 
Akad büşu II ince ip, eski 



192 




zamanlara ait çok eski kumaş + - 
istan < Fa istân yer ve ülke 
belirten takı < EFa/Ave stâna- 
yer konum < stcı- durmak < 
HAvr sta- durmak -» bez 

oekaret < Ar bakara' genç kızlık, 
kız olma hali, bakire olma < Ar 
biler erken olma, gençlik tazelik, 
gençsizlik, ilk doğan evlat < # 
bkr < Akad 1 . hakru 1 ilk doğum, 
ilk doğan, 2. bukru(m) (erkek) 
evlat, oğul, çocuk, < bukurtu, 
bukartn(m) kız evlat — ► 
bikir/bikr- 

beleş bedava < Ar bila şay’ 
karşılıksız, bedava < Ar bila -siz 
(yuksunluk edatı)= bi lâ ile değil, 
Akk balu -sız siz, -meden, hariç 
dışında (yoksunluk bildiren 
önek), + şey < Ar şay \ şey, 
nesne < # şy ’ < Akad s a, se kim, 
kimi, olan, bulunan, o şey, o-şu, 
şey < Akad sa., se kim, kimi, 
olan, bulunan, o şey, o-şu, şey — ► 
bila, şey 

bereket bolluk, talih, yücelme, 
kutsama < Ar baraka ' kutsama, 
bereket < # brk < Akad 

barâqu(m) aydınlatmak, ışık 
vermek, parlamak «— 
beril/berilyum? berrak, 

mübarek, tebrik, zümrüt 

beril/berilyum < YLat beryllium 
parlak kristallerden olan bir 
element < E Yun J3epokXoç 
(. berüllos j zümrüt, akuamarin ve 
benzerlerini kapsayan değerli taş 
türü < Akad barâru parlamak, 
yıldız (gibi) parıldamak, 
kıvılcımlar saçmak, ya da < 
Akad barâqu(m) aydınlatmak, 



ışık vermek, parlamak — ► ? 

bereket*, 

berrak < Ar barrâq çok parlak, 
ışıltılı < barq kıvılcım, yıldırım 
< Ar baraqa parladı, ışıldadı < # 
brk < Akad barâqu(m) 
aydınlatmak, ışık vermek, 
parlamak — > bereket 
besmele bismillah < Ar b-ismi-llâhi 
Allahın adıyla, < Akad sumu(m), 
semu, ad, isim, < Akad ilu(m), 
elu(m) tanrı — » (bi- Ar ile 
anlamında) isim, Allah (— > ilah) 
beşer insanoğlu, insan < Ar başar 
insan, insanlık < # bşr < Akad 
bisru küçük çocuk, BAram 
bisra, Ugar bsr, Fen bsr 
beta < Ey un beta Yunan alfabesinin 
ikinci harfi, < Fen bet ev, Fenike 
alfabesinin;, ikinci harfi < Akad 
bîtu(m), bıtânu ev > Asur 
betu(m), betânu ev, Ar beyt ev, 
İbr beth (ev) -+ beyit/beyt- 
Betüî öi < Ar batül bakire, 
evlenmemiş genç kız < Akad 
batultu batussu genç, evlenme 
yaşma gelmiş kız > Akad batülu, 
badülu genç, delikanlı genç adam 
> Aram bdtülâ bakir genç erkek 
bevvap < Ar bewwâp kapıcı < # bwb 
kapı < Ar bâb kapı, bir kitabı 
oluşturan bölümlerden her biri < 
# bwb < Akad bâbu(m) I kapı 
— ► bap/b- 

beyaz ak < Ar bayâd aklık < # byd 
yumurta; beyaz < Ar abyad 
beyaz (sıfat) < Akad peşû, 
pas ’um, paşum beyaz < Akad 
peşû(m) II beyaz olmak > Asur 
pasiu(m) beyaz > İbr betza 



193 




yumurta Sür beytha, — > beyza, 
beyzi 

*Sıfat olarak kullanımı Türkçeye 
özgüdür. 

beyit/beyt- 1. ev, 2. şiirde kıta < Ar 
bayt 1. ev, gece kalman yer 2. 
şiirde kıta < # byt geceleme, bir 
yerde kalma < Akad bîtu(m)ev, 
Asur betu(m) ev bayat, beta 

beyza (öi) beyaz olan, en beyaz, 
lekesiz, çok temiz, günahtan 
kaçınmış < Ar bayda’ yumurta < 
# byd yumurta; beyaz. < Akad 
peşû, paş’um, paşum .beyaz < 
Akad peşû(m) II beyaz, ak olmak 
> Asur paşiu(m) beyaz > İbr 
betza yumurta, Sür beytha, — » 
beyaz, 

beyzi oval, yumurta şeklinde olan, 
söbü (sobe) < Ar baydı yumurta 
şeklinde olan < Ar beyda(t) 
yumurta < # byd yumurta.; beyaz 
Ar bayda(t) yumurta < Akad 
peşû, pas ’urrif paşum beyaz < 
Akad peşû(m) II beyaz olmak > 
Asur paşiu(m) beyaz, > İbr 
betza yumurta, Sür beytha, — > 
beyza 

Bez (= böz pamuklu kumaş) < Ar 
bazz pamuklu kumaş < Akad 
büsu II, büzü 

ince ip, ince dokuma, çok ince 
kumaş 

*“kumaş, dokumak, yün, yün 
taramak” gibi anlamlar 
içerdikleri için, bir grup Akadca 
kelime aşağıda verilmiştir. 

Akad esû III peştamal veya 
. eteklik 

Akad essâtu baş bantı, bant 



Akad hîsu(m) bant, dar ve uzun 
kumaş parçası, şerit 
Akad kissâtum III bir giysi 
Akad kusummû bir giysi 
Akad kussâtu(m ) bir giysi 
Akad maş sum, mass/zzuml 1 . bir 
giysi ■ ' 

Akad masâru(m) taramak > 
Akad masîrum, mâserum, “a 
teaseller of cloth” bir kumaş 
tarayıcısı, kabartıcısı, Akad 
masru (kumaş) dokumak 
Akad muşû(m) bir giysi, 
<wuşşumP. 

Akad qusû bir tanrı giysisi 
Akad pusikku(m) pusikku(m) 
taranmış yün 

Akad uşû(m) bir kumaş veya bez 
*Yun (3baaıvoç (bussinos) çok 
ince iplikten < Yun {3uaooç 
(bussos) ip, iplik, ince dokuma 
*Yunancadaki bu kelimelerin 
kökeni Akadca büşu II kelimesi 
olmalıdır. 

>İng byssus, İbr bus, Sür buz, 
Uyg böz 

bızır < ar buzr/bazr veya (. bunzur , 
baizar / bazr, bazar ) klitoris < # 
bzr < akad bişşuru kadın cinsel 
organı, vulva 

bihaber habersiz < Fa bıyabar (Fa 
bi- yoksunluk öneki, -siz, -sız +< 
Ar yabar haber, bilgi rivayet, 
anlatılan şey < # y^ r görerek 
bilme, haberli olma-< Ar yabara 
denedi, sınadı, bizati yaşayaak 
öğrendi < Akad habâru(m) I 
bahsetmek, (neşeyle) haykırmak, 
> Asur ha.ba.ra.at.tum mesaj, 
haber habarattu(m) gürültü — » 
haber 



194 




ffiliiİfcikr- bekâr veya bakire, genç 
< Ar bikr erken olma, 
jj|Ü gençlik tazelik, genç kızlık, ilk 
...doğan evlat < # bkr < Akad 1. 
§§§ Makru I ilk doğum, ilk doğan, 2. 

. bukru(m) (erkek) evlat, oğul, 
çocuk, < bukurtu, bukartu(m) kız 
evlat ■<— bakir, bakire, bekar, 
bekaret 

bila < Ar bilâ -siz (yuksunluk edatı) 
= bi lâ ile değil < Akk balu -sız 
siz, -meden, hariç dışında 
(yoksunluk bildiren önek), İbr 
beli, Uga bl. Fen bl, ’bl hayır, 
Fa bela, bi- (Fa -siz, sız, 
(yoksunluk edatı), ia- 
bilahere < Ar bi-l-axard sonradan 
bi- (Fa -siz, sız, (yoksunluk 
edatı) + al-ayara < Akad 
ahâru(m) arkada olmak, geri 
kalmak —»ahir 

bilaistisna istisnasız, ayrıksız, ayrım 
yapılmadan < Ar bilâ istiOna 
istisnasız < Ar bilâ -siz 
(yuksunluk edatı) = bi lâ ile değil 
< Akk balu -sız siz, -meden, 
hariç dışında (yoksunluk bildiren 
önek), + istisna < bir kimse veya 
bir şeyi benzerlerimden ayn 
tutma, genelden ayrı, kural dışı 
olma, ayrıklık, ayrı tutulan kimse 
veya şey < Ar istidnâ hariç 
tutma, dışlama, bir yemin veya 
sözleşmeyi hukuken geçersiz 
kılacak şekilde (kötü niyetle) bir 
şart ileri sürme < Ar Ounyâ ’ 
ikircik < Ar iOnân iki < 9ny iki < 
Akad sina II, sena iki — » bila, — > 
istisna — » sani 

billahi "Allah ile < Ar billâhi Allah 
ile <Ar bi- ile, Allah < Ar ilâh 



tanrı < Akad ilu(m), elu(m) tamı 
— » ilah 

billur < Ar billawr/billür kristal < 
E Yun J3epnÂAoç (berüllos) 
zümrüt, akuamarin ve 
benzerlerini kapsayan değerli taş 
türü < Akad baröru parlamak, 
yıldız (gibi) parıldamak, 
kıvılcımlar saçmak, veya Akad 
barâqu(m) aydınlatmak, ışık 
vermek, parlamak — > ? bereket 

bilmukabele < Ar bi-l-mugâbele(t) 
karşılıklı olarak bi- < Ar ile, 
olarak < Ar mugâbele(t) karşılık 
verme < Ar qabül benimseme < 
# qbl 1 . ön tarafa dönme, 
yaklaşma, karşılaşma, 2. birinin 
önderliğini kabul, etme, 
benimseme, katılma, içine alma, 
konukseverlik gösterme < Akad 
qubbulu kabul etmek, almak, 
onaylamak < Aram — » 
mukabele, kabul 

bilumum < Ar bi-l- ‘umûm 
genellikle, genel olarak < Ar bi- 
ile, olarak < Ar ‘umûm 
1 .genellik, bütünlük, 2. genel, 
tüm, kamu, halk < # "mm genel 
olma, kaplama, Aram "amma 
klan, aşiret, boy, ibr "âm halk, 
kavim, Fen 'm < Akad ammu(m) 
I, hammum halk < BSem — » 
amme 

bina < Ar binâ bina, yapı < # bny < 
Akad banû IV, yaratmak, 
yapmak kurmak, inşa etmek «— 
bani, binaen, biaenaleyh, bünye 

binaen < Ar binâ ’an -e dayanarak, 
üzerine bina ederek < Akad banû 
IV yaratmak, yapmak, kurmak, 
inşa etmek -^bina 



195 




binaenaleyh < Ar binâen ‘alayhi ona 
dayanarak < Ar binâen - e 
dayanarak < Akad banû IV, 
yaratmak, yapmak, kurmak, inşa 
etmek+ (' alayhi < Ar alayh < 
‘alay-hi onun üzeri < Ar i ala(y j 
üzeri, üstü, karşı, gibi, üzere) — > 
ali, bina, 

Binmır çok nurlu < Ar nün ışık < 
nwr aydınlık olma, aydınlanma < 
Akad nuru I ışık < Akad 
nawâru(m), namâru, parlak 
olmak, aydınlık olmak — » nur 

bismillah < Ar b-ismi-llâhi Allahın 
adıyla < Ar ism ad < # sm, smy 
ad verme < Akad sumu(m), 
semu, ad, isim < Ar allak = el 
(i)lâh < Ar ilâh tanrı < Akad 
ilu(m), elu(m) tanrı > ibr el, elöah 
(tanrı) — * bi-, isim, Allah (— ► 
ilah) 

bittabi < Ar bi-î-tabVl doğal olarak, 
(bi- Ar bi- ile) + < Ar tabî T 
tabiata uygun, doğal < Ar tab ‘ 1 . 
baskı, damga, basım, 2. karakter 
< # tb 'mühür ve damga basma, 
damgalama < Akad tebû(m) 
batmak, daldırmak indirmek, 
kazıp açmak, batırmak, 
daldırmak, bastırmak, kesmek > 
Asur tabâ ’um — * tab 

buhar < Ar buyâr buhar, istim < # 
byj < Akad buhhuru bir sıvıyı, 
ısıtmak sıcak tutmak > Akad 
bahru sıcaklık, sıcak olma 
durumu, ılık, sıcak, buharlı, 
Akad > bahrütu sıcaklık 

W 

durumu, sıcak olma (durumu), 
bahrüssu ısınma, sıcaklık 
durumu, Akad buhru pişirme; 
yemek pişifftıe —> buhur, 



buhurdan, eyyam-ı U bahur, 
tebahhur J 

buhur tütsü < Ar bayım tiitşü vK Ar 
buxâr buhar, istim < # bxr . tütene 
< Akad buhru pişirme; v.yemek 
pişirme < Akad buhhıim: bir 
sıvıyı, ısıtmak sıcak tutmak 
buhar— » buhar >. 

buhurdan < Fa bayürdân tütsü 
kâsesi < Ar tütsü kabı < - Ar 
bayür tütsü < # bxr < Akad 
buhhuru bir sıvıvı, ısıtmak sıcak 
tutmak + dan (Fa -dân tutan, 
alan, kap, mahfaza < A -dâna 
muhafaza etmek, tutmak) - — » 

buhar 

bukalemun < Ar bü qalamün 
kalemun babası, bukalemun, ebu 
Ar ebü baba < # ebw < Akad 
abu(m) I baba + E Yun yapai- 
kecûv khamaileon yer aslanı, 
bukamelun, yapaı {k hamal) 
“yer”, + kscov (leon) “aslan” 
yerde sürünen aslan — *■ ebu 
*Nişanyan 2007, s. 84’de bu 
Yunanca sözcük muhtemelen 
Akadcadaki nesa qaqqadi “yer 
aslanı” (bukalemun) çevirisidir. 
(A)bü bileşeni Arapça hayvan 
isimlerinde tipiktir. 

*Sinanoğlu 1953, s. 294’te 
bukelemun kelimesini sadece 
Yunanca olarak vermiştir, 
butlan < Ar butlan yokluk, hiçlik, 
geçersiz olma < # btl Nişanyar 
78’ de butlân yokluk, hiçlik 
geçersiz olma ile batâlc 
“yiğitlik” arasındaki ilişki açı 
değildir. Hayır (evetin tersi) il 
hayırdır, hayrola ’daki anlaı 




değişmesine dikkat ediniz <— 
batıl, battal, , iptal 
butum Yörs yabanî fıstık ağacı, 
ağızlarda buttum, budum, bitim, 
bittim, butun olarak da geçer < 
Ar butm yabani fıstık ağacı, 
butîm “noix du pistechier 
sauvage” yabani fıstık ağacı 
(Eren* 1999, s. 65) < Akad butnu 
yabani fıstık ağacı, Antep fıstığı, 
şam fıstığı (ağacı) Pistacia > 
butumtu(m), bututtu, butuntu, 
butnatu yabani fıstık ağacı, 
butnânu (bir bahçe bitkisi) 
buut < Ar bu 'd uzaklık, mesafe, boy 
■ < Ar ba ‘uda uzak idi, uzaklaştı < 
# b 'd uzak olma uzaklık, < Akad 
ba ’um I uzak gitmek, 
uzaklaşmak 

*Türkçe boy, boyut kelimeleriyle 
ses benzerliği sebebiyle anlam 
yakınlaşması olmuştur. Boyut. 
kelimesi buut 'tan etkilenmiştir, 
bülbül < Fa bülbül (bülbül) < ? 
Akad ibbiltu, ippiltu bir kuş 
Akad bulîli ibikli bir kuş 
ebabil 

*Arap ebabil dağ kırlangıcı, 
keçisağan? 

*Kırg bülbül, Özb bülbül 

*Akadea’daki kuş adlarının 
anlamlan açık olmadığı için, 
bülbül ile ebabil kuşunun hangi 
kelimelere karşılık geldiği açık 
değildir. 

bünye < Ar bunyd yapı, yapım < Ar 
bina bina, yapı < # bny < Akad 
bamı IV, yaratmak, yapmak 
kurmak, inşa etmek — * bina 
Büşrâ < Ar buşra iyi haber, < # bşr 
müjdeleme iyi haber verme < 



Aram bîsdrâ iy haber, İncil < 
Aram #*bsr ilan etme müjdeleme 
< Akad bussuruim) passuru 
getirmek, mesaj, haber 
göndermek, yollamak, haber 
bırakma, göndermek, *— 
mübaşir 

*Akad mubassiru(m) mupassiru 
çoğ. mubassirü haberci 

€ 

caraskal yük asansörü: carr-i eşkal < 
Ar carr çeken + Ar a6qâl {9iql 
çoğ.) yük, yükler < Akad 
saqâlu(m), tartmak, ödemek, — > 
sıklet 

carta (cartayı çekmek) (argoda) 
ölmek < Ar zarta < Akad 
şarâtu(m), şarâdu osurmak, 
sürekli osunna, (Eren 1999, s. 
68) —» zarta 

cellat < Ar callâd kırbaçlayım <Ar 
çalada kırbaçladı, tokatladı < < 
Ar cild deri, deriden yapılmış 
kitap cildi < # cld < Akad güdü, 
giladu hayvan derisi, deri < 
Aram gld deri > İbr galad, 
gâlâd — > cilt 

cenin < Ar cenin embriyon < # cm 
< ? Akad ginû II çocuk < ? Süm 
*Nişanyan, 2007, s. 91’ de cin 
köküne verilen cenin, başka bir 
kökten gelmiş olabilir 

cesaret < Ar casâra 1 cesur olma < 
Ar casara bir dereyi veya vadisi 
geçti, atıldı, girişti, risk aldı < # 
csr geçme, atılma, bir dere veya 
vadiyi aşma < Akad gasâru(m) 
sağlam, güçlü; kuvvetli, kudretli 
olmak cesur 



197 




cesur < Ar casür girişken, atak, 
gözüpek < # csr < Akad 

gasru(m) gesru çok güçlü, 
kuvvetli < Akad gasâru(m) 
sağlam, güçlü; kuvvetli, kudretli 
olmak — » cesaret 

cibinlik (cibin-lik) sivrisinekten ve 
başka böceklerden korunmak için 
yatağın üstüne ve yanlarına 
gerilen çadır biçimindeki tül < 
ET çıbm sinek sivrisinek, 
tatarcık < ? < Akad zubbu(m), 
zumbu, zunbu, subbum sinek, 
uçan böcek 

cildiye < Ar cild deri < # cld < Akad 
güdü, giladu (hayvan) deri(si) < 
Aram gld deri > İbr galad, 
gâlâd — > cilt 

cilt < Ar cild deri, deriden yapılmış 
kitap cildi < # cld, Aram gehdâ 
< Akad güdü, giladu (hayvan) 
deri(si) < Aram gld deri > İbr 
galad, gâlâd (geled) cilt, 
cildiye, cellat, mecelle, mücellit 
ciltçi çilt yapan kimse, usta < Ar cild 
deri, deriden yapılmış kitap cildi, 
-çi Tr meslek yapan son ek < 
Akad güdü, giladu deri, hayvan 
derisi < Aram gld deri > İbr 
galad, gâlâd — » cilt 
cin bir tür görünmez varlık < Ar cinn 
cin, görünmez varlık < # cnn, < 
Ar carına gizledi, sakladı, örttü < 
Aram gendyâ, cin, görünmez 
varlık < Aram # gny gizleme, 
saklama < Aram # gnn koruma, 
çitle çevirme, kapatma < Akad 
ganânu(m) kapamak, örtmek, 
etrafını çevirmek <— cinnet, 
mecnun 



cinnet < Ar cinna' bilinç örtülmesi, 
delirme < # cnn 1 < Ar canna 
gizledi, sakladı, örttü < Aram 
gensyâ, cin, görünmez varlık < 
Aram # gny gizleme, saklama < 
Aram # gnn koruma, çitle 
çevirme, kapatma < Akad 
ganânu(m) kapamak, örtmek, 
etrafını çevirme — ^ cin 

cüzzam (cüzam) < Ar cudam cüzam, 
lepraı < Ar cadama vücudun bir 
parçasını kopardı < # cöm 

vücudun bir parçasını koparma, < 
Aram < # gdm vücuttan bir 
organ veya kemik koparma, 
kesme < Akad gadâmu ceza 
olarak vücudun bir organını 
kesme — * cüz 

Ç 

çarşamba haftanın dördüncü günü 
anlamında < Fa çâr şanba 
dördüncü gün çar Içehar (Fa) dört 
+ şenbe / şenbih < Aram # şbw ‘h 
1. cumartesi, 2. hafta < İbr 
şebbât dinlenme günü, cumartesi 
< # şbt dinlenme < Akad sabâtu 
veya Sabatu(m) 1 1 . Babil ayı 

çemen Maydanozgillerden ve kokulu 
tohumu olan bir bitki (Cuminum 
cyminum) Bu tohumun un haline 
getirip sarımsak, kırmızı biberle 
karıştırarak yapılan, pastırmanın 
üzerine sürülen macun < Erm 
ç ’aman kimyon (^< ? OFa) < 
Akad kamunu kimyon < Akad 
kamunu (m) 1, kamu ’u, kamannu 
Süm Ü.GAMUN(SAR) kimyoı 
— » kimyon 

çorap ayağa giyilen bir giyecek 
yumuşak deriden iç ayak kılıfı - 
Ar cirâb/cürâb deri veya- be 




torba < Aram, gurba/< gdrâbâ < 
Akad gurâbu torba, çanta, kese, 
kılıf, zarf > Aram > EErm gulbâ 

> Erm kulba çorap 

D 

dair < Ar dâir, (bir nokta 
çevresinde) dönen < Ar dawr 

T* 

dönme, döndürme < # dwr 

dönme < Ar dara döndü < Akad 
târu(m) Asur tüaru(m) dönmek, 
geri dönmek 

*Akad zâru, Asur zuâru(m), 
kıvırmak, bükmek, kendi 
etrafında döndürmek, dönmek 
*Yun ıstpco. Yun TÖpvs'uco 
(röpvoç) çarkta (çarkla) 

çalışmak, dönmek, Yun röpvoç 
(ısıpcû ?)da.n, İtal tornare , îsp 
' torno devir/devr- 

daire < Ar dâire(t) dönen şey, 
çember < Ar dewr dönme, 
döndürme < # dwr < Akad 
târu(m) Asur tüaru(m) dönmek, 
geri dönmek 

*Akad zâru, Asur zuâru(m), 
kıvırmak, bükmek, kendi 

etrafında döndürmek, dönmek — * 
devir/devr- 

dakik < Ar daqîq dikkat eden kılı 
kırk yaran < # dqq < Akad 
daqâqu ufak, ince olmak > 
daqqu(m) ince, ufak — > dakika 
— * dikkat 

dakika incelik < Ar daqıqa‘ 1. ince 
ayrıntı, 2. dakika (süre ölçüsü), 
derecenin ve saatin altmışta biri 
< Akad daqâqu ufak, ince olmak 

> daqqu(m) küçük, ince, Aze 
deqiqe, Per daqiqe, Tac daqiqa, 
— ► dikkat 



Davut öi < davud < İbr dan d en 
çok sevilen kişi, amca < Asur / 
dâdu(m) < sevgili, gözde çocuk, 
okşama < Akad dâdu(m) sevgili, 
gözde, çok sevilen kişi > İbr > 
İng David , İsp David, İtal 
Davide 

def 1 itme, tepme < Ar daf itme, 
tepme, darbe vurma, defetme < 
Ar dafa 'a itti, tepti, geri çevirdi 
< # df < Akad da ’âpu, da ’âbu 
itmek, vunnak def etmek <— def 2 , 
defa, defaat, def-i hacet, indifa, 
müdafaa, müdafi 

def 2 tek yüzlü davul, def, çalpara < 
Fa tef vurmalı bir çalgı, daire, 
çalpara (vurmalı çalgılardan biri 
olması sebebiyle def . ile aynı 
kökten olmalıdır) : < Akad 
da ’âpu, da ’âbu itmek, vurmak 
def etmek — » def 1 

*Nişanyaıı 2007, s. 112 ‘de 
kelimeyi < Ar/Fa daf/daff < 
Aram dappâ tabla, tepsi < Akad 
dappu < Süm şeklinde açıklar. 

* vurmalı çalgılardan biri olması 
sebebiyle def ile aynı kökten 
olmalıdır 

*Yine Süm adab, (a-da-ab, a-da- 
ba) bir müzik enstmmanı, bur 
davul, darbuka, vb. bakır davul 
veya bir şarkı olarak vardır > 
Akad adapu bir büzik çalgısı, bir 
davul vb. 

*Muhtemelen Sümerce adab 
kelimesi, Akadcaya adapu 
olarak, oradan da 

Arapça/F arsçaya daf/daff 

şeklinde Türkçeye de def olarak 
geçmiştir 




defa < Ar defa(t) (tek) darbe, vurgu 

< # df < Akad da’âpu, da’âbu 
itmek, vurmak def etmek — > def 1 

defaat < Ar def at (def a(t) çoğ.) 
darbeler < # df < Akad da ’âpu, 
da’âbu itmek, vurmak def etmek 
— * def 1 

def-i hacet (defihacet) ihtiyaç 
giderme < Ar daf def etme, 
giderme < Akad da’âpu, da’âbu 
itmek, vurmak def etmek + hacet 
(Ar haca * gereksinim, ihtiyaç < 
hwc gerekme) — > def 1 
defter < Ar daftar yazı tableti, defter 

< Aram dipterâ, OFa/EFa dipi- 
yazı 

*(Nişanyan 2002, s. 112 deki nota 
göre yazı yazma ile ilgili 
dib/dip- kökü çeşitli Yakındoğu 
dillerinde yaygındır. OFa dipır, 
İbr debfr, 

Erm dbir (yazman), belki de 
E Yun dıcpOepa diphtera yazı 
elemanı, (yazı yazmak için) 
işlenmiş deri, defter < Akad 
tupsarru(m), tupsarru(m) yazıcı, 
kâtip < Akad tuppu(m), tuppu(m) 
tablet, belge, < Süm DUB, tablet 
DU 8 , (LÜ.)DUBSAR kâtip, DU, 
DÜ, Giâ DU-DA, DÜ topraktan 
yapılmış çanak çömlek — ► 
. divan? 

delta < Nil nehrinin delta harfine 



dem 2 1. kan, 2. çay kıvamı rengi < 
Ar dem kan < Akad dâmu(m) 
kan / Akad (aban) dâme kantaşı, 
Akad adamâtu (adumâtu) boya 
olarak kullanılan koyu kırmızı 
toprak, Akad adamu ( adammu , 
adumu) kırmızı bir giysi Ugar 
‘idm (kırmızı ?) > İbr dâm, İbr 
adom, Ugar ’dm kırmızı olmak 

derece < Ar daraca ( # drc) < Ar 
daraca yürüdü, adım attı, adım 
adım ilerledi < Aram dardgâ ( # 
drg) yürüme, adım < Akad 
daraggu yol, yürüme yolu, iz, 
Akad dargu merdiven, basamak, 
kademe < Aram — » dereke 
idrak, müdrik, Müdrike, 
tedarik, tedricen 

dereke .merdivenin en alt basamağı, 
bir şeyin en dip noktası < Ar 
daraka' (alt) basamak, merdiven 
en dip nokta < # drk, yetişme 
ulaşma, varma < Aram ddrâkâ 
basamak, yol < Aram # drk 
ayağıyla basma < Aram # drg 
yürüme, gitme, {belki) > Akad 
dargu merdiven, basamak, 
kademe derece 

dert < Fa/OFa dart < Akad 
adirtu(m) I dert, keder, sıkıntı, 
korku, endişe < Akad adâru(m) 
II korkmak, korkutmak, 
ürkütmek, dehşete kaptırmak 

devir/devr- < Ar dawr dönme, 
döndürme < # ~dwr Ar dara 
döndü < Akad târu(m) Ass, 
tüaru(m) dönmek, geri dönmei 
tomo berdevam, dair, daire 
dar 2, devir, devre(?), devriye 
diyar, idare, medar, müdevver 



benzeyen ağzı, deltaya benzeyen 
nehir ağızları < E Yun A (delta) 
< Fen dit kapı, Fenike 
alfabesinin dördüncü harfi (= 
Aram dâlet kapı, Arami/İbrani 
alfabesinin dördüncü harfi) < 
Akad daltu(m) kapı 



200 




müdür, tersane, Tayyar, 

tayyare tedvir 

*Akad zâru, Asur zuâru(m), 
bülanek, kıvırmak, etrafında 

dönmek, döndürmek 

*Yun Tsipco, Yun röpvsn© 
(ropvoç) çarkta (çarkla) 

çalışmak, dönmek, Yun röpvoç 
(ısıpce' ?)dan İtal tomare, İsp 
tomo 

*İtaI ritornare, tomare, turno, 
trastornare, vb. İng t om, return, 
turned. 

devre < Ar dawra dönme, dönüş, 
döndürme < # dwr < Akad 
târu(m, Asur tüaru(m) dönmek, 
geri dönmek — > devir/devr- 

*Akad zâru, Asur zuâru(m), 
bükmek, kıvırmak, kendi 
etrafında dönmek, döndürmek — > 
devir/devr- 

Dicle < Ar Dicla, Fa Dacle < Akad 
idiglat < Süm İD İDİGNA, İng 
Tigris, İtal tigre, İsp tigre Fa 
Dacle, 

*Süm (IDA/ID ırmak, + i, 
üçüncü şahıs çekim öneki , + 

GİN gitmek, + akan ırmak, 
giden ırmak IDIGNA 
dikkat < Ar diqqa(t) kılı kırk yarma, 
ince eleyip sık dokuma < # dqq < 
Akad daqâqu ufak, ince olmak > 
daqqu(m) ince, ufak dakik, 
dakaik, dakika, tetkik 
din inanç ve ibadet kuralları sistemi 
< Ar dîn (< # dyn) < OFa den, 
A ve daena, İbr/Aram dîn < 
Akad diânum, daha geç dânu, 
hüküm vermek, hükmetmek, 
yargılamak, muhakeme etmek 
(Akad dınu, dittum; dayyânu, 



dayyantu, dayyânütü; Madânu) < 
Akad dmu(m) Asur denu(m), 
(hukuki) karar, dava, yargılama, 
duruşma, davanın görülmesi, 
muhakeme, hüküm, karar, yargı 

< Süm Dİ; Dİ.KUD hak, dava, 
mahkeme, yargıç hakim, hakem, 
hükmetme, yargılama 

*Din kelimesiyle ilgili diğer 
Akadca kelimeler aşağıdadır. 
Akad didibbû mahkeme kararı < 
Süm 

Akad digirû “tanrı” < Süm 
Akad dikurû hüküm karar yargı, 

< Süm 

Akad dikugallu(m), digun/gallu 
adaletin şefi, idarecisi, yöneticisi 

< Süm Dİ.KUD. GAL " 

*Yine aşağıda verilen Yunanca 

kelimelerin sessel ve şekilsel 
benzerliği dikkat çekicidir; 

Yun SiKaıoç (dikaios) doğru, 

haklı, gerçek, 

Yun Aikt| (Dike) , adalet 

tanrıçası < Yun 51 kt) (dike) 
doğruluk, adalet tanrıçası, kural, 
hak, hukuk, adalet, < Yun 

ÖeİKVüjaı (deiknümi) göstermek 
ihbar etmek, açıklamak, 
kanıtlamak / selamlamak 
*Sümercedeki DİNGİR kelimesi 
bazen DI.GIR şeklinde de 
okunmaktadır. Bu kelime bazı 
araştırmacılar tarafından ET 
Tengri, Tr Tanrı kelimelerinin 
kökü olarak da gösterilir. 

Ave daenâ (din karşılığı olarak) 
Karş, Lat dio tanrı, İtal dio tanrı, 
İsp dios tanrı, Şans deva (?), 



201 




1 



*Koçak, 1977, s. 69’ da bazı 
dilcilerin din sözcüğünü 
Nişanyan;’m da belirttiği gibi 
Arapça borç anlamına gelen 
deyn u dan türetildiğini, dinin de 
Allah’a karşı borç anlamı ifade 
ettiğini belirtiklerini yazar. <— 
dindar, diyanet, düyun, 
medeni, medyun, mütedeyyin 
dindar Ar dîn (< # dyn) , İbr/Aram 
din ibadet, ritüel, dini kurallar 
sistemi < Akad diânum, daha 
geç dânu, hüküm vermek, 
hükmetmek, yargılamak, 

muhakeme etmek (Akad dînu, 
dittum; dayyânu, dayyantu, 
dayyânütü; Madânu) < Akad 
■ dinu(m) < Asur denu(m), 
(hukuki) karar, dava, yargılama, 
duruşma, davanın görülmesi, 
muhakeme, hüküm, karar, yargı 
< Süm Dİ; Dİ.KUD hak, dava, 
mahkeme, yargıç hakim, hakem, 
hükmetme, yargılama — » din 
divan < Ar diwân divan, yazmanlar 
heyeti, idari büro, sekretarya, 
mahkeme; sedir < ? OFa/EFa 
dipi- yazı 

*Nişanyan 2002, s. 1 12 deki nota 
göre yazı yazma ile ilgili 
dib/dip- kökü çeşitli Y akmdoğu 
dillerinde yaygındır. OFa dipir, 
İbr debir, Erm dbir (yazman), 
belki de E Yun diphtera deri, 
defter < Akad tuppu(m), 
tuppu(m) tablet, belge, < Süm 
DUB, tablet DU 8 , DUBSAR 
katip,, DU, DÜ, GİS DU-DA, DÜ 
(topraktan yapılmış çanak 
çömlek) ? defter 



diyanet din kurallarına tam bağlı 
olma durumu, din < Ar diyâna(t) 
dindaıiık< Ar din (< # dyn) , 
İbr/Aram din ibadet, ritüel, dini 
kurallar sistemi < Akad diânum, 
daha geç dânu, hüküm vermek, 
hükmetmek, yargılamak, 

muhakeme etmek (Akad dimi, 
dittum; dayyânu, dayyantu, 
dayyânütü; Madânu) < Akad 
dinu(m) < Asur denu(m), 
(hukuki) karar, dava, yargılama, 
duruşma, davanın görülmesi, 
muhakeme, hüküm, karar, yargı 

< Süm Dİ; Dİ.KUD hak, dava, 
mahkeme, yargıç hakim, hakem, 
hükmetme, yargılama — > din ' 

dolap < Fa dülâb 1. su kovası, 
kuyudan sa çıkaran çark < Fa dül 
kova, çanak + Fa ab su < Aram? 

< Akad dalû(m) I, dâllu, kova, 
gerdel < Akad dâlû II kova ile 
kuyudan su çekmek, kovalarla 
sulamak 

dudu < Fa tüti dudu kuşu, papağan 
cinsinden < Akad düdu(u) II 
papağan cinsinden bir kuş. 
dut dut ağacı ve meyvesi (morus 
indica) < Ar/fa tüt < Aram tütâ 
> Akad tuttu dut, dut ağacı 
*Sans tula 

duvar < Fa dîvâr < OFa dewâr < ? 
Akad düru(m) I duvar, sur, kale 
duvarı 

*karş. Ar sür duvar < # swr duvar 
veya çitle çevirme 

dübür anüs, şerç < Ar dııbr, < Ar 
dabara < ? Akad suburru(m) 
anüs, şerç > Fa dobor 
düldül < Ar düldül oklu kirpi, Hz. 
Ali’nin atının, adı, < # dldl < 



202 




Akad dalû III (a needle o pen) 
iğne, iğne gibi sivri şey, yazı 
kalemi, tüy kalemi < Süm 
DALA 

* ayrıca bkz Süm DAL uçmak 
dünya < Ar dünyâ yeryüzü, dünya < 
ednâ yeryüzü, daha yakın, alt < 
# dnw yakın olma, beri yanda 
olma „< Akad adnâtu dünya, 
halk, 

*Karş. Akad dannina/u , danene 
yeraltı dünyası, ölüler diyarı 
düyun < Ar duyûn (dayn çoğ.) 
barçlar < # dyn borçlu olma 
birinin hükmü altında olma < Ar 
dîn < # dyn bir dine mensup olma 

< İbr/Aram dîn ibadet, ritüel, 

dini kurallar sistemi < Akad 
dînu(m) Asur denu(m), (hukuki) 
karar, dava, yargılama, duruşma, 
davanın görülmesi < Akad 
diânum , daha geç dâim, hüküm 
vermek, hükmetmek, yargılamak, 
muhakeme etmek < Süm Dİ; 
Dİ.KUD hak, dava, mahkeme, 
yargıç hakim, hakem, 

hükmetme, yargılama — ► din 

E 

ebabil < Ar ebabil dağ kırlangıcı, 
keçisağan < Akad ibbiltu, 
ippiltu bir kuş, Akad bullli bir 
cins tepeli (ibikli) kuş > Fa 
bülbül —» bülbül 

ebeveyn < Ar abawayn iki babalar, 
ana baba < Ar abü baba < # abw 

< Akad abu(m) 1 baba > Aram 
’ab baba < Akad abu(m) I baba 
> Aram ’ab baba — > ebu 

ebu < Ar abü baba < Akad abu(m) I 
baba > Aram ’ab baba > kilise 



Lat Abbas / Yun abbâ <— 
abullabut, baobab bukalemun, 
ebeveyn 

ecir/ecr- ücret, emeğe karşı ödenen 
şey < Ar acr ücret < # cr ücret 
ödeme, emeğin karşılığını verme 

< Aram agrâ < Akad a,gâru(m) 

bir evi, insanı, hayvanı vb. 
kiralamak akar, akaret, 

ecir/ecr-, ecrimisiî, icar, 
müstecir, ücret 

ecrimisiî Fa acr-i midi eşdeğer 
ücret, bedel < Ar acr ücret, 
parasal karşılık < # acr ücret 
ödeme, emeğin karşılığını verme 

< Akad agâru(m) bir evi, insanı, 
hayvanı vb. kiralamak, + misil < 
Ar midi örnek, simge, benzer, eş, 
eşdeğer, < Akad mislu(m), 
meslu ; yarım, buçuk, orta < 
Akad masâlu(m), meselu eşit 
olmak, bir olmak, eşitlemek, 
aynısını yapmak, kopyalamak — » 
ecr, misil 

efrat Ar afrâd (fard çoğ.) bireyler < 
Ar fard yalnız, birey, tek < # frd 
yalnız olma, tek başına kalma, 
yalmma, topluluktan ayrı durma 

< Akad? parâdu(m) II ayırmak, 
bölmek, kesmek < BSem — ► fert 

elbise < Ar albîsa 1 (libas çoğ.) 
giysiler < Ar libâs giysi < Akad 
labâsu(m) giymek, giyinmek — > 
libas 

elhamdülillah < Ar al-hamdu li- 
llâhi Allah’a hamdolsun < Ar 
hamd övme, yüceltme < Ar 
kamada övdü, yüceltti + ilah < 
Akad ilu(m), elu(m) tanrı — ■» ilah 

elmas Ar/Fa elmâs (< Yun 
aSapavTivoç (adamantinos), 



203 




aS&jiaç (adamas) çelikten, 
elmastan, sert < Yun a-5dpaç 
(SajLidco (damao)’dan), çok sert 
metal, değişmez, kesin < Yun 
Sajııdcû (damao)= dapdÇco : 
evcilleştirmek, boyunduruk altına 
almak, yönetmek) < Akad 
ada (m) mu, adumu kırmızı, 
kırmızı (kan), kırmızı giysi, 
önemli kişi >adamatu I, //?, 
adan tu 

* Elmas kelimesi, Hint-Avrupa 
kökenli bir kelime olmaktan çok, 
Semitik kökenli bir kelime ve 
büyük ihtimalle de Akadca bir 
kökten gelmektedir. . Elmas 
kelimesinin kökenini 

oluşturabileceği bir grup Akadca 
kelime aşağıda verilmiştir. 

*Akad adamatu I, adanatu 
kırmızı kan, koyu beden rengini 
açmaya yarayan bir renk? 

Akad adamatu 11, adamutu, 
adu/.imatu 1. çiçekli bir bitki 2. 
boya için kullanılan koyu kırmızı 
kan? Akad adantu bir cins kızıl? 
kır faresi, < Akad ada(m)mu, 
adumu kırmızı, kırmızı (kan), 
kırmızı giysi, önemli kişi > 
{adamatu I, III, adantu) 

*Akad (aban) dâme kantaşı < 
Akad dâmu(m) kan 
*Akad elmestu, elmeru elmeltu, 
elmessu bir cins ot, çimen < 
Akad elmesu(m) elli/emesum, 
Asur e/ilmusu, e/ ilmisi değerli 
bir taş, amber > elmestu 
*İtal diamante, îsp diamantino, 
İng diamond, Bul elmaz, Kır 
almaz, Fa almaş, Rus almaz, Tat 
almaz 



emare belirti, alamet, iz < Ar amâre' 
alamet, işaret, belirti < Ar amr 
buyruk, bildiri, otorite, 
tartışılmayacak şey, olgu, işgüç < 

Ar amara belirledi, buyurdu < # 

’mr buyurma, otorite < Aram 

# ’mr söyleme < Akad amâru(m) 

I gömıek, farkına varmak, 
gözlemlemek, idare etmek, teftiş 
etmek, korumak, himaye etmek > 
Ugar 6 amr : J düşünmek, 
seyretmek, , Fen ’mr Fa emarat, 

— * erairVemr- 

emirVemr- (kısa i ile) buyruk, 
bildiri, yönerge, tartışılmaz şey < 

Ar amr buymk, • bildiri, otorite, 
tartışılmayacak şey, olgu, işgüç < 

Ar amara belirledi, buyurdu < # 

’mr buyurma, otorite < Aram 
#’mr söyleme < Akad amârufm) 

I görmek, farkına varmak, 
gözlemlemek, idare etmek, teftiş * 
etmek, korumak, himaye etmek 
amir, amiral, emare, emir 2 , 
emrihak, emrivaki, imrahor, - 
memur, umur, umursa(-mak) 

emir 2 emreden, komutan < Ar amr 
buyruk, bildiri, otorite, 
tartışılmayacak şey, olgu, işgüç < 

Ar amara belirledi, buyurdu < # 
’mr buyurma, otorite < Aram 

# ’mr söyleme < Akad amâru(m) 

I görmek, farkına varmak, 
gözlemlemek, idare etmek, teftiş 
etmek, kommak, hıaye etmek— » 
emirVemr- 

emlak mülkler < Ar amlâk < Ar 
mülk sahiplik, egemenlik 
hükümranlık < # mlk sahip olma 
egemen olma < Akad malâku II 
yönetmek, hüküm sürmek, idar 



204 




etmek, hükmetmek < BSem — » 
mülk 

emmi amca < Ar ' ammî amcam < 
Ar 'amm (babanın erkek kardeşi, 
amca, akraba; aynı kabileden 
olan kişi anlamında < # ‘mm 
genel olma, kaplama, Aram 
' amma klan, aşiret, boy, ibr ’âm 
halk, 1 " kavim, Fen 'm (İbr/ Aram 
'amin) akraba < Akad ammu(m) 
I, hammu(m) halk < BSem — » 
umum 

emrihak < Ar = emr-i hak Allahın 
emri < Ar amr buyruk, bildiri, 
otorite, tartışılmayacak şey, olgu, 
işgüç < Ar amara belirledi, 
buyurdu < # ’mr buyurma, 
otorite < Aram # ’mr söyleme < 
Akad amâru(m) I görmek, 
farkına varmak, gözlemlemek, 
idare etmek, teftiş etmek, 
korumak, himaye etmek + hak < 
Ar haqq < Ar haqqa doğru idi, 
gerçek idi, uygun ve yerinde idi, 
doğruladı ( # hqq) — > emirVemr- 

emrivaki < Ar = emr-i vaki , olmuş 
şey < < Ar amr buyruk, bildiri, 
otorite, tartışılmayacak şey, olgu, 
işgüç < Ar amara belirledi, 
buyurdu < # ’mr buyurma, 

otorite < Aram # ’mr söyleme < 
Akad amâru(m) I görmek, 
farkına varmak, gözlemlemek, 
idare etmek, teftiş etmek, 
korumak, himaye etmek + vaki 
(Ar waqi ' vuku bulan < # wq‘ 
vuku bulma, olma)— > 
emirVemr- 

emsal < Ar emOâl (meOel çoğ.) 
örnekler, numuneler < Ar midi 
örnek, simge, benzer, eş, eşdeğer 



< Aka <\jnislu(m), meslu\ yarım, 
buçuk, orta < Akad masâlu(m), 
meselu eşit olmak, bir olmak, 
eşitlemek, aynısını ^yapmak, 
kopyalamak — > misil 

enfes < Ar anfas daha nefis- en nefis 

< Ar nafıs nefs, ruh, benlik, < Ar 
nafas soluk, < # nfs, Aram 
napdşâ soluk alma < Akad 
napTsu(m) nefes < Akad 
napösu(m) I soluk, nefes almak, 
ferah, geniş olmak nefes 

enbiya peygamberler, nebiler < Ar 
anbiya ( # nwb çoğ.) < Ar nabıy 
peygamber < #nwb) < Aram 
nobiyâ, İbr nâbî < Aram/İbr # 
nb ’ çağırma, ilan etme, bildirme - 

< Akad nabû(m) II, çağırmak, 

adlandırarak nabâ’um 

adlandırarak, emretmek, 

buyurmak, karar vermek — > nebi 

enfiye burun otu, toz tütün < Ar < 
anf (# ’nf) çürütülmüş tütünden 
yapılan ve burna çekilen keyif 
verici toz < Aram enp, İbr ‘ap, 

< Akad appu(m) burun > Ugar 
4 ap , ‘appu 

erbab büyükler, ulu kişiler, ustalar < 
Ar arbâb ( râbb çoğ.) ustalar < 
Ar râbb usta, efendi, tanrı < # 
rbb büyük olma, büyütme, 
yetiştirme < Akad rabû II, 
rabâ’um büyük olmak, büyümek 
— > rab 

erbain < Ar erba ‘in kırk, kışın en 
soğuk kırk günü <# rb dört < 
Akad erbe dört > erbâ kırk — » 
rubai 

erguvan < Fa erğavân = OFa 
arğawân erguvan ağacı, erguvan 
rengi “ Cercis siliquastrum ” > 



205 




Ar arğuwân, < Aram argevânâ 

< Akad argamannu(m) erguvan 
rengi >? <? Hit arkamman(?) 
hediye, takdir, vergi, Fa 
argawani, <— erguvan! 

erguvan! erguvan renginde Fa 
erğavân = OFa arğawân 
erguvan ağacı, erguvan rengi 
“ Cercis siliquastrunT > Ar 
arğuwân, < Aram argevânâ < 
Akad argamannu(m) erguvan 
rengi >? <? Hit arkamman(?) 
(tribute) — » erguvan 

esami isimler < Ar esâmi (, ism çoğ.) 

< Ar ism ad < # sm, smy ad 
verme < Akad sumu(m), semu, 
ad, isim — » isim 

esaret tutsaklık < Ar isâra(t) 
tutsaklık < Akad aşlru(m) I 
tutsak, esir, savaş esiri, < Akad 
eseru(m) II, eş/zeru , asâru 
kuşatmak, kilitlemek, insanı, 
kuşu, düşmanı vb. kapatmak — > 
esir 

esir tutsak < Ar asır köle < # esr 
bağlama, zincire vurma, 
tutuklama < Akad asîru(m) I 
tutsak, esir, savaş esiri, < Akad 
es er u (m) II, eş/zeru, asâru 
kuşatmak, kilitlemek, insanı, 
kuşu, düşmanı vb. kapatmak <— 
esaret 

esas < Ar asâs < Ar uss < # ’ss 
temel olma < Akad ussu (m) I 
temel(ler), Akad isdu(m) 
e/usdu(m),ildu, irdu issu istu 
temel, esas, bir yapının temeli < 
Siim US 8 (Militarev 2006, No 
2210) İbr set temel — * üs/üss- 

esma < Ar ism ad < # smy ad verme 
(kural dışı bir türevdir). < Ar ism 



ad < # sm, smy ad verme < Akad 
sumu(m), semu, ad, isim — * isim 
esna < Ar aOnâ iki şeyin aynı 
zamanda olduğunu ifade etmek 
için kullanılan edat < Ar Oâni 
ikiye katlayan, ikinci < Ar iOnân 
iki < dana ikiye katladı < 9ny iki 

< Akad sina II. sena, sitta iki (2) 

>Akad sanû(m) I Asur 
s aniu(m); sanitu(m) ikinci, 

sonraki; Akad sanû III, 
sanâ’u(m) (to do twice, do for a 
second time) ) iki defa yapmak 

sani 

*Akad sâ, su ikili, iki olma 
estağfurullah < Ar estağfuru-llâh 
Allah bağışlasın < istiğfar 
merhamet dileme + ilâh < " Ar 
Allah < Akad ilu(m), elu(m) tanrı 
ilah 

eşkiya < Ar aşqiyâ ’ ( şaqi çoğ.) 
bedbahtlar, suçlular , şakiler, < 
Ar şaqt yaramaz, serseri, suç 
iyleyen < # şqw/şqy acı ve sıkıntı 
verme, birine kötülük yapma < 
Akad segû(m) II, yabani vahşi, 
çılgın olmak — » şaki 
eşya şeyler, nesneler < Ar aşyâ (şey 
çoğ.) şeyler < Ar şay şey, nesne 

< # şy ' < Akad sa, s e kim, kimi, 
olan, bulunan, o-şu, şey—» şey 

euzübillah < Ar ‘ewöu bi-llâhi 
Allaha sığındım < # ‘wö sığınma 
+ ilahi < Ar Allah < Akad 
ilu(m), elu(m) tanrı ^ ilah 
evlat çocuklar, oğullar < Ar awlâd < 
Ar walad çocuk ( # wld) Akad 
(w)alâdu(m), ulâdu, malâdu 
doğurmak — » velet 
evrak kâğıtlar < Ar awrâq kâğıtlar < 
Ar waraq yaprak, altın veya 



206 




gümüş veya kâğıt yaprağı ( # 
wrq) < Akad (w)arâqu(m) yeşil- 
sarı olmak, — > varak 

eylül Türk miladi takviminde 9. ay 
Sür eylül < Aram eylül < Akad 
Elünum, Elülu, Ululu bir bayram, 
Babil takviminin 6 . ayı, Elülu 
ayı. Akadcada Arinna bayramı, 
ağustos -ve eylülün bir bölümüne 
denk gelen ay, hasat, bağbozumu 
*Belki? Süm adı A.LA; LA. LA; 

UL (eylül) 

*İbr elul , Fa eilul. , 

eyvallah < Ar ay wallâhi < Ar ay 
evet + < Ar yvaltâhi ( ve + 
Allah)< Akad ilu(m), elu(m) 
tanrı — » ve, ilah 

eyyam günler < Ar ayyâm Ar yawm 
gün < # ywm < Akad ümu I gün, 

< Süm U 4 (-d) gün, > ibr yöm 
gün 

eyyam-ı bahur Ar yewm gün < # 
ywm < Akad ümu I gün, gündüz 

< Süm U 4 (-d) > ibr yom gün + < 
Ar buxâr buhar, istim < # bxr 
tütme < Akad buhru pişirme; 
yemek pişirme, ısıtma < Akad 
buhhuru bir sıvıyı, ısıtmak sıcak 
tutmak — > eyyam, buhar 

ezan < Ar adan ilan etme, duyurma, 
çağrı, namaza çağrı < # iön 
kulak, kulak verme, işitme < 
Akad uznu(m) kulak, akıl, 
akıllılık, zekâ, anlayış Ugar udn, 
idn izin 

*Akad adânum, hadânum, 
adannu, adiânu , sabit zaman, 
sınırlı zaman, belirli müddet > 
Asur edânu, Akad / Asur 
edânu(m), idânu, Ass. hediânum 
sabit zaman, sınırlı, belirli 



zaman, müddet, randevu, (geri) 
ödeme zamanı. 

*Akadcadaki, birbirlerinden farklı 
olan adânu(m) ile uzmı(ın) 
kelimeleri arasında bir anlam 
kaynaşması olmuş olmalıdır. 

*Karş. izin maddesi 

F 

faraş < Ar faraş döşek serici, daire 
hizmetçisi < # frş yaygı yayma, 
döşek serme < Aram prâsö 
yaygı, örtü > Akad parâsu(m) II 
yaymak, sermek — > mefruşat, 
tefriş 

faraza < A r farda varsayım olarak < 
Ar fard varsayım < Akad? 
parşu{ m) (kült) düzeni, emir, 
kural, kanun, dini , törenler, 
gelenek, görenek adet > parâşu II . 
dinsel törenleri, ayinleri veya 
görevleri yerine getirmek — * farz 
faraziye < Ar fardı varsayımsal < Ar 
fard varsayım < Akad? 
parşu(m) (kült) düzeni, emir, 
kural, kanun, dini törenler, 
gelenek, görenek adet > parâşu II 
dinsel törenleri, ayinleri veya 
görevleri yerine getirmek — > farz 
fare < Ar fa V, (dişi) fa ’rât < Akad 
perürütu(m), fare > Ebla ba-ra- 
tum (bârâtum?) , pa’ratum, 
pâratum, Fa fare, 

farika < Ar fâriqa 1 ayırt eden şey < 
Ar farq < # frq ayrı olma, 
ayrışma < Akad parâqu bölmek, 
ayırmak — > fark 

fariza < Ar fanda 1 dini yükümlülük 
< Ar fard varsayım < Akad? 
parşu{ m) (kült) düzeni, emir, 
kural, kanun, dini törenler, 



207 




gelenek, görenek adet > parâsu II 
dinsel törenleri, ayinleri veya 
görevleri yerine getirmek — ■» farz 
fark < Ar farq < # frq ayrı olma, 
ayrışma < Akad parâqu ayırmak, 
bölmek «- farika, fırka, firak, 
müteferrik, tefrik, tefrika 
farz yapmak zorunda olunan şey, 
boyun borcu, müslümanlıkta, 
özür olmadıkça yapılması 
zorunlu, yapılmaması günah 
sayılan < Ar fard emir buyrultu, 
ödev, dini görev < Akad? 
parşu( m) (kült) düzeni, emir, 
kural, kanun, dini törenler, 
gelenek, görenek adet > parâsu II 
dinsel törenleri, ayinleri veya 
görevleri yerine getirmek <— 
faraza, faraziye, fariza, mefruz 
fatih fetheden, açan < Ar fatih açan, 
fetheden < # fth < Akad petû(m) 
II, pata 'um açmak < Akad 
petû(m) I, patium, pat’ um açık 
< Süm BAD? — > fetih 
felaket bela, afet, feleğin sillesi < Ar 
falâqa t < Ar falak çıkrık, 3ün 
eğirme çıkrığı < # flk < Aram 
pelekâ çark, çıkrık, yün eğirme 
çıkrığı < Akad pilâggu , pilâkku 
eğirmen, kirmen, iğ, yün eğirme 
aleti, ağırşak < Süm (GÎS.)BAL? 
*Azer felaket, Per falakat, Özb 
falokat —> felek 

felç inme, nüzul < Ar falc gövdenin 
bir yanım etkileyen paraliz, 
hemipleji, yarım felç olma <#flc 
yarma, ikiye bölme, < Aram 
pâldg yarım < Aram # plg 
yarara, ikiye bölme < Akad 
palâku(m) bölmek, tasim etmek, 
kesmek, kurban etmek, Akad 



parâqu ayırmak, söküp çıkarmak 

mefluç 

felek gök, gökyüzü, dünya, alem, 

■ talih, baht, şans < Ar falak 
çıkrık, yün eğirme çıkrığı, < #flk 
< Aram pelekâ çark, çıkrık, yün 
eğirme çıkrığı < Akad pilâqqu, 
pilâkku eğirmen, kirmen, iğ, yün 
eğirme aleti, ağırşak < Süm 
(GİS.)BAL? 

*İbr pelekh, Ugar pik] Aze felek, 
Per falak, Özb falak felaket 

feri/fer’i ayrıntılarla ilgili olan, ikinci 
dereceden < Ar far T ikincil < # 
fr ‘ dallanma, kollara ayrılma < 
Akad per ’u, perkin, pa’rum, 
perwu tomurcuk, sürgün, gelişme 
çağında, olmak, filiz sürgün, 
atmak, fırlatmaktan — > füru 
fert < Ar ferd yalnız, birey, tek < # 
frd yalnız olma, tek başına 
kalma, y alınma, topluluktan ayrı 
durma < Akad? parâdu(m) II 
ayırmak, bölmek, kesmek < 
BSem -e- efrat, ifrat, infirat, 
müfredat, müfrit, münferit, 
tefrit 

fesih/fesh- Ar fasx 1 . (kol ve bacak) 
çıkarma, parçalama, 1 . Hukuken 
geçersiz kılma, bir yükümlülüğü 
ortadan kaldırma < #fsx < Akad 
pessû(m) I, passûm topal, sakat, 
topallık, , sakatlık, aksaklık -*■ 
infisah, münfesih, tefessüh 
fesuphanallah < Ar fe,sübhânallah 
Allahı yüceltne adına fe, subhan, 
Allah < Akad ilu(m), elu(m) tanrı 
> İbr el, elöah tanrı — > ilah 
fetih/feth- < Ar fath açma, bir ülkeyi 
İslamiyete “açma” < Akad 
petû(m) II, pata ’um açmak < 




Akad petû(m) I, patium, pat ’um 

< ? Süm BAD açmak <— fatih, 
fatiha, fetih, fetih, Fethi, 
Fethiye, fütühat, miftah, siftah 

Fethi/Fethiye fetheden, açan < Ar 
fath açma, bir ülkeyi İslamiyete 
“açma” < Akad petû(m) II, 
pata um açmak < Akad petû(m) 
I, patium, pat ’um açık < ? Süm 
BAD -> fetih 

Fırat Doğu Anadolu’daki Fırat nehri 

< Ar el Furat < Akad uruttu II 

( d unû-bi-tat-ru ) , uruntu, 

purattıı(m), ( d buranun ), Süm 
BURANUN, (Bü 5 , hızla akmak 
hızlı hareket etmek, , + RA, 

taşmak, çoşmak, sel gibi akmak, 
çok bol olmak, .+ NUN, büyük, 
asil, ‘ d A.RAD = Purattu,> Akad 
> Hur Puranti-, İng euphrates, 
İtal Eufrate, İsp Eufrates, 

*bur elementi Habur maddesindeki 
-bur hecesiyle aynı anlamdadır. 
Kuvvetli, güçlü doğan (su ya da 
ırmak) anlamında. 

(http://mysite.verizon.net/vzeehbro 
/id7.htmh Chapter 3, Part 1) 

fırka insan topluluğu, tümüne, siyasi 
parti < Ar fırqa(t) bölüm, bölük, 
bölüntü, grup < Ar far q < # frq 
ayrı olma, ayrışma, ayırma < 
Akad parâqu ayırmak, bölmek 
— > fark 

fil <Ar fil / Fa pîl < Akad pîru(m), 
pîlu, peru fil > İbr pil Sür pila, 
Fen pl filldişi, Aze fil, Kır pil, 
Per fil, Tac fil, Tat fil, Özb fil. 
*Corriente 2003, s. 162’ ye göre 
Sanskritçe yufifdan (?). 

firak - ayrılış, ayrılık < Ar fiirâq 
ayrılık < Ar farq < # frq ayrı 



olma, ayrışma < Akad parâqu 
ayırmak^ bölmek — > fark 
firar kaçma, kurtulma, bir sanık, 
tütüklu veya hükümlünün 
gözcülerin elinden kurtulması < 
Ar firar kaçma < # frr < Akad 
parâru{ m) çözmek, kırmak, 
yerine geçmek, dağılmak, 
yayılmak, dağılıp gözden 
kaybolmak 

fitil < Ar fafîl burma suretiyle 
yapılan ip < Akad patâlu(m), 
petelu sarmak, bükmek, sarılmak 
> pitiltu; puttulu, mupattilum 
Akad pitiltu(m), şerit, ip, sicim 
Akad puttulu bükülmüş, 
burulmuş, sarılmış 
Akad mupattilum (yara-) pamuk 
; ya da yün iplik bükücü 
*Bul fitil, Yıın fitili, Per fatile, 
Rom fitil, Rus fitil, 

*Nişanyan 2007’ de kelimenin 
nihai kökünün Eski Mısır 
dilindeki ptr (ip) biçiminden 
geldiğini belirtir 

fiyat < Ar fi’ fi karşılıklı olarak 
ödenen, ödeme < Ar wafa 
sözünde durma, borcunu tam 
olarak ödeme < # wfy ödeme, bir 
görevi yerine getirme < Akad 
yapu güzel, latif, zarif, hoş < 
BSem > Ilgar npy memnuniyet, 
hoşnutluk, Fen yp’ hoş, cazip, 
îbr yafe — » vefa 

füru < Ar fürü i ( # fF çoğ.) bir 
atadan gelen çocuk ve torunlar < 
# faF dallanma, kollara ayrılma 
< Akad per ’u, perfia, pa’rum, 
perwu tomurcuk, sürgün, gelişme 
çağında olmak, filiz sürgün, 



209 




atmak, fırlatmaktan <— feri, 
teferruat 

fütühat fetihler < Ar futüh < # fth 
çoğ.) < Ar fath açma, bir ülkeyi 
İslamiyete “açma” < ■ Akad 
petû(rn) II, pata’um açmak < 
Akad petû(m) I, patium, pat ’um 
açık < ? Süm BAD — > fetih 

G 

gaddar zalim, kıyıcı < Ar gaddar 
çok haksızlık eden, kıyıcı < Ar 
ğadr < # ğdr < Akad kadru(m), 
qadru saldırgan, sinirli —* gadir 

gadir/gadr- haksızlık, zulüm < Ar 
ğadr < # ğdr < Ar ğadara 
haksızlık etti, acımasız davrandı 
< Akad kadru(m), qadru 
saldırgan, sinirli <— gaddar, 
mağdur 

garabet < Ar ğaraba 1 gariplik, 
yabancılık < # ğrb ayrılma, 
uzaklaşma, yabancı olma, güneş 
batma < Ar ğaraba ( ğarb/gurüb ) 
uzaklaştı, ayrıldı, (güneş) battı < 
Akad erbu(m) II, erebu güneşin 
batışı, gün batımı, batı < Akad 
erebu (m) I içeri girmek, 
uzaklaşmak, (güneş) batmak — ► 
garp 

gargara < Ar gargara 1 , gargara < # 
ğrğr < Akad si(g)gaggur-tu, 
s inganga/ur—tu 'Kehle' boğaz, 
gırtlak (Black 1999, s. 322’ de 
“part of foot (ayağın bir bölümü) 
diyor) > Ugar grgr (gurgur) 
boğaz, gırtlak, İbr gargart 
yutak, boyun 

*karş. Yun yapyaplğco gargara 
yapmak, İta! gargarozzo gargara, 
Fr gargariser gargara yapmak 



garip yabancı, olcu, egzotik, ayrıksı. 
“Fakir” anlamı 17. yy’ dan 
sonraki bir dönemde “yabancı, 
vatanından uzak olan kimse” 
anlamından türemiştir. < Ar 
ğarıb < Ar ğurbd ayrılık, 
uzaklık, yabancılık, gariplik < # 
ğrb ayrılma, uzaklaşma, yabancı 
olma, güneş batma < Akad 
erbu(m) II, erebu güneşin batışı, 
gün batımı, batı, < Akad 
erebu (m) I içeri girmek, 
uzaklaşmak, (güneş), batmak — ► 
garp 

garp/b- batı < Ar ğarb güneş batımı 
< Ar # ğrb ayrılma, uzaklaşma, 
yabancı olma, güneş batma < Ar 
ğaraba ( ğarb/gurub ) uzaklaştı, 
ayrıldı, (güneş) battı < Aram 
‘drebâ gün batımı < Akad 
erbu(m) II, erebu güneşin batışı, 
gün batımı, batı, < Akad 
erebu(m) 1 içeri girmek, 

. uzaklaşmak, (güneş) batmak *— 
Avrupa, garabet, garip, gurbet, 
gurup, kurabiye, mağrip 
*İbr ‘er ev akşam, Sür ‘ar ab, 
Ugar ‘rb (enter), m ‘rb gün 
batımı 

*karş. Yun ’epspoç (erebos) 
karanlık, gece, yeraltı karanlığı, 
ölüler ülkesi 

gazal (Öi) ceylan, ceylan yavrusu; 
güzel, iri göz < Ar yazâl ceylan < 
Akad huzalu(m ) , pzâlu ceylan, 
genç ceylan > Yun?/Ar > İng 
gazelle, İtal gazella, İsp gacela 

gır bal (kır bal) < Ar ğırbâl (< 
Nişanyan 216’ya göre < Lal 
corbula seyrek örülmüş küçük 
sepet < Lat corbis) < Ar ğırbâl < 




Akad arballu(m) kalbur < ? 
Aram ‘ ar belâ > ? > Lat 

cribellum > îtal crivello, İsp 
garbillo kalbur, elek kalbur 
Akad gigurbalû bir çeşit sepet < 
Süm. 

*Akad gigurdû bir sepet < Süm 
GÎGURDA bir sepet, 
AkâĞ^gigurru(m)bir çeşit sepet < 
Süm GİGUR sandık, sepet, varil 
benzeri kap; bir hacim ölçüsü 
birimi 

Akad gigursugubbu bir sepet 
cinsi < Süm 

Akad gikurkigubbû bir çeşit 
sepet < Süm 

*gırbal. kelimesi yukarıda verilen 
bir grup Akadca kelimeden 
birinden ve köken olarak da 
Sümerceden gelmektedir. 

gurbet < Ar ğurbd ayrılık, uzaklık, 
yabancılık, gariplik < Ar ğarb 
güneş batımı < Ar # ğrb ayrılma, 
uzaklaşma, yabancı olma, güneş 
batma < Ar ğaraba (ğarb/gurub) 
uzaklaştı, ayrıldı, (güneş) battı < 
Aram ‘srebâ gün batımı < Akad 
erbu(m) II, erebu güneşin batışı, 
gün batımı, batı, < Akad 
erebu(m ) I içeri girmek, 
uzaklaşmak, (güneş) batmak <— 
garp 

gurup gün batımı < Ar ğurüb gün 
batımı < Ar ğarb güneş batımı, 
batı < Ar # ğrb ayrılma, 
uzaklaşma, yabancı olma, güneş 
batma < Ar ğaraba (ğarb/gurub) 
uzaklaştı, ayrıldı, (güneş) battı < 
Aram ‘drebâ gün batımı < Akad 
erbu(m) II, erebu güneşin batışı, 
gün batımı, batı, < Akad 



erebu(m) I içeri girmek, 
uzaklaşmak, (güneş) batmak — > 
garp/b- 

gurur < Ar ğurür boş yere aldanma, 
övünme, < # ğrr < Akad garâru 
/ qarâru(m) kıvırmak, kıvranmak 
kıvrandırmak, grovel (yerde 
sürüneli, kendini alçaltmak, 
yaltaklanmak) +— mağrur 

H 

habbe kabarcık, tane, tohum < Ar 
habbd tane, tohum < # hbb < Ar 
habb < Akad habbu çekirdek — > 
hap, hububat 

haber bilgi, birinci elden bilinen şey 
< Ar habar haber, bilgi rivayet, 
anlatılan şey < hbr görerek ' 
bilme, haberli olma < Ar habara 
denedi, sınadı, bizati yaşayaak 
öğrendi < Akad habâru(m) I 
bahsetmek, (neşeyle) haykırmak, 

> Asur ha.ba.ra.at.tum mesaj, 

haber habarattu(m) gürültü — ► 
bihaber, ihbar, ' ilmühaber, 
istihbar, isthbarat, haber, 
muhaberat, muhabere, 

muhabir, muhbir 

*Azer xeber, Bul haber, Kır 
kavar, Fa xabar, Tat kheber, 

haberdar bilgi sahibi, haberli < Ar 
yabar haber, bilgi rivayet, 
anlatılan şey < # %br görerek 
bilme, haberli olma < Ar yahara 
denedi, sınadı, bizati yaşayaak 
öğrendi < Akad habâru(m) I 
bahsetmek, (neşeyle) haykırmak, 

> Asur ha.ba.ra.at.tum mesaj, 
haber habarattu(m) gürültü + - 
dar Fa -dâr tutan, sahip olan, — » 
haber 



211 




habib/p sevgili, dost < Ar habîb <Ar 

< # hbb sevme, dost olma < Ar 
habba (hubb) sevdi < Akad hâbu 
sevmek, hibum > Asur hapu (?), 
ha. a. bıı > İbr 'ahab ahbap, 
mahbub, muhabbet, muhip 

Habur, Habur Suyu Nordüz ve 
Feraşin platolarından doğan 
Habur Suyu, önce güneybatı 

yönünden akarak 

Beytüşşebap'tan geçerek; sonra 
güneye dönerek Tanin ve Altın 
dağları arasındaki çöküntü 
oluğundan geçip, Irak 

topraklarına girer. Irak'tan 

Zaho'yu geçtikten sonra, yeniden 
Türkiye il sınırlarını oluşturacak 
şekilde akar ve Siirt il sınırında 
Dicle'yle birleşir. Dicle ile 
birleşmeden önce Uludere 

yöresinden kaynağı alan ve 
Siirt'in Irak il sınırını oluşturacak 
şekilde akan Hezil Suyu'nu alır. 
Habur Suyu'nun Hakkâri il 
topraklarındaki bölümünün 
uzunluğu, yaklaşık 60 km'dir. 
(http://www.hakkari.gov.tr), 
thttp://mvsite. verizon.net/vzeehb 
ro/id7.htm0 < Ar Habur 
bereketin doğuşu, bereket nehri 

< Akad Hu bur. H/bur ölüler 
diyarı ırmağı, yeraltı dünyası 
ırmağı, bir dağ adı < Süms 
HUBUR yeraltındaki bolluk, 
bereket ırmağının adı < Süm 

HE(N)-BUR 

*karş. Akad habbüru(m), 
habburru, hebbürum fışkırmak, 
filiz sürmek, çiçek sapı vb. 

had/haddi- < Ar hadd (# hdd) 1. 
bıçağın keskin ağzı, < Ar hadda 
1. biledi, keskinleştirdi, 2. 



hiddetlendi, son derece öfkelendi 

< Akad eddu sivri uçlu, keskin, 

< Akad ededu(m) sivri, keskin 
olmak; sivri uçlu olmak *— 
hadde, ihiddet, hudut, mahdut, 
tahdit 

hadde erimiş madeni tel yapmak için 
kullhamlan delikli madeni levha 

< Ar hadd keskin, bilenmiş, 
kızgın < Ar hadd (# hdd) 1. 
bıçağın keskin ağzı, < Ar hadda 
1. biledi, keskinleştirdi, 2. 
hiddetlendi, son derece öfkelendi 

< Akad eddu sivri uçlu, keskin, 

< Akad ededu(m) sivri, keskin 
olmak; sivri uçlu olmak — * 
had/hadd- 

haddizatmda < Ar Fi haddu-l öât 
kendi sınnları içinde < Ar hadd 
(# hdd) 1. bıçağın keskin ağzı, < 
Ar hadda 1. biledi, 
keskinleştirdi, 2. hiddetlendi, son 
derece öfkelendi < Akad eddu 
sivri uçlu, keskin, < Akad 
ededu(m) sivri, keskin olmak; 
sivri uçlu olmak — ► had/hadd- 

hadım = hadim < Ar yadım, ev 
hizmetçisi, iğdiş edilmiş harem 
hizmetçisi < Akad hazâmu 
kesmek, bir yeri, bir uzvu kesip 
atmak, çıkartmak > Akad 
hazîmum kulağı • kesilmiş Akad 
hazmu kulağı kesilmiş 
*Nişanyam 2007, s, 187’de 
yazdığının aksine, kelime hizmet 
köküne bağlanamaz 

haiır kazı yapan < Ar hafr kazı < 
Ar # hfr kazma, kazı < Akad 
heperu hapârufm) kazmak — » 
hafriyat 



212 




hafriyat kazı işleri (özellikle maden 
ve arkeoloji ile ilgili) < Ar 
hafriyat kazı işleri < # hfr kazma 

< Âkad heperu, hapâru(m), 
kazmak hafir 

*Akad herû(m) // kazmak, kanal 
açmak çukur açmak vb. 

*İbr hafar. Sür hefar 
haham Musevi din görevlisi, Musevi 
hocası < ibr yakam hakim, 
hikmet, bilge. < İbr/Aram # ykm 
bilme, bilge olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek — * hüküm 
hakem < Ar hakam yargıç < # hkm 
1. yargılama, karar verme, 
hükmetme, egemen olma 2. 
güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek hüküm 
hakim yargılayan, yargıç < Ar hâkim 
yargılayan, yargıç < # hkm 1. 
yargılama, karar verme, 
hükmetme, egemen olma 2. 
güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek — » hüküm 
hakimiyet < Ar hâkimiyet hakimlik, 
amirlik. Devletin, ülkesi ve halkı 
üzerindeki iktidarı < # hkm 1. 
yargılama, karar verme, 
hükmetme, egemen olma 2. 
güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek.—» hüküm 
hâkk (etmek) < Ar hakk (# hkk) 
oyarak işleme, kazıma, kalemkâri 

< Ar hakka (metal) oydu, kazıdı 

< Akad ekeku, egegu(m) 
kazımak, kaşımak, tırmalamak 

hakkak 



hakkak < Ar hakkak hakkedici, 
oymacı, kalemkâr < Ar hakk < 
Ar hkkfufPyarak işleme, kazıma, 
kalemkâri < Ar hakka (metal) 
oydu, kazıdı < Akad ekeku, 
egegu(m) kazımak, kaşımak, 
tırmalamak — » hakk (etmek) 

hala babanın kızkardeşi, hala < Ar 
hâla(t) teyze, annenin kızkardeşi 

< hâl dayı < # hwl < Akad 
hâlu(m) I, dayı 

halayık (halaik) canlı varlıklar, 
mahlukat, cariye, dişi köle, satın 
alman kadın hizmetçi < Ar 
halâ ’iq (?), canlı varlıklar, 
mahlukat < Ar haliqa yaratılmış 
alem, yaratı < Akad Ijâlu > hiâlu 
çalışıyor olmak, işte olmak, 
hayyaltu çalışan kadın, Ugar /7/ . 

*Nişanyan kelimeyi halk 2 ye 
verir. 

halef birinin arından gelen veya 
yerine geçen, ardıl < Ar halaf 
birinin yerine veya makamına 
geçme < # hlf < Akad halpu 11 
yerine geçmek, vekil tayin etmek 

< Aram — ► hilaf 

halel bozukluk, hasar, yırtık < Ar 
halal zarar, bozulma < # xll < Ar 
halla bozdu, yırttı, deldi < Akad 
halâlu(m) alıkoymak, 

engellemek, durdurmak veya < 
Akad halû(m) II hasta, keyifsiz, 
uğursuz vb. olmak < BSem <— 
ihlal 

halhal kadınların ayak bileklerine 
taktıkları bilezik < Ar halhal, 
hulhâl, hikâl < Akad hullufmf 
ul/u (boyun halkası, burma 
metalden gerdanlık, halka, halka 
benzeri şey < Süm HUL (HUL 3 ) 



213 




halka, halka şeklinde olan şey, 
yüzük, ? Süit» HAR halka yüzük 
*karş Akad harha(r)ru(m) zincir < 

Süm HAR 

halife birinin yerine geçme < Ar 
yalifcİ < # x ¥ < Akad faalpu II 
yerine geçmek, vekil tayin etmek 

< Aram —►hilaf 

Halil yakın dost, candan arkadaş < 
Akad hâlilu(m) I, halılu “mng. 
unkn. occ. Only as personal 
name” Old Babilonian Ha. li.lum 

hamam ılıca, kaplıca < Ar hammâm 
ılıca kaplıca, çok ısıtan < # hmm 
sıcak olma < Akad ememu(m) 
sıcak olmak, evin, havanın vb. 
ısısı yükselmek — » humma 

hamdüsena < Ar hamd wa sana’ 
övme yüceltme < Ar hamd < Ar 
kamada övdü, yüceltti + wa (ve) 
+ sana’ sena < Ar Oenâ övme, 
yüceltme, < #.0ny ikiye katlama 

< dny iki < Akad < sına II, sena, 
sitti iki (2) — ►sani 

hamiyet ateşli gayret, vatan uğruna 
mücadele hırsı < Ar hahmiyya 
ateşli gayret, < Ar hama çok 
sıcak idi, çok öfkelendi, akkor 
oldu < # hmm sıcak olma < 
Akad ememu(m) sıcak olmak, 
evin, havanın vb. ısısı yükselmek 
— » humma 

hamsin < Ar xamsm 1. elli, 2. kışın 
en soğuk elli günü <xms beş < 
Akad hamiş, hamiş s er ret 

ellih amis beş +-seret (ser) on < 
han/ ns a/ et, hamistu(m), hami/ultu 
beş 

hamur kabarmış hamur, maya 
' mayalıhamurdan yapılan ekmek 

< Ar xamîr kabarmış, 



mayalanmış, hamur, < # xmr 
kabarma, mayanlanma Akad 
himrum mayalanmış içecek, < 
BSem > Ilgar hmr şarap Sür 
hamra şarap mahmur 
hançer < Ar hancar < Aram / Fa 
hançer < Aram hangrâ > Akad 
hangaru hançer < Aram 
hanut dükkân komisyonu, < Erm 
xanut I dükkân < Aram xanütâ 
depo, saklama yeri, dükkân > 
Akad hânütu dükkân 
hap < Ar habb tohum, tane, hap < # 
hbb Akad habbu bir çekirdek? 
— ► habbe 

harab/p <Ar harâb yıkım, yıkıntı, < 

# hrb yıkma, tahrip etme <Akad 

harâbu terk etmek, yıkmak > İbr 
f)arav, Sür herab — > harabe, 
mihrap(?), muharebe, 

muharip, muhrip, tahrip 

harabe < Ar x ar dbe(t) yıkıntı < # 
yrb yıkma, tahrip etme < Akad 
harâbu yıkmak, tahrip etmek, 
terk etmek — > harab/p 

* Per harabe, Tat herabe 
haram < Ar haram yasak, günah, 

tabu < # hrm < Akad harâmu II 
ayırmak, bölme — » harem, 

harim 

harami haramcı, haram yiyen < Ar 
haram yasak, günah, tabu < # 
hrm < Akad harâmu //'ayırmak, 
bölme — > haram — ► harem 
haramzade < Ar har-âm yasak, 
günah, tabu < # hrm < Akad 
harâmu II ayırmak, bölme + Fa 
zade oğul, oğlu — ► haram 
haranı (yörs, hereni) kazan, büyük 
kazan < Fa har ânı ‘a kazan < 
Akad harû I, harânu, Asur 



214 




bakırdan, pişmiş topraktan vb 
geniş kap hariu(m), çoğ. harâne 
< Süm ( düö HARA { 4 - 5 ) Geniş bir 
kap) 

*Tr > Bulg xaranija, Sırp harâniji 
(< arânija ) ,Rum yapavl (Eren, 
172) 

ha rap/b- < Ar xarâb yıkım, yıkıntı < 
# xrb yıkma tahrip etme < Akad 
harâbu ıssız olmak, harabe 
olmak, yıkmak, tahrip etmek, İbr 
harav, Sür foerab harabe, 
harp, muharip, muhrip, tahrip 

harbiye (umur-ı harbiyye’den 
kısaltılmış) Askerî yükek bilgiler 
veren ve subay yetiştiren askerî 
eğitim kurumu, harbokulu < 
Akad harâpu II silah, (silahla) 
kesmek, harp 5 

harem < Ar haram yasak, tabu, 
girilmez yer, dokunulmaz şey < # 
hrm < Akad harâmu II ayırmak, 
bölmek <— haram, harami, 
haramkâr, hürmet, ihram, 
ihtiram, mahrem, muhterem, 
namahrem 

harf dildeki bir sesi gösteren ve 
alfabeyi oluşturan işaretlerden 
her biri < Ar harf 1. kesik, 2. 
harf < # hıf 1 . keskin bir araçla 
oyma, bozma tahrif etme, 2. 
meslek, zanaat, ustalık. 
(Nişanyan, 173’ e göre) eski Arap 
yazılarının taş üzerine 
oyulmasından ötürü < Akad 
harâpu II kesmek — » harp 

harım yörs 1 . sebze ve meyve 
bahçesi, 2. tarla ve bahçe 
peresindeki çit < Ar harım “der 
duzugehörige Bezirk um ein 
Haus, das Gehöft < ? Akad 



kirû(m), kirium, meyve ekim 
alanı, tarfesı, meyve bahçesi < 
Süm GİS.KİRÎö 

harim girilmesi yabancıya yasak 
olan, kutsal tutulan, korululanyer 

< Ar haram, yasak, günah, tabu 

< # hrm < Akad harâmu II 

W 

ayırmak, bölme > harmu II, 
harimtu, harimtütu haram 

harnup/harup (Mersin, hannup) 
keçiboynuzu < Ar harrüp / 
harnüb keçiboynuzu < Aram 
harrüb < Akad harübu(m), 
harüpu(m) harnup (ağacı) < Süm 
harub 

*îng carob (keçiboynuzu), carat 
(kırat, karat). İtal carati, İsp 
quilate kırat, 

*EMıs kr.ty boynuz, İbr karan 

*Bu kelime yine Akad qarnu(m) 
boynuz > qarnânû, qarnû, 
qurnâtum; — qannu II. 

*Bu kelime hint-avrapa 
dillerindeki ker-, kor-, gibi 
boynuzla ilgili kelimelerin 
kökenini oluşturuyor olabilir? > 
Yun Kspaç (keras)” boynuz 
(Akadcadan geçmiş olmalıdır), 
İtal corno (boynuz), İsp cuerno 
(boynuz), İng horn (boynuz) 

— » korna * 

harp savaş < Ar harb savaş, < # hrb 
savaşma < Aram harbö. kılıç 
veya mızrak, İbr hareb < 
Akad harâpu II (silahla) 
kesmek harap, harf, 

muharebe 

Harran (şehir adı) < Ar Harran < 
Akad jjarrânu(m) yol, güzergah, 
kavşak noktası, yolların kesiştiği 
yer, askeri bölge, seyahat, kervan 



91 s 




< Süm Harran-U değişik yolların 
birleştiği nokta, kavşak, Ebla 
Ha-ra-na, Lat Carrhae 

hasat < Ar haşâd < # hşd ekin 
biçme < Akad eşedu. (m) II, 
Asur eşâdu(m) hasat hasat 
zamanı 

hasbelkader < Ar hasba-l-qadar 
kaderin gereği < Ar hasb hesap, 
akıl yürütme, değerlendinne < 
Ar his âb < Ar kasaba hesapladı, 
saydı < Aram hsb sayma, ... 
olarak görme < Akad hasâbu 
saymak, hesap etmek, hesaba 
katmak, — » hesap 
*karş kaşâpu keşepu düşünmek” 
saymak hesap etmek, hesaba 
katmak 

hasbıhal < Ar h.asba-l-hâl durum 
değerlendirmesi < Ar hisâb < 
Ar kasaba hesapladı, saydı < # 
hsb < Aram hsb sayma, . . . 
olarak görme < Akad hasâbu 
saymak, hesap etmek, hesaba 
katmak, kaşâpu keşepu 
düşünmek” saymak hesap etmek, 
hesaba katmak + hal Ar hâl ( # 
h.wl) durum, şimdiki zaman — > 
hesap 

haseb(iyle) < Ar hasab ölçme, 
hesaplama < Ar hisâb < Ar 
h. as aba hesapladı, saydı < Aram 
hsb sayma, ...olarak görme < 
Akad hasâbu saymak, hesap 
etmek, hesaba katmak, kaşâpu 
keşepu düşünmek saymak hesap 
etmek, hesaba katmak — > hesap 

hasıl (kasıl) yeni başak tutmaya 
başlamış yeşil ekin. Yerel 
ağızlarda daha çok “başak 
tutmaya başlamış arpa” 



anlamında kullanılır < Ar qaşTl 
“noch in grünem Zustand 

geschnittene Gerste” < Akad 
hashaltu, has(ıaltu yaprak, 

yapraklar, yeşillik (Eren, 173) 

haşıl dokumacılıkta kullanılan unlu 
ve çirişli sıvı. Ağızlarda haşıl ve 
haşil “buğday, mısır veya dan 
yarmasından yapılan bir yemek” 
olarak da geçer < Erm xasil < 
?Aram < Akad hasalu(m) 
ezmek, buğday kırmak, ezmek, 
öğütmek 

hassas duyum ve duyguları 
algılayan, çabuk duygulanan ve 
etkilenen, yapımı ve bakımı özen 
isteyen alet < Ar hassas çok 
hisseden, duyarlı < # hss duyma, 
hissetme < hassa duydu, hissetti 

< Akad hasîsum kulak, akıl, 
anylayış, zeka < Akad hasâsu(m) 
düşünmek, hatırlamak; bilinçli, 
farkında olmak, anmak, anlamak, 
kavramak, niyet etmek — » 
his/hiss- 

hata < Ar /afü < Ar /attûm 
günahkâr, suçlu < Akad hatû(m) 
II, kusurlu olmak, sakatlanmak, 
hata yapmak, günah işlemek, suç 
işlemek, ihmal etmek > İbr 
hatta, Sür hettha, Ugar htt’ hata 
yapmak 

h atim/h atm- < Ar xatme(t) Kuranı 
ezbere okuma, x atm kapatma, 
sona erdirme, mühürleme < yt m 

< ? Akad katâmu(m) kapamak, 
örtmek, kaplamak, kapsamak <— 
hitam 

havlamak < onom? < ? < Akad 
hawû, hamû köpek havlamak, 
fırtına uğuldamak vb. 




haz/hazz- < Ar hazz pay, şans, 
kısmet, zenginlik keyif < Akad 
hadu III, hadütu sevinç, hâdû 
sevinç, neşe, memnuniyet, zevk, 
sevinmek 

hekim hikmet sahibi, bilge, tabip < 
Ar hakim < Ar hukm yargı, 
karar, amir, kanun, < hkm 1 . 
yargılâma, kara verme, 
hükmetme, egemen olma 2. 
güçlü ve pek olma < Aram 
hakim < Aram # hkm < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek — > hüküm 
helak < Ar halûk tükenme, yokolma, 
ölme < # hlk < Akad halâqu(m). 
helequ kaybetmek, * kaybolmak, 
kaçmak, mahvolmak — » istihlak, 
müstehlik, tehlike 
herif güven vermeyen, bayağı kimse, 
adam; meslektaş < Ar harf 
sanatkar, bir meslek örgütü veya 
loncaya mensup olan kimse, 
meslektaş < ?Ar harf 1 . kesik, 2. 
harf < # hrf 1. keskin bir araçla 
oyma, bozma tahrif etme, 2. 
meslek, zanaat, ustalık < Akad 
harâpu II kesmek — * harf 
hesap aritmetik, hesap < Ar hisâb < 
Ar hasaba hesapladı, saydı < 
Aram hsb sayma, . . . olarak 
görme < Akad hasâbu saymak, 
hesap etmek, hesaba katmak, 
kaşâpu keşepu düşünmek, 
saymak hesap etmek, hesaba 
katmak hasbelkader, 

hasbıhal, haseb, mahsup, 
muhasebe, muhasip 
*İbr haşav , Ugar hhthb hesap 
heykel < Ar/ Fa heykel, tapmak, 
muazzam, gövde, suret < Akad 



ekallu(m) saray yapı < Süm 
[E.GAL] <fev, büyük = büyük ev, 
saray, Aze heykal, Tat kheikel, 
Özb khaykal 

hınzır domuz < Ar hinzîr , Akad 
huzıru(m), domuz > huzirönum, 
huzirtu > Ugar (lu-zi-rû / (juzlru 
İbr hazîr 

hiddet keskinlik, öfke < hidda < Ar 
hadd (# hdd) 1. bıçağın keskin 
ağzı, < Ar hadda 1 . biledi, 
keskinleştirdi, 2. hiddetlendi, son 
derece öfkelendi < Akad eddu 
sivri uçlu, keskin, < Akad 
ededu(m) sivri, keskin olmak; 
sivri uçlu olmak — ► had/hadd- 
hikmet (öi) < hikme(t) yargı yeteneği 
< # hkm 1. yargılama, karar 
verme, hükmetme, egemen olma 
2. güçlü ve pek olma Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek — > hüküm 
hilaf < Ar xüaf zıtlık, aykırılık, < xîf 
1. karşı olma, çelişme, 2. birinin 
yerine geçme, ardından gelme < 
Akad faalpu II yerine geçmek, 
vekil tayin etmek < Aram <— 
ihtilaf, halef, halife, hilafet, 
kalfa, muhalefet, muhalif, 
muhtelif 

hilafet < Ar xilafet halifelik < # xlf 
yerine geçme halef olma < Akad 
İJ alpu II yerine geçmek, vekil 
tayin etmek < Aram — ► hilaf 
*İbr hechlif değiştirme, Sür halef 
hilal < yeni ay, hilal < Ar hilâl ( = 
îbr # hll ışıma, parlama < Akad 
ellu(m) I temiz, açık, parlak < 
Akad elelu(m) II temiz, özgür 
olmak, açık, parlak olmak 



217 




his/hiss- duygu < Ar hiss duygu < # 
hss duyma, hissetme < hassa 
duydu, hissetti < Akad 
hissatu(m), hissetum anlayış, 
zeka, kavrayış, akıl, hafıza, 
hatırlama < Akad hasîsum kulak, 
akıl, anylayış, zeka < Akad 
hasâsu(m) düşünmek, 

hatırlamak; bilinçli, farkında 
olmak, anmak, anlamak, 
kavramak, niyet etmek — > 
hassas, hiss- i kabl-el vuku, 
ihsas, mütehassis 

hissikablelvuku önsezi, içine 
doğmak, olayları önceden 
hissetmek < Ar hiss duygu < # 
hss duyma, hissetme < Akad 
hissatu(m), hissetum anlayış, 
zeka, kavrayış, akıl, hafıza, 
hatırlama < Akad hasîsum kulak, 
akıl, anylayış, zeka < Akad 
hasâsu(m) düşünmek, 

hatırlamak; bilinçli, farkında 
olmak, anmak, anlamak, 
kavramak, niyet etmek + Ar 
qabül benimseme < # qbl 1, ön 
tarafa dönme, yaklaşma, 
karşılaşma, 2. birinin önderliğini 
kabul etme, benimseme, katılma, 
içine alma, konukseverlik 
gösterme < Akad qubbulu kabul 
etmek, almak, onaylamak < 
Aram, + vuku (Ar wuqü i 1. 
düşme, 2. olma, vuku bulma < # 
wqy) —^his/hiss, kabul 

Hortum Ar hurtum / hurtüm burun, 
fil hortumu hu/atm- burun, uzun 
burun < Akad huttimmu 
. hayvanın uzun burnu, hortum, 
hayvanın çıkıntı oluşturan ağzı 
ile burnu (~tt < -rt ?) > Ugar htm 



burun, İbr hartöm burun, gaga, 
Sür hartümâ fil hortum 
* su borusu anlamı Türkçeye 
özgüdür (Nişanyan 2007, s.204) 
hitam x atm kapatma, sona erdirme, 
mühürleme < yJ m < ? Akad 
katâmu(m) kapamak, örtmek, 
kaplamak, kapsamak — > 
hatim/hatm- 

hububat habbeler, taneler, tohumlar 

< Ar hubüb taneler < Ar habbd 
tane, tohum < # hbb < Ar habb 

< Akad habbu çekirdek? — > 
habbe 

hudut sınırlar < Ar hudüd ( # hdd 
çoğ.) < Ar hadd sınır < Ar hadd 
(# hdd) 1 . bıçağın keskin ağzı, < 
Ar hadda 1. biledi, 
keskinleştirdi, 2. hiddetlendi, son 
derece öfkelendi < Akad eddu 
sivri uçlu, keskin, < Akad 
ededu(m) sivri, keskin olmak; 
sivri uçlu olmak — > had/hadd- 
humma hastalık ateşi < Ar humma’ 
genel anlamda ateş < Ar 
hammâm ılıca kaplıca, çok ısıtan 

< # hmm sıcak olma < Akad 
ememu(m) sıcak olmak, evin, 
havanın vb. ısısı yükselmek — > 
hamam 

hurufat < Ar harfi, kesik, 2. harf < 
# hrf 1. keskin bir araçla oyma, 
bozma tahrif etme, 2. meslek, 
zanaat, ustalık < Akad harâpu II 
kesmek — > harf — harp 
hüküm/hükm- < Ar hukrn yargı, 
karar, amir, kanun, < hkm 1 . 
yargılama, kara verme, 
hükmetme, egemen olma 2. 
güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 



218 




kavramak, bildirmek 4 — ahkâm, 
hakem, hakim, hekim, hikmet, 
hükümdar, hükümet, 

hükümlü, hükümran, istihkâm, 
mahkeme, mahkûm, 

mahkumiyet, muhakeme, 
muhkem, müstahken, 

tahakküm, tahkim, 
hükümdar*' < Fa hükmdâr hüküm 
sahibi < # hkm 1 . yargılama, 
karar verme, hükmetme, egemen 
olma 2 . güçlü ve pek olma + -dar 
(Fa -dür tutan, sahip olan) Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek. — ■» hüküm, 
hükümet Ar (Osm) hüküme(t) ülke 
yönetme < # hkm L yargılama, 
karar verme, hükmetme, egemen 
olma 2. güçlü ve pek olma Akad 
hakamu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek — » hüküm 
hükümlü mahkemece hüküm giymiş 
kimse, hüküm + -lü < Ar hukm 
yargı, karar, amir, kanun, < hkm 
1 . yargılama, karar verme, 
hükmetme, egemen olma 2 . 
güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, . anlamak, 
kavramak, bildirmek — » hüküm 
hükümran hüküm ve saltanat süren, 
hakim, hükümdar < Ar hukm + 
ran (F a randen sürmek) < # hkm 
1 . yargılama, karar verme, 
hükmetme, egemen olma 2 . 
güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek —4 hüküm 
hürmet saygı < Ar hurma ' kutsallık 
dokunulmazlık < Ar harama 
yasakladı < Ar harem yasak, 
tabu, girilmez yer, dokunulmaz 



şey < # hrm < Akad harâmu II 
ayırmak, bölmek — » harem 
hüthüt < Ar hudhud (hüdhüd) 
çavuşkuşu, ibibik < ? Akad 
hutmu bir kuş 

İ 

ibadet kulak yapma < Ar ’ibâdd 
kulluk etme, tapınma < # ’bd, 
kul olma < Akad abdu köle, esir 
— » abd 

ibadullah < Ar ‘ibödu-llâh Allahın 
kulları < # ‘ ibâd {'abd çoğ.) 
kullar < # ‘bd, kul olma < Akad 
abdu köle, esir < Akad ilu(m), 
elu(m) tanrı —»abd, ilah 
iblis < Ar iblis şeytan < İbr be ‘el 
zebub sinekerin efendisi, şeytan ' 
(Nişanyan 190) Filistin halkının 
tanrılarından be ‘el zebul a 
İbranilerin verdiği aşağılayıcı 
addan < Akad ba’âlu(m), bâlu 
hakim olmak, yönetmek, çok 
büyük olmak, şaşalı veya parlak 
olmak > ba’lu büyük, ba ulu 
büyük önemli + İbr zebub < 
Akad zubbu(m), zumbu, zunbu, 
subbum sinek, uçan böcek 
icar kiralama, ücret karşılığında 
tutma < Ar îcâr kiralama, ücret 
karşılığına tutma < Ar acr ücret 
< # acr ücret ödeme, emeğin 
karşılığını verme < Akad 
agâru(m) bir evi, insanı, hayvanı 
vb. kiralamak — » ecir/ecr 
idare < Ar idâre(t) döndürme, 
yönetme < Ar dewr 

dönme, döndürme < # dwr < 
Akad türü (m) Asur tüaru(m) 
dönmek, geri dönmek 



219 




*karş. Akad zâru, Âsur zuâru(m), 
bükmek, kıvırmak, etrafında 
dönmek, döndürmek 
— »■ devir/devr- 

idrak < Ar daraka (alt) basamak, 
merdiven en dip nokta < # drk , 
yetişme ulaşma, varma, < Akad 
dargu merdiven, basamak, 
kademe < Aram — > dereke 
ifa < Ar i’fâ’< # wfy borcunu tam 
olarak ödeme, bir görevi yerine 
getirme < Akad yapu güzel, latif, 
zarif, hoş — » vefa 

ifrat < Ar ifrâd izole etme, 
tekleştirme, aşırıya götürme < Ar 
fard yalnız, birey, tek < # frd 
yalnız olma, tek başına kalma, 
yalmma, topluluktan ayrı durma 
< ?Akad parâdu(m) II ayırmak, 
bölmek, kesmek < BSem — » fert 
ihbar < Ar iybar haber verme, 
haberdar etme < Ar yakar haber, . 
bilgi rivayet, anlatılan şey, <ybr 
görerek bilme, haberli olma < Ar 
yabara denedi, sınadı, bizati 
yaşayarak öğrendi < Akad 
habâru(m) I bahsetmek, 
(neşeyle) haykırmak > Asur 
ha.ba.ra.at.tum mesaj, haber 
habarattu(m) gürültü — ■» haber 
ihlal bozma, zarar verme < Ar iylâl 
bozma < Ar xalal zarar, bozulma 
<#*//< Ar xalla bozdu, yırttı, 
deldi < Akad (lalâlu(m) 
alıkoymak, engellemek, 

durdurmak veya < Akad 
hak) (m) II hasta, keyifsiz, 
uğursuz vb. oimak < BSem 
halel 

ihram < Ar hac giysisi < Ar ihram 
yasaklama, hacca ilişkin 



yasaklara uyma < Ar harem 
yasak, tabu, girilmez yer, 
dokunulmaz şey < # hrm < Akad 
harâmu II ayırmak, bölmek — > 
harem 

ihsas üstü kapalı anlatma, sezdirme, 
ima, duyum < Ar ihsas 
hissettirme < Ar hiss duygu < # 
hss duyma, hissetme < hassa 
duydu, hissetti < Akad 
hasâsu(m) düşünmek, 

hatırlamak; bilinçli, farkında 
olmak, anmak, anlamak, 
kavramak, niyet etmek < Akad 
hasısum kulak, akıl, anylayış, 
zeka < Akad hissatu(m), 
hissetum anlayış, zeka, kavrayış, 
akıl, hafıza, hatırlama — > 
his/hiss- 

ihtilaf farklılaşma zıtlaşma < Ar 
ihtilâf < Ar hilaf zıtlık, aykırılık, 
< hlf 1. karşı olma, çelişme, 2. 
birinin yerine geçme, ardından 
gelme < Akad halpu II (bir 
kişinin) yerine geçmek, vekil 
tayin etmek < Aram ( # hlp) — » 
hilaf 

ihtiram < Ar ihtiram hürmet 
gösterme, yasağa uyma < Ar 
haram yasak, tabu, girilmez yer, 
dokunulmaz şey < # hrm < Akad 
harâmu II ayırmak, bölmek — > 
harem 

ihvan kardeşler < ihwân < Ar ahi, 
kardbşliğe ait, kardeşçe < ah 
kardeş < # xw < Akad ahu (m) I 
kardeş — » ahi 

ikbal kabul görme < Ar iqbâl kabu 
ettirme < Ar qabül benimseme < 
# qbl 1. ön tarafa dönme, 
yaklaşma, karşılaşma, 2. birinin 



220 




önderliğini kabul etme, 
benimseme, katılma, içine alma, 
konukseverlik gösterme < Akad 
qubbulu kabul etmek, almak, 
onaylamak < Aram — » kabul 
ikrar kararlaştırma, konfirme etme < 
Ar i.qrâr < Ar qarâr bir yerde 
durma, karar kılma, kalıcılık, 
istikrar < # qrr bir yerde durma, 
sabitlenme, pekişme < Akad 
karâru(m) I (aşağı) koymak, 
yerleştirmek — » karar 
ikta < Ar iqta kesip ayırma, pay 
verme, timar olarak arazi verme 

< Ar qat ‘ kesme < # qf < Akad 
gadâmu (ceza olarak vücudun bir 
organını) kesmek, ayırmak, 
Akad qâtû ağaç kesici, odun 
kesici, oduncu, odun yarıcı < 
Aram — > kat 

* Akad gatta ’a kamış - odun kesici 
veya Akad qatâlum öldürmek < 
BSem qtl 

iktisap < Ar iktisâb edinme < Ar 
kesb elde etme, kazanma < # ksb 

< Akad kasâpu keşepu 
düşünmek, saymak, hesap etmek 
—> kesp (etmek) 

ila 2 < Ar # VI â yüceltme < # < 7w 
yüksek olma < Akad elû(m) III, 
alûm yükselmek, çıkmak ortaya 
çıkmak, doğmak, yüksek, ulu 
olmak — » ali 

ilah tanrı < Ar ilâh tanrı < Akad 
ilu(m), elu(m) tanrı > İbr el, 
elöah tanrı — > alimallah, Allah, 
besmel, billahi, elhamdülillah, 
estağfurullah, euzubillah, 
eyvallah, fesuphanallah, 

ibadullah, İlâhi, illallah, 



inşallah maşallah, maazallah, 
vallahi, 'yallah, 

İlâhî Tanrıya özgü, Tanrısal, 
mükemmel < Ar ilâh tanrı < 
Akad ilu(m), elu(m) tanrı — > ilah 

ilave < Ar ‘ilâwat yükselme artma 
katma < Ar # i ‘lâ yüceltme < # 

< 7 w yüksek olma < Akad 
elîı(m) III, alûm yükselmek, 
çıkmak, ortaya çıkmak, doğmak, 
yüksek, ulu olmak — » ali 

illa < Ar mâ- illâ hariç, -den başka 
(bağlaç), in ilgi edatı, ki + lâ 
değil < Akad illâ -siz, -sız, - 
meden, dışında, < Akad ina + lâ 
( + -ân) -de, -da; yokluk 

hakkında; — » la- 

iliallah < Ar illâ-llah Allah’tan 

başka (kimse müdahale edemez) 

< Ar illâ hâriç, -den başka 

(bağlaç) < Ar in ilgi edatı, ki + lâ 
değil < Akad illâ -siz, -sız, - 
meden, dışında, < Akad ina + lâ 
( + -ân) -de, -da; yokluk 

hakkında; < Akad ilu(m), elu(m) 
tanrı — » illa, ilah 

ilmühaber < Ar ‘ilm wa /abar bilgi 
verme, bir durum veya işlemi 
belgeleyen resmi evrak < Ar ‘ ilm 
bilgi + wa ve (bağlaç) < Akad u, 
ü ve anlamında < ? Süm U, U 3 
ve + < Ar x a bar haber, bilgi 
rivayet, anlatılan şey < # ybr 
görerek bilme, haberli olma < Ar 
/ab ar a denedi, sınadı, bizatİ 
yaşayaak öğrendi < Akad 
habâru(m) I bahsetmek, 
(neşeyle) haykırmak > Asur 
ha. ba.ra.at.tum mesaj, haber 

habarattu(m) gürültü — » ve, 
haber 



221 




imbik < Ar in bık / en bık damıtma 
şişesi < Akad ebebu(m) temiz 
olmak, parlak olmak, arı(tılmış) 
olmak, açık olmak, temizlemek > 
Ar > İtai alamhico , İsp 
alambico 

imla Ar imlâ ’ ( # ml ’) doğru yazım < 
Aram mdle 1. dolu, 2. harekeli 
yani sesli harfleri bildiren 
noktaları doldurulmuş yazı < 
Aram # mly < Akad malû(m) IV 
dolu olmak, doldurmak 
imrahor at bakıcısı, kraliyet yada 
devlet ahırları yöneticisi < Fa 
amir- i a/" ur at bakıcısı < Ar 
amir bey < Akad amanı (m) I 
görmek, anlamak, dikket etmek, 
tasavvur etmek, hayal etmek, 
idare etmek, bakmak, teftiş 
etmek + Fa af 'ur ahır — > 
emirVemr- 

indifa ^ Ar indi fa püskürme ^ ^^r 
def < # df tepme < Akad 
da ’âpu, da abu itmek, vurmak 
defetmek — > def 1 

infirat < Ar infırâd yalnızlaşma, 
izolasyon, aşırıya gitme, < Ar 
far d yalnız, birey, tek < # frd 
yalnız olma, tek başına kalma, 
yalmma, topluluktan ayrı durma 

< Akad? parâdu(m) 11 ayırmak, 
bölmek, kesmek < BSem — *■ fert 

infisah < Ar infısâx kendini 
feshetme, fesh olunma, < #fs X 
parçalama < Akad pessû(m) 1, 
passûm topal, sakat, topallık, 
sakatlık, aksaklık — » fesih 
inkâr < Ar inkâr yalanlama < # nkr 

< Akar nakâru(m) itiraz etmek, 
inkar etmek, farklı olmak 



düşman olmak, dış görünüşünü 
değiştirmek münkir 
inkıta inqıtâ ' < Ar qat‘ kesme < # 
qt < Akad gadâınu ( ceza olarak 
vücudun bir organını) kesmek, 
ayırmak, Akad qâtû ağaç kesici, 
odun kesici, oduncu, odun yancı 
< Aram 

*Akad gatta’a kamış - odun 
kesici veya Akad qatâlum 
öldürmek < BSem qtl 
insan kişi < Ar insan < # ins 
insanlık, tüm insanlar, < Aram 
‘inâş/’anâşâ halk, kavim < Akad 
nisu(m), nîsu, nesu çoğ. nisü 
halk, insanlar < Akad nesu (m) 
ne ’âsum, na ’âsum yaşamak, 
(yeniden) canlanmak > Ugar ins 
halk, İbr ânöş insanlar <— 

• munis, ünsiyet, nisa, nisvan * 
inşa < Ar inşâ ’ çıkarma, ortaya 
çıkarma, yaratma, inşa etme < Ar > 
naş ’a kaynak, köken, çıkış < Ar 
naşa ’a doğdu, çıktı, (akarsu) 
kaynadı < # nş ’ doğma, çıkma < 
Akad nasû(m) 11 Asur nasâ’u(m) 
kaldırmak, yükseltmek çıkmak 
— > neşet 

inşallah < Ar in şâ ’a-llâhu Allah 
istesin < Ar in ki, dilek kipi edatı 
+ şâ’a < (# şy’) istedi, istesin + 
Ar allâh (tanrı) < Akad ilu(m), 
elu(m) tanrı — > ilah 
intiba < Ar intiba ‘ izlenim < # tb‘ 
damga basma < Akad tebû(m) 
batmak, daldırmak indirmek, 
kazıp açmak, batırmak, 
daldırmak, bastırmak, kesmek > 
Asur taba ’um — > tab 
intizar < Ar intizâr bekleme, yolunu 
gözleme Ar nazar < Ar nazarc 



m 




bakma, gözetme, bekçilik etme < 
Akad naşâru(m), bakmak, 
gözlemek, korumak, muhafaza 
etmek, korumak dikkat etmek — » 
nazar 

* “Kem göze maruz kılma” anlamı 
Türkçeye özgüdür. 

inzibat < Ar inöibât disiplin altına 
alma.- Ar öabt tutuş, denetim, 
disiplin, kayıt < # Sbt tutma, 
kontrol altına alma, haraketine 
engel olma < Akad sabâtu(m) 
tutmak, yakalamak, zaptetmek, 
zorla ele geçirmek — * zabit/zapt- 

irat < Ar i’râd getirme, gelir elde 
etme, gelir < # wrd varma, gelme 

< Akad (w)arâdu(m) eredu, 
urâdu geri dönmek, .geri gitmek, 
nesil, zürriyet, soy — » vürut 

irs/ırs < Ar ird miras, kalıt < # wr6 < 
Ar w ar W a varis idi, miras kaldı 

< Akad (w) ar âdu (m) eredu, 
urâdu? Aşağıya inmek, geri 
dönmek, geri gitmek, 
göndermek; nesil, zürriyet, soy > 
İbr yar ad, Ugar yrd — ► miras, 
muris, tevarüs, varis, veraset, 
verese 

irtikap < Ar irtikâb bir eylemi, 
üzerine alma, suç işleme < Ar 
merkeb binek, taşıt aracı < # rqb 
üstüne binmek, bir eylemi işleme 

< Akad rakâbu(m), rakâpu ata 
veya başka bir hayvana yada bir 
taşıta binmek; > Akad rikab , 
arabaya, sandala veya bir 
hayvana biniş binme, taşıma, 
nakliye, Akad markabtu araba, 
Akad narkabtu(m) av, tören veya 
savaş arabası < BSem — ► 
merkep 



isale < Ar isala* < Ar sayl sel, su 
akıntısı «A# syl < Akad salû(m)I, 
salû batırmak, daldırmak, dalmak 
—*■ sel 

isbat < Ar iObât sabitleştirme, 
kesinleştirme, saptama, 

kanıtlama < # Obt sabit olma < 
Akad subtu(m) I, suptu (m) 

oturulacak yer, sandalye, ev, 
ikametgâh mesken, ikametgâh 
belki < wasâbum < Akad 
(w)asâbu(m) Asur (ekseriyetle) 
usâbu(m), oturmak, sakin(i) 
olmak — > sebat 

isim/ism- ad < Ar ism ad < # sm, smy 
ad verme < Akad sumu (m), 
semu, ad, isim <— besmele, 
bismillah, esami, isim, esami, 
esma, müsemma, tesmiye 

iskorpit zehirli dikenleri olan bir 
balık < Yun cncopmbt skorpıdi< 
Eyım / Yun cncopmoç (skorpios) 
akrep, < Akad aqrâbu akrep < 
BSem > Aram c aqrdbâ — > 
akrep 

iskân < Ar iskân oturtma, 
yerleştirme < # skn durma, 

biryerde oturma < Akad/ Asur 
iskun “o koydu” sakânu(m) 
fiilinin çekimli hali, (Donbaz, 
277) < Akad sakânu(m), 

sakânum koymak, yerleştirmek 
vb. -) — >■ sükun 

İslam < Ar İslâm güvenme, teslim 
olma, < # sim sağ ve esen olma, 
güvenli olma < Akad salâmu(m) 
II, selemu huzurlu, barış içinde 
olmak, arkadaş dost olmak barış 
yapmak, barışmak < Akad 
salâmu(m) II, sağlıklı, sağlam 



223 




olmak, iyi, hoş olmak < Süm 
SALIM, SİLİM -> selam 
İsmail öi < Ar İsma. ‘il bu isim 
hakkında çeşitli anlamlar 
üzerinde durulmuştur. “Allah’a 
itaat eden; Allah’ın bağışı, ihsanı 
anlamlarının yanı sıra 
Arapça’daki sami’al “duydu” 
fiili İbranice ve Akadca gibi 
Sami dillerinde ortak olan aynı 
anlamda kullanılmaktadır. 

Kelime sonundaki il- söcüğü 
“Allah, Tanrı” anlamını veren 
ortak Semitik sözcüktür. İsmail 
adının “Tanrı duyar” şeklinde 
olabileceği düşünülebilir (Koçak 
1996, s. 5) < Akad İsme-ılu 
Tanrı duydu, İsma-Ilu tanrı duyar 
(Koçak 1977, s.175) -Asim, ilah 
istihbar haber ve bilgi alma, haber 
toplama< Ar istv/bar hayır 
dileme < Ar x Q i )ar haber, bilgi 
rivayet, anlatılan şey, < # xP r 
görerek bilme, haberli olma < Ar 
Xabara denedi, sınadı, bizati 
yaşayarak öğrendi < Akad 
habâru(m) I bahsetmek, 
(neşeyle) haykırmak > Asur 
ha.ba.ra.at.tum mesaj, haber 
habarattu(m) gürültü — > haber 
istihbarat, < Ar istihbarat (istihbar 
çoğ.) alman haberler < Ar xabar 
haber, bilgi rivayet, anlatılan şey, 
< # xbr görerek bilme, haberli 
olma < Ar x®bara denedi, sınadı, 
bizati yaşayarak öğrendi < Akad 
habâru(m) I bahsetmek, 
(neşeyle) haykırmak > Asur 
ha.ba.ra.at.tum mesaj, haber 
habarattu(m) gürültü — > haber 



istihkâm < Ar istihkâm pekiştirme, 
tahkim etme < # hkm 1 . 

yargılama, karar vemıe, 
hükmetme, egemen olma 2. 
güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek — > hüküm 

istihlak tüketme < Ar istihlâk 
tüketme < Ar halâk tükenme, 
yokolma, ölme < # hlk < Akad 
halâqu(m ), helequ kaybetmek, 
kaybolmak, kaçmak, mahvolmak 
—>• helak 

istikbal < Ar istiqbal 1 . yönelme, 
yöııseme, 2. misafir kabul etme < 
Ar qabül benimseme < # qbl 1 . 
ön tarafa dönme, yaklaşma, 
karşılaşma, 2. birinin önderliğini 
kabul etme, benimseme, katılma, 
içine alma, konukseverlik 
gösterme < Akad qubbulu kabul 
etmek, almak, onaylamak < 
Aram — > kabul 

istikrar < Ar istiqrâr sonderece 
kararlı olmae < Ar qarâr bir 
yerde durma, karar kılma, 
kalıcılık, istikrar < # qrr bir 
yerde durma, sabitlenme, 
pekişme < Akad karâru(m) I 
(aşağı) koymak, yerleştirmek —>■ 
karar 

istimlak < Ar istimlâk mülk edinme, 
mülke el koyma < < Ar 

milklmulk sahiplik, egemenlik, 
hükümranlık < # m//c .sahip olma, 
egemen olma < Akad malâku III 
yönetmek, hüküm sürmek, idare 
etmek, hükmetmek < BSem — > 
mülk 

istinsah < Ar istinsâx < # nsx yazıya 
dökme, kopya etme, dikkatle 



224 




yazma, temize çekme < Ar 
nusxa(t) bir yazıyı kopyalama, 
temize çekme < # nsx dikkatle 
yazma, temize çekme < Aram 
nusdyâ < Akad nashu(m) 
sükülmüş, kopuk bir tableti 
kopya etmek, temize çekmek < 
Akad nasâhu koparmak, 
sökmek, hareket etmek, yola 
çokmak — » nüsha 

istirham < Ar istirham merhamet 
dileme < # rhm merhamet etme, 
sevme < Akad remu(m), rimu 
şefkat, merhamet, rikkat, rahim, 
döl yatağı < Akad remu(m), 
Asur re’âmu(m) merhametli 
olmak, birine şefkat duymak, 
sevecen olmak, Akad râmu(m) 
II, ra’âmu(m), ramanın sevmek 
âşık olmak sevgi, aşk — > rahim’ 

istiskal < Ar isOisqâl 1 . ağır bulma, 
ağırsama, 2 . birinden rahatsız 
olma, tahammül edememe yük < 
Ar 6i.qld ( # 9ql) ağırlık, 
hantallık < Ar Oaqula ağır idi, 
Aram/İbr # şkl ağır olma, tartma 
< Akad saqalu(m), tartmak, 
ödemek — » sıklet 

* Aşağılama anlamı Türkçeye 
özgüdür. 

istisna bir kimse veya bir şeyi 
benzerlerimden ayrı tutma, 
genelden ayrı, kural dışı olma, 
ayrıklık, ayrı tutulan kimse veya 
şey < Ar Ar istiOnâ hariç tutma, 
dışlama, bir yemin veya 
sözleşmeyi hukuken geçersiz 
kılacak şekilde (kötü niyetle) bir 
şart ileri sürme < Ar Ounyâ ’ 
ikircik < Ar iOrıân iki < Ony iki < 
Akad ima II, sena iki — > s ani 



ittihat < Ar ittihâd (VIII) birlik, 
birleşme < # wd bir < Ar 
wahde(t) birlik <# whd bir < 
Akad (w)edu(m), ettu(m) tek, 
yalnız — > vahdet 

iyal < Ar ‘iyal Çıyyel çoğ.) bakmakla 
yükümlü olunanlar < Akad 
ayyalu II dost, müttefik, akraba 
(olmak) — ► aile 

izabe < Ar iSâbe(t) eritme < Swb 
erime < Akad zâbu(m), zuabu(m) 
erimek, akmak, çözülmek — > 
Zap (suyu) 

izin/izn- kulak verme, bir dileği 
kabul etme < Ar iön dinleme, 
kulak verme < Ar uön kulak < 
Ar ’ednâ kulak < Akad ııznu(m) 
kulak, akıl, akıllılık, zeka, 
anlayış, 4 — ezan?, mezun, 
müezzin 

izzet itibar, saygınlık < Ar ‘izzd 
saygınlık, mevki, onur, < # 4 ZZ' 
ağırlama < Akad ezezu şiddetli, 
şevkli, Heb ‘oz kuvvet, dinçlik, 
gayret, Sür ‘ aziz sevgili, aziz, 
Ugar z güç, kuvvet, Fen z — ► 
aziz 

K 

kaai-(e almak) < Ar qala söyledi < 
Ar qawl söz < # qwl söyleme < 
Akad qabû II, Asur qabâ ’u(m) 
söylemek, demek, konuşmak, söz 
vermek — > kavil/kavl- 
kabak/gabak baş, alın, alm kabağı 
(alnının ortası), Azer gabag (baş 
yada alm) < ? < Akad gubbuhu / 
qubbuhu dazlak, kel, çıplak 
kabala tevrat’m mistik yorumlarına 
ilişkin Musevi gelenekleri < îng 
cabbala Musevi tasavvufu < 



225 




gabbâlâ alınmış olan şeyler, 
gelenek < gıbbel alma kabul 
etme (Ar gabül benimseme < # 
qbl 1 . ön tarafa dönme, 
yaklaşma, karşılaşma, 2. birinin 
önderliğini kabul etme, 
benimseme, katılma, içine alma, 
konukseverlik gösterme) < Akad 
gubbulu kabul etmek, almak, 
onaylamak < Aram — ► kabul 
kabil kabul, eden, uyan < Ar gabi l 
kabul eden, yapabilen < Ar 
gabül benimseme < # gbl 1. ön 
tarafa dönme, yaklaşma, 
karşılaşma, 2. birinin önderliğini 
kabul etme, benimseme, katılma, 
içine alma, konukseverlik 
gösterme < Akad gubbulu kabul 
etmek, almak, onaylamak < 
Aram — » kabul 

kabile oymak < Ar gablld aşiret, 
boy, oymak < Ar gabül 
benimseme < # gbl 1. ön tarafa 
dönme, yaklaşma, karşılaşma, 2. 
birinin önderliğini kabul etme, 
benimseme, katılma, içine alma, 
konukseverlik gösterme < Akad 
gubbulu kabul etmek, almak, 
onaylamak < Aram — * kabul 
kabiliyet yetenek, kabul ederlik, 
beceri < Ar gâbilîyd kabul 
ederlik, yapabilirlik < Ar gabül 
benimseme < # gbl 1. ön tarafa 
dönme, yaklaşma, karşılaşma 2. 
birinin önderliğini kabul etme, 
benimseme, katılma, içine alma, 
konukseverlik gösterme < Akad 
gubbulu kabul etmek, almak, 
onaylamak < Aram — ». kabul 
kabir/kabr- mezar < Ar gabr mezar 
< # gbr gömme < Akad 



gabru(m) kabir, mezar > Akad 
geberu(m) Asur gabâru 
gömmek, defnetmek, gizlemek, 
ölüm . nedeniyle kaybetmek «— 
kabristan, kubur, makber 
*karş. İbr gavar, Sür gebar, Uga 
gbr gömmek, defnetmek, Fen 
gbr 

kabristan ölülerin gömüldüğü 
mezarların bulunduğu özel alan 
kabir < Ar gabr mezar < # gbr 
gömme < Akad gabru(m) kabir, 
mezar > Akad geberu(m) Asur 
gabâru gömmek, defnetmek, 
gizlemek, ölüm nedeniyle 
kaybetmek + -istan (Fa -istan 
yer ve ülke belirten takı 
EFA/Ave stana- yer, konum < 
stâ- < HAvr stâ- durmak) — > 
kabir/kabr- 

kabul alma, benimseme < Ar gabül 
benimseme < # qbl 1. ön tarafa 
dönme, yaklaşma, karşılaşma, 2. 
birinin önderliğini kabul etme, 
benimseme, katılma, içine alma, 
konukseverlik gösterme < Akad 
gubbulu kabul etmek, almak, 
onaylamak < Aram 
bilmukabele, hissikablelvuku, 
ikbal, istikbal, kabala, kabil, 
kabile, kabiliyet, kıble, makabl, 
makbul, mukabele, mukabil, 
müstakbel, mütekabil, tekabül, 

kâbus karabasan < Ar kâbüs gece 
gelen sıkıntı < Ar Jcbs basma, 
bastırma, sıkma, bunaltma < 
Akad kabâsu(m). k abâsu 
basmak, üstüne yürümek vb. 

kadayıf tel tel ince hamurdan yapılan 
tatlı < Ar gatâ ’if (# gtj) çok ince 
hamurdan yapılmış tatlı, baklava, 



226 




qatıfd \ia--v, VaTrp\teo.\ş şey < 
|pp qtp < Akaû qatâpu(m) / 

Ş kaîâpum koparmak, kırpmak 

Akad > qatipum “(cloth-) 
plucker —> kadife 

kadem <Ar qadem 1. ön, öncelik, 2. 
adım < # qdm 1 . önden gitme, 
önce olma, öne geçme, daha eski 
olma 2. adım atma < Akad 
qadmu(m) I geçmiş, eski zaman 
> Fen qadm- <— kademe, 
kadim, kadmiyum, kıdem, 
kudüm, mukaddime, 

takaddüm, takdim, 

kademe < Ar qadama t adım, 
basamak < Ar qadam 1. ön, 
öncelik, 2. adım < qdm 1. önden 
gitme, önce olma, öne geçme, 
daha eski olma 2. adım atma < 
Akad qadmu(m) I geçmiş, eski 
zaman — > kadem 

kadife < Ar qatîfd hav, havlı kumaş, 
kadife < # qtp < Akad qatâpu(m) 
/ katâpum koparmak, kırpmak <— 
kadayıf 

kadim eski < Ar qadîm 1 . ön, 
öncelik, 2. adım < qdm 1. önden 
gitme, önce olma, öne geçme, 
daha eski olma 2. adım atma < 
Akad qadmu(m) I geçmiş, eski 
zaman — > kadem 

kadmiyum < YLat cadmiun bir 
element < E Yun KaSpsıa 

kadmela bir kurşun minerali öi 
Kadmos Thebai kentinin 

kumcusu efsahevi Fenikeli önder 
< Fen qadm- ön, öncü, doğu < 
Akad qadmu(m) I geçmiş, eski 
zaman — * kadem 

kakule sıcak ülkelerde yetişen bir 
baharat, Elettaria cardamomum 



<2 JVy qaq^Ua l MuMyAYUt Mm 
qaqüla Akad qâq ullu YuaYuuYe 

“ Elettaria cardamomum” 
kalafat < OYun Kakdcparığ© 
kalafâtidzö gemi tahtaları arasına 
paçavra sıkıştırarak ziftleme < 
Ar qalfata/calfata ( # qlft/çlft) < 
Aram qdlâptâ/qdlaptâ kabuk, 
zarf, tahılın kepeği, Aram qolâpâ 
soymuk, meyve kabuğu < Akad 
qilpu kabuk, deri < Akad 
qalâpu(m) kabuğunu soymak, 
soymak — ► kılıf 

kalbur gırbal, galbır elek < Ar 
ğırbâl/ ğırbîl/ elek < (Nişanyan 
2 16’ ya göre < Lat corbula 
seyrek örülmüş küçük sepet < 
Lat corbis), Lat cribrum < Ar 
ğırbâl < Akad arballu(m) kalbur 

< Aram 4 a rbelâ > ?> Lat 
cribellum > İtal crivello , îsp 
garbillo kalbur, elek gırbal 
*Akadca gigurbalû bir çeşit sepet 

< Süm 

kalça bacağın üst kısmı < Mod. Ar 
ğişşa < ? Ar ğawş, ğuş < ? Akad 
gilsu, gissu(m) kalça, kalça 
kemiği 

*Nişanyan 216’da kalça 
kelimesinin Yunanca ^ Kakroa 

■f ■ 

kâltsa ( uzun çorap) kelimesinden 
geldiğini belirtir. 

*Karş. Yun küItioç kaltios Yun 
ıcakıcja kâltsa uzun çorap (külot) 
Lat calceus : pabuç, ayakkabı > 
İtal caize çizme, İsp calcetines 
çoraplar 

kalfa < Ar x a W^ K Xlf 1- Aşaması 
çırakla usta arasında bulunan 
zanaatçı, 2. Ustalıktan yetişme 
mimar yardımcısı; projeyi 



227 




ustalara uygulatarak mimara 
yardım eden kişi 3. Eskiden 
saraylarda ve büyük konaklarda 
halayıkların başında bulunan 
kadın < Akad halpu II (birinin) 
yerine geçmek, vekil tayin 
etmek, < Aram — » hilafet — » 
hilaf 

kalp yürek < Ar qalb ! yürek, kalp < 
Akad qablu(m) I orta, < 
qablû(m), qablium merkez 
*Akad qerbu(m) II, qarbum 
merkez, iç, içeri, iç kısım, 
içorganlar, bağırsaklar 
kan asta < İsp canasta hasır sepet, 
bir iskambil oyunu < EYun 
KdviGtpov (kânistron) hasır sepet 
<. kâna hasır < EYun Kâvva 
(kanna) kamış, saz, < Aram 
qanyâ < Akad qanü < Süm Gİ 
kamış, bambu benzeri şey, bir 
uzunluk ölçüsü > ?> İbr qânu 
kamış, hasır, EYun K&vvaj3ıç 
kânnabis, Lat canna, Lat 
canistrum, İtal canestro sepet, 
İtal canna kamış, EYun kccvcov 
kanon cetvel, örnek, model, 
örnekler listesi, kanon, 

heykeltraşlıkta, insan vücudunun 
oranları kuralları, çıta, parmaklık 
> Lat cancellus (parmaklık) 
muhtemelen aynı Sami kökten 
alınmıştır canfes, kanasta, 
kanaviçe, kançılarya, kanon, 
kanun, kanyon, kendir, 

kenevir, kınnap, kanun, 

kançılarya, şansölye 
kanon ilahilere özgü bir koro tekniği 
< Fr canon kilise yasası, OLat 
canon yasa, kilise yasası < EYun 
kövov (kanon) kargı, cetvel, 



kural, yasa < EYun KCtvva 
(kânna) kamış, kargı < Aram 
qanyâ < Akad qanü < ? Süm 
GADA — >■ kanasta 
kanun 1 < Ar qânün genel kural, 
yasa < < EYun tcavöv (kanon) 
kargı, cetvel, kural, yasa < EYun 
Kâvva (kanna) kamış, saz < 
Aram qanyâ < Akad qanü 
kamış, bambu vb.bir uzunluk 
ölçüsü < ? Süm GADA veya? Gİ 
— »-'kanasta 

kanun u evvel (Osm) Rumi 
takvimde bir ay adı, Aralık, ocak 
aylarına denk gelen zaman < Ar 
el kânunul-evvel < Akad 
kinünu(m), kanunu, bronz, gümüş 
vb. mangal; fırın; bayram; Mari 
- Nuzi’de 10. ay’ m adı < ? Süm 
KİNE; Kİ.NE.NE ateş yeri, 
ateşler yeri, 

*karş. kanun u sam 
kanun u sani (Osm) Rumi takvimde 
bir ay adı < Ar el kânumı-ssâni< 
Akad kinünu(m), kanunu, bakır, 
gümüş vb. mangal, fırın, (bir 
bayram; Mari, Nuzi’de 10. ay’ m 
adı < ? Süm KENE; Kİ.NE.NE 
ateş yeri, 

*karş. kanun u evvel 
kara kıta, anakara < Ar qârra < Ar 
qârr yerleşik, göçebe olmayan, 
sabit, kalıcı < Ar qarâr bir yerde 
durma, karar kılma, kalıcılık, 
istikrar < # qrr bir yerde durma, 
sabitlenme, pekişme < Akad 
karâru(m) I (aşağı) koymak, 
yerleştirmek — > karar 
karabet yakınlık < Ar qarâba t < qrb 
yakın olma < Akad qurbu(m), 
qarbu, quruptu yakın < Akad 




qerebu(m) kapalı olmak, mevcut 
olmak, yakın olmak; Akad > 
qerbu(m) I yakın, qerbu II 
merkez, iç — ► kurbet 
karar < Ar qarâr bir yerde durnıa, 
karar kılma, kalıcılık, istikrar < # 
qrr bir yerde durma, sabitlenme, 
pekişme < Akad karâru(m) I 
(aşağı) koymak, yerleştirmek <— 
ikrar, istikrar, kara 2 , 
kararname, mukarrer, takrir 
kararname < Ar qarâr bir yerde 
durma, karar kılma, kalıcılık, 
istikrar < # qrr bir yerde durnıa, 
sabitlenme, pekişme < Akad 
karâru(m) I (aşağı) koymak, 
yerleştirmek + name Fa nâme 
ferman, yazı, mektup — > karar 
karat/kırat < Fr carat 
kuyumculukta kullanılan tartı 
birimi < Ar qirât < Ar xarrüp / 
Fa xarnüb keçiboynuzu < Akad 
harübu(m), harüpu(m) harnup 
(ağacı) < Akad qarnu(m) qannu 
boynuz, 

*İng carob keçiboynuzu, carat 
kırat, karat, Itai carati, carato 
(?), İsp quilate, EMıs kr.ty 
boynuz, İbr karan Ar kamu 
(boynuz ?) 

*Harnup bitkisinin tohumları 
özellikle kuyumculukta ölçü 
birimi olarak kullanıldığı için, 
karat kelimesi harnup adından 
gelmektedir. Avrupa dillerine 
Arapça vasıtasıyla geçmiştir — > 
harnup/hannup — * korna 
karın ? < ? < Akad agarinnu(m) 
garinnu, karnı < Süm 
AĞARIN (4/5), 



*bu kelime Sümerce, Akadca ve 
Türkçede benzer seslere sahiptir, 
kari okur < Ar qârf < # qr’ okumak, 
kıraat etmek, anlamak, 
yorumlamak < Asur qarâ’u(m) 
< Akad qerû, çağırmak, 
bağırmak, seslenmek, davet 
etmek, haber vermek, — » kıraat 
kasaba < Ar qaşaba‘ surla çevrili 
yerleşim, kasaba < qşb kesme < 
Ar qasaba kesti < Akad 
kasâpu(m) I bir aletle kesmek, 
kırmak parçalamak; Akad 
kasamu kesmek, veya Akad 
kaşâşu kesmek, parçalamak — > 
kasap 

*Belki Akad (w)asâbu(m), Asur 
usâbu(m) oturmak, ikamet etmek 
«kelimesinden de geliyor olabilir, 
kasap et kesip satan kimse < Ar 
qaşşâb kesici, kesimci kasap < 
Akad kasâpu(m) I bir aletle 
kesmek, kırmak, parçalamak 
veya Akad kasamu kesmek, 
Akad kaşâşu kesmek, 
parçalamak kasaba 
*HAvr kes- kesmek (Roberts, 84; 
Pokomy 1959 cilt I, 586) Akad 
kasâpu(m) I bir aletle kesmek, 
Akad kasamu “kesmek” ve yine 
Akad kaşâşu kesmek, 
parçalamak anlamlarına gelen 
kelimeler ve Türkçedeki kes- 
kelimesinin ses benzerlikleri 
düşündürücüdür. 

kase < Fa kâse < Akad kâsu(m), 
kase, bardak, fincan, kadeh, 
çukur kap < Süm 
[(DUG.)GÜ.ZI] yağ veya şarap 
için kullanılan bir kap > EMıs kc 
bir madeni vazo, Kopt kaji 



m 




testi, sürahi, sepet (EMıs c = 
Kopt j). Yun köiç (kois) kase, 
bardak (Word, 31-41) 
kasım 1 1 . ayın adı < ruz-ı kasım eski 
takvimde sonbaharın ilk günü 
eylül ekinoksu < Ar qâsım bölen, 
taksim eden < # qsm bölme, 
paylaştırma < Akad kismu(m) 
kesme, bölme, bölüm < Akad 
kasâmu(m), kesmek, bölmek, 
parçalamak — » kısım 
kat < Ar qat ‘ kesme < # qf < Akad 
gadâmu (ceza olarak vücudun bir 
organını) kesmek, ayırmak; 
Akad qâtû ağaç kesici, odun 
kesici, oduncu, odun yarıcı < 
Aram; Akad gatta’a kamış - 
odun kesici <— ikta, inkita, kafi, 
kıta, maktu, mukattaa * 

*Akad qatâlum öldürmek < BSem 
qtl 

*Nişanyan 226’daki kat kelimesi 
ve türevlerini, 228 "deki 
katil/katl- kelimesi ve türevlerini 
iki gruba ayırmıştır. Fakat bu iki 
grup kelime aynı kökten 
olmalıdır 

kafi < Ar qat‘I kesin, < Ar qat‘ 
kesme < # qt < Akad gadâmu 
(ceza olarak vücudun bir 
organını) kesmek, ayırmak; 
Akad qâtû ağaç kesici, odun 
kesici, oduncu, odun yarıcı < 
Aram, Akad gatta’a kamış - 
odun kesici veya Akad gatâlum 
öldürmek < BSem qtl — ► kat, 
katil Vkati- 

katilVkatl- < Ar qatl öldürme < Ar 
gatala öldürdü < # qtl l öldürme < 
Akad qatâlum öldürmek < 



BSem. qtl (Kelime anlam: 
“keserek öldürme” olabilir) 

* Ayrıca Akad gadâmu (cezı 
olarak vücudun bir organını 
kesmek, ayırmak bkz. cüzzan 
maddesi), Akad qâtû ağaç kesici 
odun kesici, oduncu, odun yanc 

< Aram, Akad gatta’a kamı 
veya odun kesici < Aram <- 
kat, kafi, katil 2 , maktul 
mukatele . 

^Benzerlik için bkz. İng “to cut 
kesmek, Yun ktsivcû (kteino 
“öldürmek” ya da öslvcû (tbeinc 
“yaralamak, vurmak, 

** kat 2, ikta, inkıta katı(ğ), kat’ 
makta, maktu, mukatt 

mukataa, kelimeleri se ayı 
kökten geliyor olmalıdır. 
katil 2 < qâtil öldüren < # qtl 
öldürme Akad qatâlm % 

öldürmek < BSem qtl - 
katilVkatl- 

katliam = katl-i amm genel öldüm 

< # qtl l öldürme Akad qatâlu 
“öldürmek < BSem qtl + amm 
Ar 'amme (t) kamu, halk, avam, 

# 'mm genel olma, kapsam 
kucaklama, tümünü içerme 
Akad ammu(m) I, hammum ha 

< BSem — > katil/katl-, amme 
katran 1 < Ar qatrân/qitrân zift 

Aram qitrân < Akad qatrâı 
katran ağacı, (sedir) reçinesi? 
Akad qatâru II, tütmek, dum 
çıkarmak duman, tüts 
tütsüleme, dumanla kararmc 
siyahlaştırmak, karalaştırm 
(Akad > qatru; qutru, qutı 
qatâru, qatrânu?, qutrenum; . 




<— katran 2 , katre, kutur, 
nektar, sedir, 

katran < Yun ıcsöpov kedron E Yun 
jcsöpoç kedros katran ağacı, sedir 
< İbr/Aram # qtr duman tütmek, 
tütsülemek < Akad qatrânu 
katran ağacı (sedir) reçinesi? < 
Akad r qatöru III ateş, tütsü vb. 
tütmek, duman, yanık, (dumanla, 
isle) karartmak — > katran 1 
*İbr ‘ittrarı, Syr ‘ettrana, Lat 
cedrus, Fr cedre, İng cedar sedir 
ağacı Bul katran, Hun katrany , 
Fa qattran. Rom catran, İsp 
alquitran 

katre < Ar qatra l , damla < # qtr < 
Aram qiter bühur, tütsü 
amacıyla yakılan bitkisel öz < 
İbr/Aram # qtr duman tütme, 
tütsüleme, buhur yakma < Akad 
4 — katran 1 

kavil/kavl- < Ar qawl söz < # qwl 
söyleme Akad qabû II, Asur 
qabö ’u(m) söylemek, demek, 
konuşmak, söz vermek 4 — kaal- 
kilükal, makale, makule, 
mukavele 

kavim < Ar qavm bir yerde yerleşik 
olan halk, ulus kavim < Akad 
gâ’um, gâwum kavim, halk, Fen 
gw halk, toplum, İbr göy halk < 
BSem 

kavis < Ar qaws yay, kavis < Akad 
qastu , îbr qeşet , Sür qeştha, 
Ugar qst, Fen qst, Fa qous, Özb 
qavs 

kavurmak = ET kağurmak, yakmak, 
kızartmak 

Yun k<xg) (kao), Kaico (kaio), 
yakmak. 



“ Yakmald ’ ile ilgili Akadca 
kelimeler aşağıda verilmektedir. 
Akad kawûm II kamû yanmak 
Akad qâdum, qadıı, qadi 
tutuşturmak 

Akad qalû(m) II kızartmak, 
yakmak, yanmak 
Akad qamü(m) yakmak 
Akad kaböbu II, gababu yakmak, 
ateşe vermek, yanmak 

* Akadca, Yunanca ve Türkçe’deki 
(kavurmak,) ses ve anlam 
benzerlikleri olan bu kelimeler 
Semitik bir kökten olmalıdır. 

kaz bir kümes hayvanı Fa ğâz, ?< 
Akad üsu(m) II, us ’um kaz Sum 
■ UZ ördek, yaban ördeği. 

* HAvr ghans- kaz Aim. Gans, 
İng goose, İtaî ganso, Ar wazz 
kaz 

kebap/b < Ar kebâb (< # kbb) < 
Aram kbaba kızartma, 
kızartılmış et < Akad kaböbu II, 
gababu yakmak, ateşe vermek, 
kızartmak, yanmak.) 

keldani Kaideli < Ar ? <Sür 
kaldöyö <Akad kaldû > isp 
caldaico, caldeo 

kelek Dicle nehrine özgü sal < Ar 
kalak, Fa kelek / kalak 
ırmaklarda işleyen ve şişirilmiş 
tulumlar üzerine kurulan bir çeşit 
sal (Eren 228) < ? < Akad 
kalakku II bir çeşit kutu, sal. 

keme domalan, yermantarı ( büyük 
sıçan anlamında olan keme ayrı 
bir kökten olmalıdır) < Akad 
kam ’atum, ka ’matu domalan, yer 
mantarı 

kendir = kentir 4 < Ar kenevir 
bitkisi< E Yun Kdvıorpov 




(kânistron) hasır sepet < E Yun 
Kâwa (kanna) kamış, saz, < 
Aram qanyâ < Akad qanü < 
Süm Gİ kamış, bambu benzeri 
şey, bir uzunluk ölçüsü > ?> İbr 
qânu kamış, hasır, E Yun 
Kawa{3ıç kânnabis, Lat canna, 
Lat canistrum, İtal canestro 
sepet, İtal canna kamış, E Yun 
kövcov kanon cetvel, örnek, 
model, örnekler listesi, kanon, 
heykeltraşlıkta, insan vücudunun 
oranları kuralları, çıta, parmaklık 
> Lat canceîlus (parmaklık) 
muhtemelen aynı Sami kökten 
alınmıştır 

*M.Ö. II. binyılda muhtemelen 
Semitik dillerden başlıca Hint- 
Avrupa dillerine geçen kanab- 
kökünden alındığı 

anlaşılmaktadır —» kan asta veya 
. keten 

kenevir < Yun ıcawd(3ı kannâvi < 
E Yun KawaJ3ıç (kânnabis) 
kenevir, keten > Lat cannabis, 
İtal canapa, İng hemp, Alm 
hanf, Fa keneb, Ar qınneb Rus 
konoplya, ET kendir (kenevir) 
*EYun ıcdviGipov (kânistron) 
hasır sepet < kâna hasır < E Yun 
Kâvva (kanna) kamış, saz, < 
Aram qanyâ < Akad qanü < 
Süm GÎ kamış, bambu benzeri 
şey, bir uzunluk ölçüsü > ?> İbr 
qânu kamış, hasır, E Yun 
Kdvvotfhç kânnabis, Lat canna, 
Lat canistrum, İtal canestro 
sepet, İtal canna kamış, E Yun 
kccvcdv kanon cetvel, örnek, 
model, örnekler listesi, kanon, 
heykeltraşlıkta, insan vücudunun 



oranları kuralları, çıta, parmaklık 
> Lat canceîlus (parmaklık) 
muhtemelen aynı Sami kökten 
alınmıştır 

kese < Fa idse torba kese < Akad 
kısu(m) II, kesu, kissu, kîsu kese, 
para kesesi < ? Süm KUS (deri) 
*Akad gusânu(m), kusânu(m) 
k/gursâ/enum, kursinnum, 

kusannu. deriden torba, çuval, 
kese 

kesp (etmek) Ar kesb elde etme, 
kazanma < # ksb < Akad kaşâpu 
keşepu düşünmek, saymak, hesap 
etmek <— iktisap, müktesep 
keten < Ar kettân < Akad kitû(m) 
keten (ip) / qû(m) I keten, iplik < 
Süm (TUG)GADA keten elbise, . 
GİS.GADA; GADA keten, 
ketene benzer 
*Süm GU keten, iplik 
Akad gadallalu “keten giyen”bir 
tapmak görevlisi < Süm 
Akad gadalalû iplik atölyesi, 
fabrika (TUG.)GADA.LAL " 
Akad gadamâhu(m), gadmâku 
“superior linen garment” 
[GADA.MAH] < Süm 
Akad kutânu(m), kutînum veya 
qutânum? bir kumaş, 

Akad qutnum, ince bir kumaş 
ketum sır saklayan, kimseye sır 
açmayan < Ar ketüm az konuşan, 
sır saklayan < Ar ketm sır tutma, 
konuşmama < Akad" katâmu(m) 

■ örtmek, sır, giz 

kıble < Ar qibla(t) kendisine 
dönülen yer < Ar qabül 
benimseme < # qbl 1. ön tarafa 
dönme, yaklaşma, karşılaşma, 2. 
birinin önderliğini kabul etme, 




benimseme, katılma, içine alma, 
konukseverlik gösterme < Akad 
qubbulu kabul etmek, almak, 
onaylamak < Aram — » kabul 
kıdem < Ar qadem 1. ön, öncelik, 2. 
adım < qdrn 1 . önden gitme, önce 
olma, öne geçme, daha eski olma 
2. adım atma < Akad qadmıı(m) 
I geçmiş, eski zaman — » kadem 
kılıf < Ar q ılf bir şeyi örten zar, 
derinin dış tabakası, örtü < Akad 
qilpu 5 kabuk, deri < Akad 
qalâpu(m) kabuğunu soymak, 
soymak > Akad qulpu kabuk <— 
kalafat 

kıraat < Ar qıra a(t) okuma <# qr’ 
okuma < Asur qarâ’u(m) < 

' Akad qerû, çağırmak, bağırmak, 
seslenmek, devet etmek, haber 
vermek, devet etmek > İbr gara, 
Sür qera, Ugar qr Fen qr’ <— 
kari, kur’ an 

kırba eskiden sakaların su taşıdığı 
köseleden yapma kap ki, üçgen 
ve bir tarafı dar olup, omuza 
takılacak kayışı vardır < Ar 
qırba(t) su tulumu < Akad 
gurâbu torba, çuval, sargı < 
Aram 

kısas göze göz dişe diş ilkesine göre 
verilen ceza < Ar qişâş ödeşme, 
hesaplaşma < Ar qaşşa 1 . kesti < 
Akad gazâzu(m), kazâzu, 
g/mkaşâsu makasla kesmek, 
kırpmak, kırkmak, biçmek *— 
makas 

kısım/kısm- < Ar qism ya da (kism) 
bölüm, pay, hisse < # qsm bölme 
paylaştırma < Akad kasâmu(m), 
kesmek, bölmek Akad > kismu 



aksam, kasım, kısım, kısmet, 
taksim 

*Akad kasmu kesilmiş, 

parçalanmış, Akad kismu(m) 
kesme < Akad kasâmu(m) 
kesmek, parçalamak 
*karş Tr .kes- , HAvr kes- kçs(mek) 
kısmet < Ar qisma' payına düşen < # 
qsm bölme, paylaştırma < Akad 
kismu(m) kesme, bölme, bölüm < 
Akad kasâmu(m), kesmek, 

bölmek, parçalamak — > kısım 
kıta < Ar qit'at ( # qt) parça, 
bucak, kısım, kesim, coğrafyada 
kıta, şiirda kıta, paragraf < Ar 
qat‘ kesme < # qf < Akad 
gadâmu (ceza olarak vücudun bir 
organını) kesmek, ayırmak (bkz. 

. cüzzam maddesi), Akad qâtû 
ağaç kesici, odun kesici, oduncu, 
odun yarıcı < Aram 

* Akad gaîta ’a kamış - odun 
kesici 

*veya Akad qatâlum öldürmek < 
BSem. qtl 

kıtal < Ar qitâl mukatele, öldürüşme 
< Ar qatl öldürme < # qtf 
öldürme Akad qatâlu(m) 

öldürmek < BSem qtl (Kelime 
anlamı “keserek öldürme” 

olabilir) —► katil Vkatl- 
kibrit kükürt < Ar kibrit kükürt, 
sülfür < Aram kebrltâ/kubritâ < 
Akad kibrîtu, kubrîtu sülfür < 
Akad ru’ fitu, ruttıtu sülfür, ?— > 
ru’tum, rütu(m) çoğ. ru’atu 
tükürük, salya, tükürmek, 

Karş. İbr gafrit, Aze kibrit. Bul 
kibrit, Fa kebrit, 

* kibrit kelimesinin etimolojisi 

biraz karışıktır. Kibritin 




hammaddesi kükürt (sülfür) 
genellikle bakırla birlikte 
bulunmaktadır. Bakıra da 
Romalılar a es cyprium (Kıbrıs 
metali) adını vermişledi. Bakırın 
simgesi de “czf’dur. Kıbrıs’ta 
binlerce yıldır bakır işletmeciliği 
yapılmaktadır. Yine Kıbrısta 
kükürt yatakları da vardır. 
Dolayısıyla kelime kibri-, kubri- 
(Kıbrıs adından?) + Akad ru ’tîtu, 
ruttîtu sülfür yani Kıbrıs kükürdü 
anlamında olabilir (?) 

kilükal < Ar qıl ü qâl “denildi ve 
dedi” dedikodu < Ar qawl söz < 
# qwl söyleme Akad qabû II, 
Asur qabâ ’u(m) söylemek, 
demek, konuşmak, söz vermek 
— > kavil/kavl- 

kimyon baharat olarak kullanılan bir 
tohum, cuminus < Ar kemmün 
kimyon < Aram kamünâ < Akad 
kamunu (m) I, kamu’u, kamannu, 
kimyon < Süm 

Ü.GAMUN(.SAR) > Hit 
kappani, kapunu kimyon, Ugar 
kmn İbr kammon, Gir kumino, 
EYun KÜpıvov kymlnon , Lat 

cuminum, Erm c 'aman, Ital 
cumino, İsp cumino, İng cumin, 
Alm kümmel <— çemen 

kira < Ar kira ’ rant < ? < Akad 
agâru(m) bir evi, insanı, hayvanı 
vb. kiralamak — » akar — > 
ecir/ecr- 

kireç < Fa girac < Aram gir < 
Akad gîru? < Akad? kıru(m) I, 
keru fırın, tuğla veya kireç ocağı 
< Süm GİR, GİR4 fırın, tuğla 
veya kireç ocağı 



kispet = kisvet deriden yapılmış 
güreşçi pantalonu < Ar kisvet, 
kisve < Akad kâsu(m) III 
bağlamak > Akad kuslqu, 
kusigau bir kumaş >Akad kusîtu 
giysi > Akad kuşlu III bir çeşit 
baş bandı — * kisve 

kisve giyim, giysi, kıyafet < Ar 
kisva 1 , kisve < Akad kâsu(m) III 
bağlamak > Akad kuslqu, 
kusigau bir kumaş > Akad kusîtu 
giysi > Akad kuşlu bir çeşit baş 
bandı kispet 

korna gelen geçeni uyarmak için 
kullanılan sesli uyarı aleti < İt 
corna, Lat cornu, EYun KSpaç 
(keras) hayvan boynuzu < ? < 
Akad kamu (harnu) (Militarev, 
2136)— ► korno 

korno 1. tekerlek biçimli ve üst üste 
bükülmüş, perdeli orkestra 
borusu, 2. bütün ilkel ulusların 
özellikle savaşlarda çağrı aleti 
olarak kullandıkları boynuz veya 
fildişi boru < İt corno boynuz, 
borazan, Lat cornu boynuz, 
boynuz şeklinde olan her şey, 
borazan < Akad kamu (harnu) 
(Militarev, 2136) Ugar krn İbr 
karan, Ar kam-, EYun Kspaç 
(keras) hayvan boynuzu, Lal 
cornu, İta! corno, İsp cuerno, 
İng horn, Fr corne, Fa ker- •*— 
gergedan harnup (hannup) 
hortum, karat 2 , kornea 
korner, kornet, korniş 
kornişon, korno, kuron 

kerata 1 , kerata 2 , keratin, kırat 
*Nişanyan, 249’ da kelimey 

HAvr + ker- 1 kafa, boynu: 
köküne bağlar. 




lj|r|zantem kasımpatı < Fr 
chrysanteme < Lat 

chrysanthemum < E Yun yp'uoöc 
(khrusos) altın < Akad 
hurâşu(m) altın + E Yun ’dvOoa 
ânthos çiçek 

kubbe yarım küre biçiminde olan ve 
yapıyı örten dam, kubbe 
biçiminde olan < Ar qubbd < 
Aram . qubbdtâ, İbr gubbah 
İbr/Aram # qbb kavis veya 
kemer şeklinde olma < Akad 
kapâpu{ m), kabâbu kavisli olmak 
kavis meydana getirmek > Akad 
kuppüpu çok kavisli kümbet 
*? Akad kübu(m) II, küpu(m) bir 
yapı / 

*kuppâtıı bir yapı (bina) çeşidi < 
* Akad quppu II? 

*Akad kuppu sarnıç 
*Yun Kunskkov (küpellon) bardak 
kadeh > klasik lat cupella Lat 
cüpula, İtal cupola, İsp c o bol a, 
Alm kübel 

*karş. kupa (lat cupa fıçı, tekne) 
kelimesi, hacimli veya içbükey 
yüzeyler veya nesneler 
kasdediliyor olmalıdır, 
kubur 1- tuvalet deliğinden lağıma 
inen boru, 2- boru biçiminde kap 
< Ar qubür kabirler, mezarlar, 
çukurlar < Ar qabr mezar < # 
qbr gömme Akad qabru(m) 
kabir, mezar — ► kabir/kabr- 
kudsi/kutsi < Ar qudsT kutsal <qds 
kutsal olma < Akad qadâsu(m) 
saf, temiz olmak, saflık, temizlik, 
Akad hadâsu "sevinmek 
memnun olmak” varyasyonu 
kadâsu kutlama mukaddes, 
takdis 



kudüm < Ar qadem 1. ön, öncelik, 
2. adım^ # qdm 1. önden gitme, 
önce olma, öne geçme, daha eski 
olma 2. adım atma < Akad 
qadmu(m) I geçmiş, eski zaman 
— > kadem 

kupa < İtal coppa saplı büyük 
bardak < Lat cuppa, ? < Yun 
KfmeÂlov {küpellon) bardak, 
vazo, fincan, ? < Akad kübu III 
bir içki kabı < EMıs ya da Akad 
kubarinnu, kubarindu bir kap, 
vazo, kapparinnu — > Küp 

kurabiye ufak şey, kurabiye < Ar 
ğurayba 1 un, şeker, ve yağla 
yapılan ve fırında pişirilen tatlı < 
Ar ğurayb küçük garip şey < Ar 
ğarîb yabancı, tuhaf, egzotik < 
Ar # ğrb ayrılma, uzaklaşma, 
yabancı olma, güneş batma < 
Akad erbu(m) II, erebu güneşin 
batışı, gün batımı, batı < Akad 
erebu (m) I içeri girmek, 
uzaklaşmak, (güneş) batmak — >• 
gurbet 

kur’an < # qr’ okumak < Asur 
qarâ’u(m) < Akad qerû, 
çağırmak, bağırmak, seslenmek, 
haber vermek, devet etmek — > 
kıraat 

kurban < Ar qurbân Tanrıya 
yakınlık, kurban < # qrb yakın 
olma < Akad qurbu(m), qarbu, 
guruptu yakın < Akad qerebu(m) 
kapalı olmak, mevcut olmak, 
yakın olmak > qerbu(m) I yakın, 
qerbu II merkez, iç kurbet 

*Nişanyan tarafından (Nişanyan, 
258) kurbet maddesine verilen 
kurban kelimesinin, Akadcadaki 
karâbu(m) II dua etmek, saygıyla 



235 




t 



anmak, takdis etmek, 

selamlamak, yalvarmak, niyaz 
etmek, adak (ikramı) olarak veya 
ölü gömme (cenaze) törenlerinde 
hayvan adamak; dua, 

kelimeleriyle de yakınlığı göz 
önüne alınabilir > Akad kur hu 
şükran, hayır duası, nimet, inayet 
> İbr kor ban kelimelerine de 
yakınlığı dikkat çekicidir — > ? 
kurbet 

kurbet < Ar qurbe(t) yalcınlık < qrb 
yalcın olma < Akad qurbu(m), 
cjarbıı, guruptu yalcın < Akad 
qerebu(m) kapalı olmak, mevcut 
olmak, yakın olmak > qerbu(m) I 
yakın, qerbu II merkez, iç <— 
akraba, karabet, kurban? 
takriben 

kutnu pamuk ya da ipekle karışık 
pamuktan dokunmış, kaim, ensiz 
bir kumaş çeşidi < ? Aram 
kettan, ke/itânâ < ? Akad 
kütünüm, kutînum bir kumaş < 
Akad qatnu(m) qatantu, qatattu 
ince kumaş (< Aram) 

*benzer kelimeler Yun yııcov 
(khiton), İbr kuttönet, Sür 
kuttîna İng cotton, İtal cottone, 
İsp algodon —» keten veya 
kenevir 

kutu < Yun kouti (kutı) kap, kutu < 
E Yun kutoç (kytos) geminin, 
kalkanın zırhın vb. oyuk olan iç 
tarafı; çukur(-luk), vazo, ume 
(ölü külü kabı), belki < EYun 
kcötcdv bir içki kabı, güğüm, testi 
< Akad kütü (m), kuttu, kütü 
sıvılar için testi, kutu (Semerano, 
Vol II. * s. 156 ) 



küfe söğütten veya başka bir ağaç 
dallarınan örülmüş ve yük 
taşımaya yarayan kaba ve 
dayanıklı sepet < Yun (Rumca) 
ıcö(pa (kofa) < Yun Kocpıvoç 
(kofînos), Ar quffa-at , guffe(t) < 
Akad quppu(m) II kutu, ağaçtan, 
gümüşten yapılmış veya 
kamıştan örülmüş sandık; Akad 
qappatu(m) (hurma yaprağından) 
şepet, hububat sandığı 
*Yun Kocpıvoç (kofinos) sepet, 
küfe 

Lat cophinos, 

Tr kofa ( Hasır otu, saz, kamış, 
kiliz) 

Tr kofalık (kofanm - çok 
bulunduğu yer) 

* Güney Anadoluda kullanılan 
küfe, gufe biçimleri doğrudan 
doğruya Arapçadan alınmıştır 
(Eren 273) 

küheylan < Ar kuhaylân soylu arap 
atı < kuhayl siyaha boyanmış, 
sürmeli < Ar kuhl antimon, 
siyah boya, sürme < # khl çok 
koyu siyah olma < Akad guhlu 
antimon, (göz) sürme(si), rastık, 
zift vb.—» alkol 

küî 2 /küll- bütünlük, tamlık, 
bütünsellik < Ar kull tüm. 
bütün< # kil < İbr/Aram # ki 
tam olma, bütün olma, 
mükemmel olma < Akad kalû II 
kulum, genetiki kili- hepsi, tümt 
kala/i her şey <— küllî, külliyat 
külliye, külliyen, şekil 

külli < Ar küllî bütünsel < Ar kül 
tüm, bütün< # kil < Akad kalû II 
kulum, gen. kili- hepsi, tümü 
kala/i herşey — > kül 2 /küll- 



236 




külliyat (Osm) külliyât bütünsellik 
< Ar külli bütünsel < Ar küll 
tüm, bütün< # kil < Akad kalû II 
kulum, gen. kili - hepsi, tümü 
kala/i herşey — > kül 2 /küll- 
külliyen bütünüyle < Ar külliyen < 
Ar küll tüm, bütün < # kil < 
Akad .kalû II, kulum., genentif 
kili- hepsi, tümü kala/i her şey — > 
kül 2 /küll- 

kümbet/günbet kubbe, tümsek, 
höyük' Fa/OFa gunbad < Aram 
gubbdtâ, İbr qubbah, Îbr/Aram 
# qbb kavis veya kemer şeklinde 
olma < Akad kapâpu{ m), kabâbu 
kavisli olmak kavis meydana 
getirmek > Akad laıppüpu çok 
kavisli — * kubbe 

*?Akad kübu(m) II, küpu(m) bir 
yapı 

*kuppâtu bir yapı (bina) çeşidi < 
Akad quppu II? 

küp < ET küp topraktan yapılma kap 
<? 

* öneri — » Akad kübu III. bir içki 
kabı < EMıs, 

*ya da Akad kubarinnu, 
kubarindu bir kap, vazo, 
kapparinnu? 

*karş. Yun kühsAİov {kupellon) 
(bardak, vazo, fincan) <— kupa 
kürsü < Ar kurs! taht sandalye (< # 
krs ) < Aram kürslyö sandalye < 
Akad kussu(m) kusslum 
sandalye, taht < Süm 
[(GIS)GU.ZA] oturak, oturma 
yeri, sandalye 

küspe < Fa kusba susamın yağı 
çıkarıldıktan sonra kalan posası < 
Aram kuspâ < Akad < ? Akad 



kuspu kııpsii, kisb/pu herhangi bir 
şeyin işe yaramayan kısmı; 
kepek, susam artığı 

L . 

la- < Ar lâ değil < Akad lâ değil, 
hayır, (olumsuzluk eki) <— bila-, 
lahavle, lakayt, lâkin, 
lalettayin, laubali, layemut, 
layüsel, velakin 

*İbr lo. Sür la, Aram la, Ugar /, 
Fa la, 

laden Cistacaea familyasından 
Cistus cinsi bitki türlerine verilen 
ad. Bazı türlerinin dal ve 
yapraklarının kaynatılmasıyla 
kokulu bir reçine elde edilir < ? < 
Akad ladinnu, ladnu, ladunu > ? 
> fng ladanum, labdanum, 
ladanum-resin 

lahavle < Ar lâ hawle we lâ quwwete 
illâ-llâhi “Allahtan başka güç ve 
kudret yoktur ”< Akad lâ değil, 
hayır, (olumsuzluk eki) — ► la-, 
ilah 

lakayt < Ar lâ qayd kayıtsız < Akad 
lâ değil, hayır, (olumsuzluk eki) 
— » la- 
la kin < Ar lâkin amma < Akad lâ 
değil, hayır (olumsuzluk eki) — » 
!a- 

lalettayin < Ar lâ ‘ale — ta ‘yln tayin 
edilmemiş, belirsiz < Ar ‘ayn, 1. 
göz, 2. göze, su pınarı, 3. önemli 
kişi, 4. belirgin maddi değeri 
olan mal < # yn görünür olma, 
bilinme, belirlenme < Akad 
lnu(m) I, Asur enu(m) göz < 
Akad lâ değil, hayır (olumsuzluk 
eki) + ‘ale — tayin tayin üzerine 
belirlenmiş < Ar ta ‘yln belirleme 



237 




< # ‘yn görünür olma, belirgin 
olma < Ar ‘ayn, 1. göz, 2. göze, 
su pınarı, 3. önemli kişi, 4. 
belirgin maddi değeri olan mal < 

# yn görünür olma, bilinme, 
belirlenme < Akad înu(m) /, 
Asur enu(m) göz — > la-, — > tayin 
->ayn 

laubali < Ar lâ ubâlî aldırmaz, 
umursamaz lâ + ubâlî aldırır < # 
bwl aldırma dikkat etme < Akad 
lâ değil, hayır (olumsuzluk eki) 
— •» ia- 

lavuk < Kürt lawik oğlan çocuğu < 
law oğul, oğlan < ? < Akad 
la’u(m) küçük erkek çocuğu, 
bebek 

*Bu kelime Akadcadan eski İran 
dillerine ya Aramice ya da 
Süryaııiceye, oradan da Kürtçeye 
geçmiş olmalıdır. 

*(Corriente 2003, s. 365 Loco 
maddesi), İsp loco çılgın, deli < 
Ar lawq, lawaq; lawqct ? çılgın, 
deli (kadın), dan geliyor olabilir ? 

layemut < Ar lâ yemüt ölmez, 
ölümsüz. < Akad lâ değil, hayır, 
(olumsuzluk eki) La + yemüt 
ölür (geniş zaman üçüncü tekil 
şahıs) < Ar mâte (mata) öldü < 

# mwt/myt ölme < Akad mâtu(m) 
Asur muâtu(m) ölmek < Akad lâ 
değil, hayır (olumsuzluk eki) — > 
la-, mat 

layiha < Ar lâyiha açıklayıcı şey, 
açıklama notu < Ar lewha(t) 
tabela, tabla, tablo < # lwh göze 
görünme, aşikâr olma < Akad 
le‘u(m), leyu, lû tahta, masa, 
. oyun tahtası, vb.< Süm 
ĞİS.LE.U 5 .(UM)— > levha 



layüsel < Ar lâ yüs ‘el sual olunmaz, 
sorumsuz < Akad lâ değil, hayır 
(olumsuzluk eki), Ar su al soru, 
talep < # 5.7 soru sorma, (sual) < 
Akad sâlıı(m) I, sa’âlu(m), 
sormak — » la-, sual 
leğen ? genellikle, içinde bir şey 
yıkamak için kullanılan metal 
diğer maddelerden yapılmış 
yayvan kap < Fa legen/lagan < 
Ar laqan < E Yun ksKdvrj 
(lekâne) < Hit lahanni < Akad 
lahannu(m) seramikten, taştan 
veya metalden yapılmış şişe 
biçimli kap, matara? Akad 
lahiânum bir çeşit kap < Süm 
DUG.LA.HA.AN 

levha < Ar lewha(t) tabela, tabla, 
tablo < # lwh göze görünme, 
aşikâr olma < Akad le‘u(m), 
leyu, lû tahta, masa, oyun tahtası, 
vb.< Süm ĞÎS.LE.U 5 .(UM) > 
Akad > İbr luach, Ugar Ihh, 
Aze lövhe, Fa louhh layiha 
Leyla öi uzun ve karanlık gece < Ar 
leyi gece < # lyl < Akad lilâtu, 
(liliâtüm) akşam, gece < Akad 
lîlum akşam,, gece — > leyli 
leylek < Ar laqlaq < # lqlq Akad 
laqlaqqu, laqalaqa, raqraqqu , 
leylek < Süm 

RAG.RAG.MUSEN, 
A.RAG.MUSEN 

*laqlaqqu yansimalı seslerden 
oluşan bir kelime olmasının yanı 
sıra, laq- hecesinde de bir 
yineleme (tekrarlama, ikileme) 
söz konusudur. Sümerce rag- 
hecesindeıı gelmektedir, 
leyli < Ar leyli gececi, yatılı < leyi 
gece < # lyl < Akad lîlum 



238 




akşam, gece, Akad > Mâ, Men, 

' Miâtum, Akad liiâ'tu (liliâtum) 
akşam, gece > İbr laila, Sür 
Maya , Ugar //, Fen //Fa leyi <— 
Leyla, leyî-i meccani 
îeyl-i meccani parasız yatılı (okul) < 
Ar leylî gececi, yatılı < leyi gece 
< # lyl < Akad Mum akşam, 
gece d- meccani parasız olarak, 
bedava < Ar maccân ( # men) 
bedava karşılıksız < Aram 
mdggân < Akad magannu I ya 
da makannu, magânu hediye, 
armağan (bedava anlamı da 
vardır) < Hint-İran — > leyli 
libas < Ar libâs giysi < Akad 
labâsu(m) giymek, giyinmek <— 
elbise 

lisan < ar lisân dil (konuşulan şey,: 
organ) < # Isn < Akad lisânu(m) 
(dil, lisan) > Ugar Isn / lasânu 
İbr lâsön 

lokma < Ar luqma(t) bir defada 
yutulan yemek < lqm yutma < 
Akad lîqu(m) I, lâqu damak, tat 
alma duygusu, zevk, hoşlanma 
*Karş. Akad lahû I çene ağız), 
Akad leku(m) yalamak 
(benzerlik için ital leccare 
yalamak), l.emû(m) I tüketmek, 
yemek, lemu(m) la’amum, 
le ’âmul yemek, içmek 
lugat/lügat < Ar luğa(t) boğaz, dil, 
lehçe < iğ w 2 < Akad lu’u(m) > 
(luhhhum) boğaz, yemek borusu 
Akad leku(m) yalamak (benzerlik 
için İtal leccare), lemû(m) I 
tüketmek, yemek, lemu(m) 
la’amum, le’âmu? yemek, içmek 
*Akad lu”û(m) , luhhum, boğaz, 
gırtlak 



Akad ma’lâtu, mallâtu, mal’âtu 
lisan, *üil alötu (ma’lâtu, 
mallâtu), la’âtu (mal’âtu) 

*Karş. Yun koyoç (logos) söz, 
kanun, yasa vb. 

* Ayrıca — >• Lokma 
M 

maaile < Ar ma ‘a ‘aile aile ile 
birlikte < maa- Ar ma ‘a ile, 
birlikte < Ar ‘âileft) bir kişinin 
bakmakla yükümlü olduğu hane 
halkı, aile. 

*Nişanyan 2007, s. 32’de aile 
kelimesini # ‘wl bakma, 
beslenme, geçindirme olarak 
verir. Bu kök Akadca awîlu(m), 
amî/eu, abîlum ve a'ilu insan, 

• insanoğlu kelimeleriyle 

benzeşmektedir. Bu Akadca 
kelimeler de doğuran - doğan , 
doğmuş olan vb. anlam 
ilişkilerinden dolayı, Akadca 
walâdu(m) doğurmak kelimesiyle 
aynı kökten olmalıdır (?) aile 
maazallah < Ar ma ‘âöa-llâh Allah 
korusun <Ar ma ‘âö sığınak, 
korunak + allah < Ar ilâh tanrı, 

< Akad ilu(m), elu(m) tanrı > İbr 
el, elöah (tanrı) — * ilah 

mabet < Ar ma ‘bad ibadet etme yeri 

< # ‘bd, kul olma < Akad abdu 
köle, esir — > abd, (ibadet) 

mabut < Ar ma ‘bût ibadet etme < # 
‘bd, kul olma < Akad abdu köle, 
esir — > abd, (ibadet) 
mafiş < Ar mâ fıhi şay hiç bir şey 
yok, hiç bir şey kalmadı < Akad 
sa, se kim, kimi, olan, bulunan, o 
şey, o-şu, şey şey 
mağdur haksızlığa, zulme uğramış < 
Ar mağdür < Ar ğadr haksızlık, 



239 




zulüm< # ğdr < Ar ğadara 
haksızlık etti, acımasız davrandı 

< Akad kadru(m), qadru 
saldırgan, sinirli — > gadir/gadr- 

mağrip batı < Ar mağrib < Ar 
ğıırba(t) ayrılık, uzaklık, 
yabancılık, gariplik < Ar ğarb 
güneş batımı < Ar # ğrb ayrılma, 
uzaklaşma, yabancı olma, güneş 
batma < Ar ğaraba ( ğarb/gurub ) 
uzaklaştı, ayrıldı, (güneş) battı < 
Aram ‘srebâ gün batımı < Akad 
erbu(m) II, erebu güneşin batışı, 
gün batımı, batı < Akad 
erebu(m) • I içeri girmek, 
uzaklaşmak, (güneş) batmak — 
garp 

mağrur < Ar mağrur gururlu < # ğrr 

< Akad garâru/qarâru(m), 

kıvırmak, kıvranmak, 

kıvrandırmak, yerde sürünmek, 
kendini alçaltmak, yaltaklanmak 
— > gurur 

mahbup sevilen erkek hubb < # hbb 
sevme, dost olma < Akad hâbu 
sevmek, hibum > Asur hapu (?), 
ha. a. bu — > habib 

mahdut sınırlı < Ar mahdüd 
sınırlanmış, sınırlı < Ar hadd (# 
hdd) 1 . bıçağın keskin ağzı < Ar 
hadda 1. biledi, keskinleştirdi, 2. 
hiddetlendi, son derece öfkelendi 

< Akad eddu sivri uçlu, keskin, 

< Akad ededu(m) sivri, keskin 
olmak; sivri uçlu olmak — > 
had/hadd- 

mahinur öi ay ışığı, ay yüzlü güzel < 
Ar nür ışık (ayrıca özel isim) < 
nwr aydınlık olma, aydınlanma. 

< Akad nuru I, ışık < Akad 



nawâru(m), namâru, aydınlık, 
parlak, ışıklı olmak —»nur 

mahkeme < Ar mahkama yargı yeri 

< Ar hukm yargı, karar, amir, 
kanun, < hkm, 1. yargılama, kara 
verme, hükmetme, egemen olma 
2. güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek — » hüküm 

mahkum < Ar mahkûm hükümlü < 
Ar hukm yargı, karar, amir, 
kanun, < hkm 1. yargılama, kara 
verme, hükmetme, egemen olma 
2. güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek — > hüküm 

mahkumiyet < Ar mahkumiyyd 
mahkûm olma hali, hüküm 
giyilen süre < Ar mahkûm 
‘hükümlü < Ar hukm yargı, karar, 
amir, kanun, < hkm 1 . yargılama, 
kara verme, hükmetme, egemen 
olma 2. güçlü ve pek olma < 
Akad hakâmu(m) bilmek, 
anlamak, kavramak, bildirmek -A 
hüküm 

mahmur < Ar maymür içkili, sarhoş 

< Ar yamr mayalanmış içki 
şarap < Ar < # ymr kabarma 
mayalanma Akad himrun 
mayalanmış içecek < BSem > 
Ugar hmr şarap, Aram hamrc 
şarap > Sür hamra şarap) — ; 
hamur 

mahrem yasak, tabu, kutsal, öze' 
alana veya hareme ait olan, Aı 
mahram < Ar haram, yasak, tabii 
girilmez yer, dokunulmaz şey < i 
hrm < Akad harâmu II ayırmak 
bölmek — » harem 



240 




mahsup hesaplanan, hesaplanmış < 
fr "'' Ar mahsüb < Ar hisâb < Ar 
kasaba hesapladı, saydı < Aram 
hsb sayma, ...olarak görme < 
Akad hasâbu saymak, hesap 
etmek, hesaba katma, ayrıca 
Akad kasaptı kesepu düşünmek, 
saymak hesap etmek, hesaba 
katmak — hesap 

mai mavi, su rengi < Ar mâ ’ı su ile 
ilgili, su rengi < Akad mû I, 
mâ ’ü su 

makable Ar mâ qabl önce olan < 
Ar qabül benimseme < # qbl 1. 
ön tarafa dönme, yaklaşma, 
karşılaşma, 2. birinin önderliğini 
kabul etme, benimseme, katılma, 
içine alma, konukseverlik 
gösterme < Akad qubbulu kabul 
etmek, almak, onaylamak < 
Aram — > kabul 

makale < Ar maqâld bir konuda 
söylenen ya da yazılan şey < Ar 
qawl söz < # qwl söyleme Akad 
qabû II, Asur qabâ ’u(m) 
söylemek, demek, konuşmak, söz 
yermek — > kavil/kavî- 
makas < Ar maqâşs ( # qşş çoğ.) < 
Ar miqaşş koyun kırpma aleti, 
makas < Ar qaşşa 1. kesti < 
Akad gazâzu(m), kazdzu, 
g/kaşâsu makasla kesmek, 
kırpmak, kırkmak, biçmek — » 
kısas 

makber < Ar maqber mezarlık < Ar 
qabr mezar < # qbr gömme 
Akad qabru(m) kabir, mezar 
kabir/kabr- 

makbul < Ar maqbül kabul gören < 
Ar _qabül benimseme < # qbl 1 . 
ön tarafa dönme, yaklaşma, 



karşılaşma, 2. birinin önderliğim 
kabul etpıe, benimseme, katılma, 
içine alma, konukseverlik 
gösterme < Akad qubbulu kabul 
etmek, almak, onaylamak < 
Aram — > kabul 

maktu < Ar maqtü' (# qt') kesilmiş, 
kesilen < Ar qat ‘ kesme <■ # qf < 
Akad gadâmu (ceza olarak 
vücudun bir organını) kesmek, 
ayırmak, Akad qâtû ağaç kesici, 
odun kesici, oduncu, odun yancı 

< Aram — kat 

*Akad gatta ’a kamış - odun kesici 
*Akad qatâlum öldürmek < 
BSem. qtl 

maktul < Ar maqtül öldürülmüş, Ar 
qatl öldürme < Ar qatala 
öldürdü < # qtf öldürme < Akad 
qatâlum öldürmek < BSem. qtl 
(Kelime anlamı “keserek 
öldürme” olabilir) — » katilVkatl- 

makuie < Ar maqüla t cins, kategori 

< Ar qawl söz < # qwl söyleme 
Akad qabû II, Asur qabâ ’u(m) 
söylemek, demek, konuşmak, söz 
vermek — > kavii/kavl- 

malik < Ar mâlik mülk sahibi olan < 
# mlk < Akad malâku III 
yönetmek, hüküm sürmek, idare 
etmek, hükmetmek 
*İbr melekh, Sür malka, Ugar 
mlk. Fen mlk, Ebla malik — > 
mülk 

mamelek < Ar mâ malaka sahip 
olunan şey < Ar mülk sahiplik, 
egemenlik, hükümranlık < # mlk 
sahip olma, egemen olma < 
Akad malâku III yönetmek, 
hüküm sürmek, idare etmek, 
hükmetmek — *• mülk 



241 




mantar < Nişanyan, 280’ de kelime 
Yun jıavııapı (manitâri) < EYun 
amanites sözcüğünden geldiğini 
yazar. Fakat kelime semitik bir 
dilden gelmiş olmalıdır. Bkz.? < 
Akadca: mantaru lif, iplik, tel, 
Bazı ağaçların hasır yapmak için 
kullanılan iç kabuğu < Aram 
manzara manzara* görüntü veya 
görüntülü yer < Ar nazar < Ar 
nazara bakma, gözetme, bekçilik 
etme (# nZr) < Akad naşâru(m) , 
bakmak, gözlemek, korumak, 
muhafaza etmek, korumak dikkat 
etmek — » nazar 

maraz dert, hastalık < Ar marad <# 
mrd hasta olma < Akad 
marâşu(m) hastalanmak; muhtaç 
olmak, müşkül durumda olmak > 
Ugar mrs hasta olmak, İbr mrs 
kötü olmak 
<— mariz(iemek) 

mariz(lemek) hasta, döverek 
hastanelik etme (argo) < Ar 
marıd hasta yaralı < Ar marad < 
mrd hasta olma < Akad 
marâşu(m) hastalanmak; muhtaç 
olmak, müşkül durumda olmak 
—»maraz 

masaj < Fr massage < Fr masser 
masaj yapmak < Ar mash ovma, 
yağla ovma, ovarak temizleme < 
# msh < Akad mesû, ma/esû, 
Asur masâ’u(m) yıkamak, su ile 
silmek — » mesh 

maslak < Ar maslax mezbaha < # slx 
hayvan derisi yüzme < Akad 
salâqu(m) (deri vs) kesmek > Ar 
maslakh > İtal macello (et satılan 
- yer, kasap), macellaio (kasap) bir 



etimolojiye göre Arapc 
kökenlidir salhane 
masör masaj yapan < Fr masseur < 
Fr masser masaj yapmak < Ar 
mash ovma, yağla ovma, ovarak 
temizleme < # msh < Akad < 
mesû, ma/esû, Asur masâ’u(m) 
yıkamak, su ile silmek — > mesh 
maşallah < Ar mâ şâ-llâh Allah nj 
isterse < mâ ne + şâ 'e ister, istej 
+ Ar allâh < Akad ilu(m), elufi 
tanrı — » ilah — » ilah 
maşrapa içme kabı su tası, maşj 
< Ar maşrabd su veya içki i( 
yer, çeşme, meyhane < Ar 
mayalanmış üzüm içkisi, 

Ar şaraba içti < # şrb < | 
şarâptı yudumlamak, 
yudum içmek — » şarap 
maşrık < Ar maşrık 

doğduğu yer < Ar şar% 
doğumu, doğu < # şrq 
aydınlanma, güneş do \ 

Akad s ar ahu (m) 1, 

duymak, aydmİE 

parlatmak, ışımak — » şart 
mat satrançta yenilgi = şah mcBşah 
öldü < Ar mata {mata) mdü, 
mayt ölüm, mavta ölü, ölmüş, 
ölüler, ölmüşler < # mwnfrıyt 
ölme < Akad mâtu(m) Apır 
muâtu(m) ölmek > İbr # m 
Aram # mwt/myt ölüm, 
matar öldürmek, matador bol 
güreşçisi basübadelmevf 

layemut, . matador, memat, 1 
mevta 

matador Ar mâte (mata) öldü < # 
mwt/myt ölme < Akad mâtu(m), 
Asur muâtu(m) ölmek — » mat 



* 3 © 



242 




.matbaa basımevi < Ar matba' at < 
Ar taba' di (# tb‘) damga bastı < 
SA-- Akad tebû(m) batmak, 

||r. daldırmak indirmek, kazıp 
açmak, batırmak, bastırmak, 
f.- kesmek > Asur tabâ’um — » 

tab 

matbu basılı < Ar matbu ‘ ( # tb‘) 
damga basilmiş- < Ar tab ‘ 1. 
baskı, damga, basım, 2. 
karakter < # tb 'mühür ve 
damga basma, damgalama < 
Akad tebû(m) batmak, 
daldırmak indirmek, kazıp 
açmak, batırmak, daldırmak — *• 
tab 

mavi sıı, rengi, mavi < Ar mâwi suya 
ait, su rengi < Ar mâ ’ su. < # 
mvy < Akad mû I, mâ ’ü su — ■> 
mayi 

mavna ( mavona, mauna, mağuna, 
maguna, maona), gemilere ve 
yakm kıyılara yük taşıyan büyük 
tekne, (Tietze, The lingua franca 
in the levant, Turkish Hautical 
terms of İtalian and Grek Origin, 
s. 541, no: 805) < Ar ma una 1 

yük ve erzak kayığı < Akadca ve 
Sümercesine ait örnekler 
aşağıdadır. 

*Akad magillu(m) , magfîu(m) bir 
çeşit kayık, tekne, gemi < Süm 
MAGİLUM; GIS MÂ 2 GÎ 4 LUM; 
gis MA 2 GÎ4LA 2 - 

*Akad magallu(m) büyük gemi, 
kayık < Süm 

*Akad makkitu, makittu < Süm 
GIS.MA.GID.DA; Glâ MA 2 GİD 2 
bir çeşit tören veya alay gemisi 
yada teknesi 
*Süm MA, gi§ MÂ gemi 



*Karş. Süm MA’ ADDIR 
(ferryboat) feribot, nehir veya 
gölde kullanılan gemi, Süm 
MADU bot; Glâ MÂ 2 -DU 3 kayık 
veya geminin bir bölümü, Süm 
MAGÎD kayık, gemi, sandal 
mayasıl egzama, basur < Ar mâ yasıl 
akan şey, akıntı < Ar sayl sel, su 
akıntısı < Ar sala su aktı < # syl 

< Akad salû(m)I, salû batırmak, 
daldırmak, dalmak — » sel 

mayi < Ar mâ ’ı su ile ilgili, su rengi 

< Ar mâ’ su < # mvy, Aram 
mayyâ < Akad mû I, mâ ’ü su <— 
mai, mavi 

maazallah < Ar ma ‘âöa-llâh Allah 
korusun < Ar maâS sığmak, 
korunak + Allah < Ar ilâh tanrı 

< Akad ilu(m),. elu(m) tanrı > İbr 
el , elöah (tanrı) — ► ilah 

mazbata < Ar maöbata(t) zabıt 
tutma < Ar öabt tutuş, denetim, 
disiplin, kayıt < # öbt tutma, 
kontrol altına alma, kaydetme < 
Akad şabâtu(m) tutmak, 
yakalamak, zaptetmek, zorla ele 
geçirmek — > zabit/zapt- 
mazbut < Ar maöbüt zaptadilmiş 
olan <Ar # Öbt tutma, kontrol 
altına alma, kaydetme < Akad 
şabâtu(m) tutmak, yakalamak, 
zaptetmek, zorla ele geçirmek — > 
zabit/zapt- 

meccan(en), meccani parasız 
olarak, bedava < Ar maccân ( # 
men) bedava karşılıksız < Aram 
mdggân < Akad magannu I ya da 
makannu, magânu hediye, 
armağan (bedava anlamı da 
vardır) < Hint-İran 



243 




mecelle dergi, fasikül; özellikle 
Cevdet Paşa tarafından derlenen 
fıkıh külliyatı (1872-80) < Ar 
macalla rulo şeklinde kitap, 
dergi, fasikül < Aram magallatâ 
deriden yazı rulosu > Akad 
magallatu parşömen (hayvan 
derisinden yapılan kitap vb. 
sayfası) tomarı, rulosu; Ar ciid 
deri, deriden yapılmış kitap cildi 
< # cld < Akad gildu, giladu 
hayvan postu, deri < Aram gld 
(deri) — » cilt 

* mecelle kelimesi Nişanyan’ın 
2007’ de dediği gibi Aramice gll 
rulo yapmak kelimesinden değil, 
deri Veya Aram gld deri, 
deriden yapılmış (sayfa) 
anlamına gelen bir Aramice 
kelimeden gelmektedir, 
mecnun deli cinlerle uğraşmış < Ar 
macnün deli < Ar cinn cin, 
görünmez varlık < # cnn, < Ar 
cama gizledi, sakladı, örttü < 
Aram gendyâ, cin, görünmez 
varlık < Aram # gny gizleme, 
saklama < Aram # gnn koruma, 
çitle çevirme, kapatma < Akad 
ganânu(m) kapamak, örtmek, 
etrafım çevirme — > cin 
medar < Ar madâr döngü, yönerge, 
etrafmda dönülen şey, eksen, 
bahis konusu olan şey, merkez < 
Ar dawr dönme, döndürme < # 
dwr < Akad târu(m) Asur 
tûaru(m) dönmek, geri dönmek 
— » devir/devr- 

*Akad zâru, Asur zuâru(m), 
bükmek, kıvırmak, etrafmda 
dönmek, döndürmek 



medeni < Ar madam şehirli, uygar < 
madma(t) 1 . hüküm alanı, devlet, 
2. şehir < # dyn borçlu olma, 
birinin hükmü altında olma, 
birine tabi olma < Ar dîn < # cfyn 
bir dine mensup olma < 
İbr/Aram dîn ibadet, ritüel, dini 
kurallar sistemi < Akad dmu(m f, 
Asur dermem), (hukuki) karar, 
dava, 2 yargılama, duruşma, 

Akad 

diânum, . daha geç. damı, hüküm 
vermek, hükmetmek, yargılamak, 

-■ ■' Süm Dİ; 

Dİ.İKİÎD kak, dava, mahkeme, 
yargıç hakim, hakem, hükmetme, 
yargılama —»■ din 

medyun < Ar medyun borçlanan, 
borçlu < # dyn borçlu olma < Ar 
dîn < # dyn bir dine mensup 
olma < İbr/Aram dîn ibadet, 
ritüel, dini kurallar sistemi < 
Akad dmu(m) Asur denu(m), 
(hukuki) karar, dava, yargılama, 
duruşma, davanın görülmesi < 
Akad diânum, daha .geç dânu, 
hüküm vermek, hükmetmek, 
yargılamak, muhakeme etmek < 
Süm Dİ; Dİ.KUD hak, dava, 
mahkeme, yargıç hakim, hakem, 
hükmetme, yargılama — » din 
mefluç felçli < Ar maflüc felç 
geçiren, felçli < Ar falc gövdenin 
bir yanım etkileyen paraliz, 
hemipteji, yarım felç-ölma <#flc 
yarma, ikiye bölme < Aram 
pâhg yarım < Aram # plg 
yarma, ikiye bölme < Akad 
palâku(m) bölmek, tasim etmek, 
kesmek, kurban etmek; Akad 




, pmâqu ayırmak, söküp çıkarmak 
felç . 

mefruşat < Âr mafrüşât, yaygılar ve 
%:■ döşek < #frş yaygı yayma, döşek 
serme < Aram prötsâ yaygı,: örtü 
> Akad parâsu(m) II, yaymak, 
sermek — >'• faraş 

mafruz < Ar mafrud farzedilen < Ar 
far d*' varsayım < Akad? 
parşu(m) (kült) düzeni,' emir, 
kural, kanun, dini törenler, 
gelenek, görenek, adet, Akad > 
paraşu II dinsel törenleri, 
ayinleri veya görevleri yerine 
getirmek — >■ farz 

mehir evlenirken erkeğin kadına 
vereceği para veya mal < Ar 
mahir < Akad mahirli kıymet, 
değer, fiyat > İbr mehir, Ügar 
mhr, Fa mahr 

*Akad mahîru(m), maklrum 
değişim oram satış fiyatı < Akad 
mahâru(m) almak kabul etmek, 
eş değerde olmak 

melaike < Ar melâika 1 (melek çoğ.) 

. melekler < Ar malak elçi, 
haberci, < İbr melâk elçi, haberci 

< l’k gönderme < Akad 
mâlaku(m) II elçi haberci < 
Akad alâku(m), gitmek, 
yürümek > mâlaku(m) I yürüme, 
gidiş, yol, yön 

*Akad malaku(m) II görüşmek, 
müzakere etmek, haber veya 
bilgi vermek, öğüt veya tavsiye 
vermek < BSem —> melek 
melek elçi, haberci < Ar malak elçi, 
haberci < İbr melâk elçi, haberci 

< l’k gönderme < Akad 
mâlaka(m) II elçi, haberci < 
Akad alâku(m), gitmek, 



yürümek > mâlaku(m) I yürüme, 
gidiş, ybl, yön melaike 
*Akad malâku(m) II görüşmek, 
müzakere etmek, haber veya 
bilgi vennek, öğüt veya tavsiye 
vermek < BSem 

*Ugar l’k, mlak haber götüren, 
Fen ml’k, Aze melek, Fa malak 
*Nişanyan 2 8 8’ e göre yaygın bir 
inancın aksine Ar # mlk 
“hükmetme” kökü ile ilişkisi 
yoktur deniliyor. 

meleke Ar malaka sahip olunanlar, 
haslet, karakter özelliği, yetenek 

< Ar mülk sahiplik, egemenlik, 
hükümranlık < # mlk sahip olma, 

. egemen olma < Akad malaku III 
yönetmek, hüküm sürmek, idare 
etmek, hükmetmek < BSem — > 
mülk . 

melik/melike < Ar malık sahip, kral 

< # mlk sahip olma < Akad 
malku(m) I, maliku(m) prens, kral 

< Akad malâku III yönetmek, 
hüküm sürmek, idare etmek, 
hükmetmek < BSem — » mülk 

meltem < (Yun meltemi) < Ar 
maltam dalga kırılması < # Itm 
tokat atma, (dalga) çarpma, 
çatlama < Akad letu(m), lîtu, 
hafifçe vurma, tokat atma < 
Akad letû(m) II, latû, yarmak, 
çatlatmak), bölmek, kırmak, 
parçalamak, kırılmak 

memat satrançta yenilgi = şah mat 
şah öldü Ar mâte (mata) öldü < 
# mwt/myt ölme < Akad mâtu(m) 
Asur muâtu(m) ölmek > Ar mâte 
> Fa mat < Ar/Tr mat, 
satrançtaki “şah, mat” olarak 
kullanılır, mevt (ölüm), mevta 



245 ' 




ölü, ölmüş, ölüler, ölmüşler < 
İbr # mwt, Aram # mwt/myt 
ölüm — > mat 2 

memleket < Ar mülk sahiplik, 
egemenlik, hükümranlık < # mlk 
sahip olma, egemen olma < 
Akad malâku III yönetmek, 
hüküm sürmek, idare etmek, 
hükmetmek < BSem — » mülk 

memluk/memlük < Ar mamlük 
sahibi bulunan, sahipli, köle < Ar 
mülk sahiplik, egemenlik, 
hükümranlık < # mlk sahip olma, 
egemen olma < Akad malâku III 
yönetmek, hüküm sürmek, idare 
etmek, hükmetmek < BSem — » 
mülk 

memur < Ar ma ’mür emredilen, 
emir kulu < Ar âmir emreden < 
# ‘mr < Ar emr buyruk, bildiri, 
otorite, tartışılmayacak şey, olgu, 
işgüç < # ‘mr buyurma, otorite < 
Aram #’mr söyleme < Akad 
amâru(m) I görmek, farkına 
varmak, gözlemlemek, idare 
etmek, teftiş etmek, korumak, 
himaye etmek — * emirVemr- 

menba kaynak < Ar manba ‘ suyun 
kaynama yeri < Ar naba ‘a < # 
nb‘ (su) kaynama < Akad 
namba ’u kaynak < Akad 
naba’u(m) (su) çıkmak, yukarıya 
çıkmak, kaynamak 

menşe < Ar neş’e(t) kaynak, köken, 
çıkış < # nş’ doğma çıkma < 
Akad nasû(m) II, Asur 
nasâ ’u(m) kaldırmak, 

yükseltmek, çıkmak — ► neşet 

menzil < Ar menzil yolculukta iniş 
yeri durak < # nzl inme < Akad 
nazâlu(m) su vb. dökmek, 



akıtmak, boşaltmak, indirmek; 
Akad nezû dökmek, serpmek, 
fışkırtmak; (insan veya hayvan) 
idrar veya dışkı boşaltmak — 
nezle 

mera < Ar m er ‘a sürü otlatılan yer <: 

# r‘y gözetme, hayvan otlatma 

(Nişanyan, 290) < Akad 

meresu(m) I, Asur merasu tarım 
yapılan yer, tarım yapma yılı < 
Akad eresu(m) I, e/arâsum, 
Asur arâsu(m), tohum ekmek, 
ekmek; mera, otlak 

*Akad re’û(m), ra’û, rey/wû 
çobanlık yapmak, bir şeyi 
gözetlemek, (bir şey için) hazır 
bulunmak — > riayet 

merak < Ar merâqq incelik, 
duyarlılık, < rqq incelme, duyarlı 
olma,' duyarlılık gösterme < 
Akad raqâqu(m) ince, zarif 
olmak — * rikkat 

*“Tecessüs” anlamı Türkçeye 
özgüdür (Nişanyan, 290). 

merhamet < Ar markama 1 acıma, 
esirgeme dileme < # rhm 
merhamet etme, sevme < Akad 
remu(m), rîmu şefkat, merhamet, 
rikkat, rahim, döl yatağı < Akad 
remu(m), Asur re’âmu(m) 
merhametli olmak, birine şefkat 
duymak, sevecen olmak, Akad 
râmu(m) II, ra’âmu(m) , ramâmu 
sevmek âşık olmak sevgi, aşk 
Karş. İbr rakam, Aram # rhm 
(rahim) — » rahim 1 

merhum < Ar merhum rahmet 
edilen, rahmete kavuşmuş olan < 

# rhm merhamet etme, sevme < 
1. Akad remu(m), rîmu rahim, 
döl yatağı, şefkat, merhamet, 




: rikkat < Akad remu(m), Asur 
re ’âmu(m) merhametli olmak, 
birine şefkat duymak, sevecen 
olmak, Akad râmu(m) II, 
ra ’âmu(m), ramâmu sevmek âşık 
olmak sevgi, aşk — » rahim 1 
*Karş. îbr rakam, Aram # rhm 
(rahim) 

meri < Ar mer ‘Ty riayet edilen, 
gözetilen < # r y gözetme < 
Akad re’û(m), ra’û, rey/wû. 
çobanlık yapmak, bir şeyi 
gözetlemek, (bir şey için) hazır 
bulunmak — >• riayet 
merkep < Ar merkeb binek, taşıt 
aracı < # rqb üstüne binmek, bir 
eylemi işleme ■ < Akad 
rakâbu(m), rakâpu ata veya 
başka bir hayvana yada bir taşıta 
binmek, 

*Akad rikab arabaya, sandala 
veya bir hayvana biniş binme, 
taşıma, nakliye, 

*Akad markabtu araba 
*Akad narkabtu(m) av, tören 
veya savaş arabası < BSem 
* merkep Türkçede eşekle 
özdeşleşmesine karşın esas 
anlamı binek havanıdır. Akadca 
kelimelerde de olduğu gibi binme 
ile ilgilidir -e- irtikâp, 
mürekkep, terkip 

mermer < Yun pappapoç, 
(marmaros) “1 taş, kaya; blok; 2 
beyaz, parlak < Akad 
marma(r)ru sert, sağlam mar- 
kökünden, “güçlü”, 

> * sağlamlık kök hecesinin 

iki kere tekrarlanması lie 
oluşturulmuş 



*Lat marmor, İta! marmo, İsp 
marmol, Fr 

mermi < Ar mermi fırlatılan < # rmy 
ama, fırlatma, ateş etme < Akad 
ramû II atmak, fırlatmak 
mesane <Ar me6âne(t) sidik torbası 
< # 9wrı işeme < Akad siânum, 
sânu idrarını yapmak, işemek > 
sîrıötu; mustinnu; satânu > Ugar 
trı, İbr # şyn (idrar) sayin - 
mescid secde yeri, cami, içinde 
Cuma ve bayram namazı 
kılınmayan, minaresiz, küçük 
cami < Ar sacda 1 yere kapanma, 
tapınma < Ar sacada sacde etti, 
tapındı (< # scd) < Aram sgd 
secde etme, ibadet etme > ? < 
Akad sâgittu tapmaktaki dinsel 
.törenleri yöneten kadın < Akad 
sagu II mabet, tapmak, kutsal 
yer, sella, kutsal iç oda 
*Aramiceden Akadcaya geçmiş 
olan sâgittu (tapmaktaki dinsel 
törenleri yöneten kadın) kelimesi 
de Akadca sagu II kelimesinden 
gelişmiş olmalıdır — » secde 
mesel < Ar madal simge, kıssa, 
ahlaki öykü < Ar miOl örnek, 
simge, benzer, eş, eşdeğer < # 
m9l benzeme, kopyalama, temsil 
etme, simgeleme < Akad 
mislu(m), meslu yarım, buçuk, 
orta < Akad masâlu(m), meselu 
eşit olmak, bir olmak, eşitlemek, 
aynısını yapmak, kopyalamak — » 
misil 

mesela < Ar maOalâ = meselen 
misal olarak < Ar miOl örnek, 
simge, benzer, eş, eşdeğer < # 
mOl benzeme, kopyalama, temsil 
etme, simgeleme < Akad 



247 




mislu(m), meslu yarım, buçuk, 
orta < Akad masâlu(m), meselu 
eşit olmak, bir olmak, eşitlemek, 
aynısını yapmak, kopyalamak 
misil 

mesh bir şeyi sıvazlama, abdest 
alırken ıslak eli başa ve meste 
sürme < Ar mash ovma, yağla 
ovma, ovarak temizleme < # msh 
< Akad mesû, ma/esîı, Asur 
masâ’u(m) yıkamak, su ile 
silmek meshetmek 

meshetmek Abdest alırken ıslak eli 
başa ve meste sürmek < Ar mesh 
ovma, yağla ovma, ovarak 
temizleme < # msh < Akad 
mesû, ma/esû, Asur masâ’u(m) 
yıkamak, su ile silmek, 
temizlenme, silme — > masaj, 
masör, Mesih, mesh 
*Farsçadan Türkçeye geçen mes 
(bir tür bağcıksız ayakkabı) 
kelimesiyle anlam yakınlaşması 
olmuştur. 

Mesih İsa Peygamberin adlarından 
biri, < Ar mesh ovma, yağla 
ovma, ovarak temizleme < # msh 
< Akad mesû, ma/esû, Asur 
masâ’u(m) yıkamak, su ile 
silmek, temizlenme, silme — » 
meshetmek 

. *Hristiy anlarca İsa Peygambere 
verilen Yunanca Ipurcoç 
(khristös) ovulmuş, 6 Xpıoxöç 
(Hz. İsa) < Yun XP İ(Û ovmak 
(oğmak) yani “yağla ovularak 
temizlenmiş” anlamındaki 

kelimenin Arapçaya çevrilmiş 
halidir. 

mesken oturulan yer konut < Ar 
maskan oturma yeri < Ar sükûn 



durağanlık, durma, huzur, 

hareketsizlik < # skn 1. 

hareketsiz olma, durma, bir yerde 
oturma, 2. bir yerde oturma, 
konaklama, ikamet etme < Akad 
sakânu(m), sakânum koymak, 

yerleştirmek — * sükun 
meskûkat < Ar maskükât (# skk 
çoğ.) genel olarak madeni 

paralar, nümizmatik < Ar 

maskük darbedilmiş (sikke) < Ar 
sikka madeni para < Ar s okka 
para basma, (sikke bastı) < # skk 
< para basma, Aram 
sikkâ/sikkdtâ madeni para < 
Akad sikkatu(m) I kazık, takoz, 
kama > Asur s/ziqqatu tahta çivi, 
çivi, mıh (sikke) — > sikke 2 
*Akad zaqâtu(m) II (boynuzların 
ucu, diş veya diş gibi şeylerin 
ucu, silanlarm ucu, bedenin bir 
bölümü) sivri olmak, sivrilmek 
Akad zaqâtu(m) I akrep, böcek, 
için sokmak 

*Akad ziqqu(m) kazık, direk, 
destek 

* zeker için de karşılaştırılabilir 
meskûn < Ar maskün oturulan iamet 
edilen yer < Ar sükûn 
durağanlık, durma, huzur, 
hareketsizlik < ; # sknl. 

1 .hareketsiz olma, durma, bir 
yerde oturma, 2. bir- yerde 
oturma, konaklama, ikamet etme 
< Akad sakânu(mf, sakânum 
koymak, yerleştirmek sakin 
— » sükun 

mesnevi < Ar ma6nawî her iki 
mısraı birbiriyle kafiyeli 
beyitlerden oluşan manzuman < 
At maönü 'Menmiş, Mı < Gana 



24S 




ikiye katladı < dny iki < Akad 
sına II. sena, sitta iki (2) — » sani 
meşrep < Ar maşrab 1. içme yeri, 
bir görüş veya eğilimde olenlarm 
toplandığı yer, fikir akımı, ekol, 
mezhep < Fa şer âb mayalanmış 
üzüm içkisi, şarap/ Ar şerab her 
türlü, içecek < şrb içme < Akad 
sarâpu yudumlamak uydum 
yudum içmek 

meşru < Ar meşru ‘ yasal < şr‘ 
yasama < Akad misâru(m) 
mesa/era(m), mîsarru(m) adalet, 
hak doğruluk < # şr l yasama, 
kanun koyma < Akad eseru(m), 
Asur i/esâru(m) iyi olmak, layık 
olmak, doğra, güvenilir olmak, 
adil dürüst olmak — > şer 2 
meşrubat içilecek şeyler içecekler < 
Ar maşrüba' / Ar şarâb her türlü 
içecek < Ar şaraba içti < şrb 
içme. < Akad sarâpu 
yudumlamak, yudum içmek 
*Yun osppjtsTi (sermpeti-serbeti) 
meşrut < Ar maşrüf koşula 
bağlanmış, şartlı < Ar şart koşul 

1. yarma, uzunlamasına kesme, 

2. şart koşma < Akad sarâdu(m) 
yırtmak, yarmak, koparmak, ince 
şeritler halinde kesmek, ufak 
parçalara ayırmak — > şart 

metanet < Ar matâna(t) sağlamlık, 
dayanıklılık < Ar matuna sağlam 
ve dayanıklı id < Ar matn 1, 1. 
sırt, omurga, bir şeyin güçlü 
kısmı, 2. bir yazının gövde kısmı, 
edebi metin < # mtn sağlam ve 
dayanıklı olma — > metin 1 
metin 1 tekst < Ar matn 1, 1. sırt, 
omurga, bir şeyin güçlü kısmı, 2. 
bir yazının gövde kısmı, edebi 



metin # mtn sağlam ve 
dayanıklı olma < ? Akad 

matnu(m) sinir, kiriş metanet, 
metin 2 güçlü, sağlam < Ar 
matîn/matn sağlam, dayanıklı < 
Ar matuna sağlam ve dayanıklı 
idi < Ar matn 1, 1. sırt, omurga, 
bir şeyin güçlü kısmı, 2. bir 
yazının gövde kısmı, edebi metin 
< # mtn — * metin 1 
metre uzunluk ölçüsü birimi < 
İt/Yun metro < Yun psıpov 
ölçü, peıpsco ölçmek < ? Akad 
madâdu ölçmek 

mevlit Türkçeye özgü olarak , ,, 
“Peygamberin doğumu ve bı|f 
vesileyle okunan ilahi” < Ark 
mewlîd doğum yeri, doğulfj 
zamanı, doğum günü < wldğ. 
doğurma < Akad (w)alâdu(m), 
ulâdu, malâdu doğurmak — v 
velet . ; s Lğ. 

mevsim < Ar mavsim 1. panayır, 

. bayram, hasat festivali, 2. 
mevsim, özellikle hac mevsimi < 
wsm (• wsm Nişanyan, 295’e göre 
dağlama anlamına gelen bir 
kelimedendir. Fakat mevsim 
kelimesi, belirli zamanlan anlam 
olarak içerdiği için, zaman 
kelimesiyle eşkökenli olmalıdır). 
Akad (w)asâmu(m), usâmu 
durum, yer ve zaman olarak 
uygun olmak); < # zmn, < Ar/Fa 
zemân, zaman zaman < OFa 
zamânak/jamanak < Aram 
zmân , zemanâ, Ibr zmân, zemân 
kader, şans, mevsim bayramı < 
Akad simânu(m)I, simannu, 
Asur simunu doğru zaman, 
durum, mevsim, zaman 




(i(na)) simin + dilek kipi; zaman, 
ne zaman, -dığı zaman < Akad 
(w)asâmu(m), usâmu durum, yer 
ve zaman olarak uygun olmak — > 

zaman 

mevta < Ar mawtâ ’ ölüler, ölmüşler 

< # mwt/myt ölme < Ar mayyit 
ölü < Akad mâtu(m) Asur 
muâtu(m) ölmek > İbr # mwt. 
Aram # mwt/myt ölüm mat 2 

meymenet < Ar maymana 1 uğur, 
kutluluk < Ar yamin sağ taraf, 
sağ el, yemin < ymn sağ, kutlu < 
Akad imnu(m), sağ, sağ taraf, 
sağ el > İbr yârriîn sağ taraf, 
Aram ymn sağ el — » yemin 

mezbaha < Ar meöbaha(t) mezbaha 

< öbh hayvan kesme, öldürme < 
Akad tabâhu(m) hayvan kesme, 
kesmek, boğazlamak (Donbaz, 
277 mazbahtum diyor) — > tabak 2 

mezbele < Ar mazbala çöplük, 
gübre kulübesi < zibl gübre < Ar 
zibil, zibli çöp, < Akad ziblu atık 
madde, süprüntü, döküntü, çöp < 
? Akad zabâlu(m) sfşabâlu(m), 
zebelu taşımak, getirmek, teslim 
etmek — * zibil 

mezgit, mezlt yağlı, özellikle yağda 
pişirilmiş soğan; eti yağlı ve 
lezzetli bir tür balık gadus 
merlangus < Ar mazlt/muzayyat 
yağlı < Ar zaytün zeytin 
(taneleri) < Ar zayt zeytin, zeytin 
yağı < Akad za’îtu zeytin < ? 
Aram zeytâ. > İbr zayt, Fen zyt 
— ► zeytin 

mezkûr < Ar maökür < Ar Öakara 
andı < Ar öikr anma < # Skr < 
Akad zakâru(m), saqâru(m), 



■ » 
t 

zaqâru konuşmak, söylemek, 
demek — * zikir/zikr- 
mezra < Ar mazra ‘at tarım yapılan 
yer, çiftlik < Akad zerze(r)ru, 
zerzıru, zeruzeru, zirru çok 
küçük < Akad zîru II, zirru 
küçük — » ziraat — ► zerre 
mezun < Ar me ‘Sun izin almış, izinli 
< Ar iön dinleme, kulak verme 
eön < Akad uznu(m) kulak, akıl, 
akıllılık, zeka, anlayış — > izin 
mırra öd, Güneydoğu’ya özgü acı 
koyu kahve < Ar mirra' acı sıvı, 
öd < Ar marra acı idi < # mrr < 
Aram mdrîrtâ acı, öd < Akad 
martu safra, öd < marâru(m) T 
acı olmak — ► mür (ağacı) 

Mısır < Arap mişr < Akad musru, 
mısru Mısır ülkesinden, Mısırlı < ' 
Akad mişru(m) misirru, mi samı 
kenar, hudut, sınır (Corriente, 
368) < Süm MAS? Kenar, sınır, 
hudut 

*Akad eseru(m) I kapanış < Akad 
eseru(m) II, eş/zeru, asâru 
kapatmak, kapamak, sınırlamak 
miftah < Ar miftah < Ar fath açma, 
bir ülkeyi İslamiyete “açma” < 
Akad petû(m) II, pata’ um 
açmak < Akad petû(m) I, 
patium, pat’um açık < Süm? 
BAD? fetih 

mihenk sürtüldüğünde altının 
saflığını gösteren taş < mihakk < 
Ar hakka kazıdı < Ar hakk < Ar 
hkk(u) oyarak işleme, kazıma, 
kalemkâri < Ar hakka (metal) 
oydu, kazıdı < Akad ekeku, 
egegu(m) kazımak, kaşımak, 
tırmalamak — * hakk etmek 



250 




fgjprap < Ar mihröb camide ibadet 
1 yönünü belirten girinti 
İkişanyan, 297'ye göre Saba # 
mjjrb Saba! (İslamiyet öncesi 
Yemen) tapınaklarında bir 
bölmenin adı < # xrb yıkma, 
tahrip etme, 1. savaşma, 2. Sabai 
dinimde bir tür ibadet < Akad 
karöpu' II silah, (silah!) kesmek 
--»harp 1 

y *Arkaik Güney Arap 

diyalektlerinden alınmıştır. . 

Mikail öi Kur’an-ı Kerim’ deki dört 
büyük melekten biri. < İb mika ’Tİ 
mi “kim”, ka “gibi”, il “Tanrı”: 
“Kim Tanrı gibidir” < ? Akad 
mannu-ki-ili “Kim Tanrı gibidir” 
ismiyle karşılaştırılabilir. (Koçak, 
,1977, s. 96) — * ilah 

mil 2 alüvyon < ? < Akad mîlu(m), 
mil ’u, çoğ. milü, su(yıın) 
yükselmesi, sel, taşkın < Akad 
malû(m) IV, mala’um dolu 
olmak, doldurmak 
*Nişanyan 2007, s. 323’ de mil 
kelimesini Yun âmilo (un, 
değirmende öğütülmüş şey) < 
E Yun myle (değirmen) 
kelimeleriyle karşılaştırmıştır. 
Akadca kelime bizim 
sözcüğümüze anlam olarak çok 
daha yakındır. 

milat < Ar milöd doğum yeri veya 
doğum günü < Ar walad çocuk 
< ' # wld doğurma Akad 

(w)alödu(m), ulödu, malâdu 
doğurmak > Ugar yld, wld, îbr 
yâlad Aram yld doğurma — » 
velet 

minare - ezan okunan kule 
biçimindeki yapı c Fa minör a < 



Ar minörci fener, deniz feneri < 
Ar nâra ıŞıdı < Ar nür < # nwr, 
Aram nuwrö ateş < Akad nuru 
I, ışık < Akad nawâru(m), 
namöru ışıklı, parlak, aydınlık 
olmak 

*İbr menârâh > İta! minareto , İsp 
minaret 

*Ezan okunan kule anlamımmda 
Arapçada mevcut değildir 
(Nişanyan, 2007) 

miras < Ar miröO kalıt, miras < wrd 
miras edinme < Akad 
(w)arödu(m) eredu, urödu? geri 
dönmek, geri gitmek; nesil, 
zürriyet, soy irs/ırs- 

misal < Ar miOöl örnek < Ar midi 
örnek, simge, benzer, eş, eşdeğer 
< # mOl benzeme, kopyalama, 
temsil etme, simgeleme < Akad 
mislu(m), meslu; yarım, buçuk, 
orta < Akad masölu(m), meselu 
eşit olmak, bir olmak, eşitlemek, 
aynısını yapmak, kopyalamak — * 
misil/misl- 

misil/misi- < Ar miOl örnek, simge, 
benzer, eş, eşdeğer < # mOl 
benzeme, kopyalama, temsil 

etme, s imgelem < Akad 

mislu(m), meslu ; yarım, buçuk, 
orta < Akad masölu(m), meselu 
eşit olmak, bir olmak, eşitlemek, 
aynısını yapmak, kopyalamak — >• 
ecrrimisii, emsal, masal, mesel, 
meselâ, misli, misal, mümessil, 
temsil, timsal 

miskal 24 kıratlık bir ağırlık birimi < 
Ar miOgöl < # 6ql < Ar Gagala 
tarttı < Akad saqölu(m), tartmak, 
ödemek — >• sıklet 



251 




miskin çok fakir, dilenci < Ar sükûn 
durağanlık, durma, huzur, 
hareketsizlik < # skn 1 . 

hareketsiz olma, durma, bir yerde 
oturma, 2. bir yerde oturma, 
konaklama, ikamet etme < Akad 
muskenu(m) , maskenu fakir, 
muhtaç kimse < Akad 
sakânu(m), sakânum koymak, 
yerleştirmek < Bsera — » sükun 
*İbr misken. Sür meskina Fa 
meşkin, Tat mesken, Ital 
meschino, Isp mesquino 

muaheze < Ar mu '.â/azat alınma, 
ayıplama < # tanıma, kabul 
etme < Akad ahâzu(m) almak 
bağlanmak — > ahz 

muayene < Ar mu ‘ayana 1 gözüyle 
görme, belirleme < Ar ‘ ayn göz, 
< # yn görünür olma, bilinme, 
belirlenme < Akad înu(m) I, 
enu(m) göz — > ayn 

muayyen < Ar mu ‘ayyen belirli, 
belirgin < Ar ta'yîn belirleme < 

# 'yn görünür olma, belirgin 
olma < Ar ‘ayn göz, < # yn 
görünür olma, bilinme, 
belirlenme < Akad înufm) /, 
enu(m) göz — » ayn 

muazzez < Ar mu'azzaz saygı 
gösterilen < ta ‘ziz saygı ve izzet 
gösterme < Ar ‘ azız saygın < # 
‘zz sayma, ağırlama < Akad 
ezezu şiddetli, şevkli > Ugar ‘z 
güç, kuvvet, Fen ‘z, İbr ‘oz 
kuvvet, dinçlik, gayret, Sür "aziz 
sevgili, aziz, Aze eziz, Fa ‘aziz, 
Özb aziz — > aziz 

muhabbet birbiriyle dost olma, 
sevgi, ahbaplık < Ar mahahba < 

# hbb sevme, dost olma < Ar 



habîb <Ar <# hbb sevme, dost 
olma < Ar habba (hubb) sevdi < 
Akad hâbu sevmek, hibum 
—>habip 

muhabere < Ar muyâbara 1 < Ar 
yabar haber, bilgi rivayet, 
anlatılan şey, < # ybr görerek 
bilme, haberli olma < Ar yabara 
denedi, sınadı, bizati yaşayarak 
öğrendi < Akad habaru(m) I 
bahsetmek, (neşeyle) haykırmak, 

> Asur ha.ba.ra.at.tum mesaj, 
haber habarattu(ın) gürültü — > 
haber 

muhabir < Ar muyâbir haberleşen, 
karşılıklı haber aktaran < Ar 
yabar haber, bilgi rivayet, 
anlatılan şey, < ybr görerek 
bilme, haberli olma < Ar yabara 
denedi, sınadı, bizati yaşayarak 
öğrendi < Akad habâru(m) I 
bahsetmek, (neşeyle) haykırmak 

> Asur ha.ba.ra.at.tum mesaj, 
haber habarattu(m) gürültü — * 
haber 

muhakeme < Ar muhâkama 
yargılama, akıl yürüterek karar 
verme < Ar hukm yargı, karar, 
amir, kanun < # hlan 1 . 

yargılama, kara verme, 
hükmetme, egemen olma 2. 
güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek — > hüküm 

muhalefet iki şeyden diğeri olma, 
zıtlaşma, ihtilaf < Ar muyalafd < 
# ylf < Akad halpu II 
değiştirmek, yerine geçmek, 
vekil tayin etmek < Aram — * 
hilaf 



252 




iShalif muhalefet eden karşıt < Ar 
^Tinûyâlif < Ar yâlafa zıtlaştı Ar 
yilaf zıtlık, aykırılık, 1. karşı 
olma, çelişme, 2. birinin yerine 
geçme, ardından gelme < # ylf < 
Akad halpu II yerine geçmek, 
vekil tayin etmek < Aram — » 



hilaf 

Muhallebi < Ar muhallebi sütten 
yapılan tatlı < tahllb süt katmak 

< hlb < Akad halâbu süt 

^ w 

sağmak , memeyle, göğüsle ilgili 

i 

olma < Sem 

muharebe < Ar muhabara' savaşma 
savaş < Ar harb savaş, < # hrb 
savaşma < Aram harba kılıç 
veya mızrak, İbr horeb < 
Akad . haraptı II (silahla) 
kesmek — *• harp • 

maharip < Ar muharib savaşan < 
Ar harb savaş < # hrb savaşma 

< Aram harba kılıç veya 
mızrak < Akad harâpu II 
(silahla) kesmek > İbr horeb 
— ► harp 1 

muhasebe hesap ilmi < Ar 
muahasaba hesaplaşma hesap 
tutma < Ar hisâb < Ar hasaba 
hesapladı, saydı < Aram hsb 
sayma, ...olarak görme < Akad 
hasâbu saymak, hesap etmek, 
hesaba katmak 

*Akadca kaşâpu keşepu 
düşünmek” saymak hesap etmek, 
hesaba katmak — » hesap 
muhasip hesap yapan görevli kişi < 
Ar mahâsib muhasebeci < Ar 
hisâb < Ar hasaba hesapladı, 
saydı < Aram fjsb sayma, 
. . . olarak görme < Akad (lasâbu 



saymak, hesap etmek, hesaba 
katmakr 

*Akad kaşâpu keşepu düşünmek” 
saymak hesap etmek, hesaba 
katmak — > hesap 

muhbir < Ar muybir ihbar eden, 
haber veren < Ar yabar haber, 
bilgi rivayet, anlatılan şey, < # 
ybr görerek bilme, haberli olma < 
Ar yabara denedi, sınadı, bizati 
yaşayarak öğrendi < Akad 
habâru(m) I bahsetmek, 
(neşeyle) haykırmak — > haber 
muhip seven < Ar muhibb < Ar 
habıb sevgili dost < Ar .<# hbb 
sevme, dost olma < Ar habba 
(hubb) sevdi < Akad hâbu 
sevmek, hibum — » habip 
muhkem < Ar muhkem 
güçlendirilmiş < ihkâm berkitme, 
pekiştirme, güçlendirme < # hkm 
1 . yargılama, karar verme, 
hükmetme, egemen olma 2. 
güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek — > hüküm 
muhrip < Ar (Osm) muxrib yıkıcı, 
tahrip eden < Ar ixrâb < Ar 
xarâb yıkım, yıkıntı < # hrb 
yıkma tahrip etme < Akad 
harâbu ıssız olmak, harabe 
olmak, yıkmak, tahrip etmek, 
terketmek harabe 
*İng destroyer karşılığı olarak 
20. yy başlarında türetilmiştir 
(Nişanyan 2007, s. 331) 
muhterem < Ar muhterem hürmet 
gösterilen < Ar ihtiram hürmet 
gösterme, yasağa uyma < Ar 
haram yasak, tabu, girilmez yer, 
dokunulmaz şey < # hrm < Akad 



253 




harâmu II ayırmak, bölmek — > 
ihtiram — » harem 

muhtelif < Ar muxta lif zıtlaşan < Ar 
ihtilâf < Ar hilaf zıtlık, aykırılık, 

< # hlf 1. karşı olma, çelişme, 2. 
birinin yerine geçme, ardından 
gelme < Akad halpıt II yerine 
geçmek, vekil tayin etmek < 
Aram — » hilaf 

mukabele < Ar muqâbele(t) karşılık 
verme < Ar cjabül benimseme < 
# qbl 1. ön tarafa dönme, 
yaklaşma, karşılaşma, 2. birinin 
önderliğini kabul etme, 
benimseme, katılma, içine alma, 
konukseverlik gösterme < Akad 
cjubbulu kabul etmek, almak, 
onaylamak < Aram—* kabul 

makabil < Ar mucjâbil karşılık olan 

< Ar qabü! benimseme < # qbl 1. 
ön tarafa dönme, yaklaşma, 
karşılaşma, 2. birinin önderliğini 
kabul etme, benimseme, katılma, 
içine alma, konukseverlik 
gösterme < Akad qubbulu kabul 
etmek, almak, onaylamak < 
Aram — * kabul 

mukaddes < Ar mukaddas < Ar 
qudsî kutsal < # qds kutsal olma 

< Akad qadâsu(m) saf, temiz 
olmak, saflık, temizlik; Akad 
kadâsu kutlama; hadâsu 
neşelenme — * kudsi/kutsi 

mukaddime < Ar mukaddîma < Ar 
qadam 1. ön, öncelik, 2. adım < 
qdm 1. önden gitme, önce olma, 
öne geçme, daha eski olma 2. 
adım atma < Akad qadmu(m) I 
geçmiş, eski zaman — * kadem 

mukarrer kararlaştırılmış < Ar 
mukarrar < karâr < # qrr bir 



yerde durma, sabitlenme, 
pekişme < Akad kar âru (m) I 
(aşağı) koymak — * karar 

mukataa yabancılaşma, ayrışma, 
kamu gelirinin bir kısmını bir 
kimseye ayırma, vergi tahsis, 
vergi dairesi < Ar muqâta 'at 
tımar olarak toprak venne < Ar 
qat ‘ kesme < # qf < Akad qâtû 
ağaç kesici, odun kesici, oduncu, 
odun yarıcı < Aram — * kat 

*Akad gatta’a kamış - odun kesici 
veya 

*Akad qatâlum öldürmek < 
BSem. qtl 

*Akad gadâmu (ceza olarak 
vücudun bir organmı) kesmek, 
ayırmak 

mukatele < Ar ' muqâtala(t) 
öldürüşme < Ar qatl öldürme < 
Ar qatala öldürdü < # qtl' 
öldürme < Akad qatâlu(m) 
öldürmek < BSem qtl — > 
katil Vkatl- 

mukavele < Ar muqâvala(t) 
sözleşme < Ar qawl söz < # qwl 
söyleme Akad qabû , JI, Asur 
qabâ ’u(m) söylemek, demek, 
konuşmak, söz vermek — * 
kavil/kavl- 

munis dost, yoldaş, yumuşak başlı < 
Ar mu ’nis < Ar anisa dostça ve 
tatlılıkla davrandı, alıştı < # 
ins/uns insanlık, tüm insanlar, 
‘inâş/’anâşâ halk, kavim < Akad 
nisu(m), nîsu, nesu çoğ. nisü 
halk, insanlar < Akad nesu(m) 
ne ’âsum, na ’âsum yaşamak, 
(yeniden) canlanmak — * ünsiyet 
— » insan 



254 




puntazır bekleyen, gözeten < Ar 
muntazir < Ar intazara bekledi, 

; yolunu gözledi < Ar nazar < Ar 
nazara bakma, gözetme, bekçilik 
; etme (# nzr) < Akad naşâru(m), 
bakmak, gözlemek, kommak, 
muhafaza etmek, korumak dikkat 
etmek — » nazar 

murabba dörtlü, dört köşe, kare < 
Ar murabba' < Ar rabba'a 
dörtledi - < rb dört < Akad erbe 
dört — rubai 

muris < Ar mu’riO miras bırakan < 
ir’ ad < # wrO miras edinme < 
Akad (w)arâdu(m) eredu, 
urâdu? geri dönmek, geri 
gitmek; nesil, zürriyet, soy — > 
irs/ırs- 

musalla açık havada namaz kılmaya 
mahsus yer < Ar musalla namaza 
kılmaya mahsus açık yer < Akad 
şullû, Şallû niyaz etmek, rica 
etmek, dua etmek, yalvarmak > 
şulû, şullû yalvarma, dua > 
sullû(m) I, sallûm, yalvarmak, 
istirham etmek, dua etmek — ► 
salâ 

musallat zorbalık eden saldırgan < 
Ar musallat < Ar sallata zorbalık 
etti (< # slt ) < Aram # slt 
hükmetme, iktidar sahibi olma, 
hükümdar olma < Akad 
salâtu(m) I yönetmek, hüküm 
sürmek, yetkili olmak, yönetim, 
kontrol, politik/ticari kontrol 
gücü olmak — > sulta 

muska el yazısıyla yazılmış dua veya 
Kuran sayfası < Ar nusxa(t) bir 
yazıyı kopyalama, tepıize çekme 
< # nsx dikkatle yazma, temize 
çekme < Aram nusdxâ < Akad 



nasjlu(m) sükülmüş, kopuk bir 
tabîeti kopya etmek, temize 
çekmek < Akad nasâhu 
koparmak, sökmek, hareket 
etmek, yola çıkmak — » nüsha 
muşamba < Ar muşamma 1, 
mumlanmış (bez) < teşmb 
mumlama < şem* mum < Akad 
semu(m) çoğ. semetu yağlı, yağ, 
iç yağı vb. — > şamdan 
murassa < Ar murassa ‘ değerli 
taşlarla donatılmış, mücevherli < 
terŞil < 4 rŞt değerli taşlar ve 
altınla süsleme < Akad râsıt(m), 
resu, ' ra' ösıı, râsu(m), resti 
çakmak, çatmak, vurmak, 
basmak, vurmak, darbe indirmek 
mutasavver < Ar mutaşavvar 
tasavur edilen < Ar tasavvur 
kendi kendine resmetme, zihinde 
canlandırma < Ar şûra (t) 
görünüm, görüntü, biçim, taslak, 
kopya < # şwr resimleme < 
Akad eşeru(m) uşurtu tasvir 
etmek, resmetmek, çizmek — > 
tasavvur — >• suret 

mübarek < Ar mubârak kutlanmış < 
mübâreke(t) < # brk < Akad 
barâqu(m) aydınlatmak, ışık 
vermek, parlamak bereket 
mübaşir mahkemede duruşmaya 
girecekleri ve tanıkları çağıran, 
yargıcın emirlerini birdiren, 
kağıtları getirip götüren görevli < 
Ar (Osm) mübaşir bildiren, 
haberci < mübaşere(t) < # bşr 
müjdeleme iyi haber verme < 
Akad mubassiru(m) mupassiru 
çoğ. mubassirü haberci < Akad 
bussuru{ m) passuru getirmek, 
mesaj, haber göndermek, 




yollamak, haber bırakmak, 
göndermek ► Büşra 
mücellit < Ar mucallid kitap 
ciltleyen < Ar callada kitabı deri 
ile kapladı < Ar cild deri, deriden 
yapılmış kitap cildi < # cld, 
Aram gelddâ > veya < Akad 
gıldu, giladu (hayvan) deri(si) — > 
cilt 

müdafaa < Ar muddfa ‘a(t) geri 
tepme, saldırıyı püskürtme < Ar 
dafa 'a savundu, düşmanı savdı < 
# df < Akad da’âpu, da’âbu 
itmek, vurarak def etmek — » def 1 
müdafi < Ar müdafi 1 müdafaa eden 

< Ar dafa' a savundu, düşman 
savdı < Akad da’âpu, da’âbu 
itmek, vurmak def etmek — * def 1 

müdevver mudawwar devredilen < 
Ar tadmr döndürme, çevirme < 
Ar dawr dönme, döndürme < # 
dwr < Akad târu(m) Asur 
tüaru(m) dönmek, geri dönmek 
— » devir/devr- 

*Akad zâru, Asur zuâru(m), 
döndürmek, dönmek 
müdrik < Ar müdrik idrak eden < 
Ar adraka derinlemesine kavradı 

< Ar daraka' (alt) basamak, 
merdiven en dip nokta < # drk, 
yetişme ulaşma, varma < Akad 
dargu merdiven, basamak, 
kademe < Aram — » dereke 

Müdrike öi Anlama, idrak etme 
gücü, anlayıp idrak eden (kadın) 

< Ar müdrik idrak eden < Ar 
adraka derinlemesine kavradı < 
Ar daraka 1 (alt) basamak, 
merdiven en dip nokta < # drk , 
yetişme ulaşma, varma < Akad 



dargu merdiven, basamak, 
kademe < Aram — » dereke 

müdür Bir idari teşkilatta şube, daire 
ve benzeri bölümlerin başında 
bulunan amir < Ar mudîr çekip 
çeviren, idare eden < Ar dewr 
dönme, döndüıme < # dwr < 
Akad târu(m), Asur tüaru(m) 
dönmek, geri dönmek, ya da? 
Akad zâru, Asur zuâru(m), 
bükmek, dönmek, döndürmek 
*belki ? Akad madârum şef, asil 
— + idare — > devir/devr- 

müesses < Ar muassas kurulmuş < 
Ar uss temel, baz, matematikte 
bir sayının üssü < # ass temel 
olma < Akad us su (m) I 
temel(ler), Akad isdn(m) 
e/usdu(m) ildu, irdu issu istu ' 
temel, esas, bir yapının temeli vb. 

< Süm [US 8 ] (Militarev, 2210) 
— » üs/üss- 

müessese < Ar mu ’assasa 1 tesis 
edilmiş < Ar ma ’assas tesis 
edilmiş < Ar ass asa kurdu < Ar 
uss temel, taban, matematikte bir 
sayının üssü < # ’ss temel olma < 
Aram ’ussâ (# ’ws) temel, baz, 
esas < Akad isdu(m) 
e/usdu(m),ildu, irdu issu istu 
temel, esas, bir yapının temeli, 
vb. < Akad ussu(mf I temel(ler) 

< Süm [US 8 ] temel, baz, esas, 
tesis (Militarev, 2210) — ^ üs/üss- 

müezzin ezan okuyan < Ar eöân, 
iöan kulak verdirme, ’ kulak 
verin’ deme < # eân kulak, kulak 
verme, işitme < Akad adânum, 
hadânum, adannu, adiânu, sabit 
zaman, sınırlı zaman > Asur 
edânu, Akad / Asur edânu(m), 



256 




idânu, Asur hediânum sabit 
zaman, Asur sınırlı zaman, 
randevu, tarihi yenileme — ► ezan 
*Akad uznu(m) kulak, işitme 
duygusu, Ugar udn, idn izin 

müfredat < Ar mufradâl ( mufrad 
çoğ.) ayrı ayrı birimler ifrâd 
ayrıştırma < Ar fard yalnız, 
birey, tek < #frd yalnız olma, tek 
başına kalma, yalınına, 
topluluktan ayrı durma < Akad? 
parâdu(m) II ayırmak, bölmek, 
kesmek < BSem — *• fert 

müfrit < Ar mııfrîd aşırıya giden < 
Ar fer d yalnız, birey, tek < # frd 
yalnız olma, tek başına kalma, 
yalınına, topluluktan ayrı durma 

< Akad? parâdu(ın) II ayırmak, 
bölmek, kesmek < BSem — » fert 

müftü Ar < mıtftJ fetva veren < # 
ft\y/f\vy < afta fevta verdi, hukuki 
görüş bildirdi < Aram afti. bir 
konu hakkında uzun uzun 
konuşmak < Akad pattı uznam 
‘açıklamak’ 

müktesep < Ar ımıktasab edinilmiş 

< Ar iktisâb < Ar kasb elde 
etme, kazanma < # ksb < Akad 
kaşâpıı , kesepıı düşünmek, 
saymak, hesap etmek — > kesp 
(etmek) 

mülk sahip ve egemen olma, 
hükümdarlık, krallık, sahip 
olunan şey, egemenlik alanı < Ar 
milklmulk sahiplik, egemenlik, 
hükümranlık < # mlk sahip olma, 
egemen olma < Akad malâku III 
yönetmek, hüküm sürmek, idare 
etmek, hükmetmek < BSem 
emlak, istimlak, malik, 
mamelek, melik, memleket, 



meleke^melik, melike, memlûk, 
müstemleke, temellük, temlik 

mümbit verimli < Ar munbît < Ar 
nabât tohumdan çıkan her şey, 
bitki < # nbt tohumdan çıkma 
filizlenme, filiz < Akad irıbu(m), 
enbu, imhu bitki, meyve — > 
nebat 

mümessil < mumaOOil temsil eden < 
Ar miOl örnek, simge, benzer, eş, 
eşdeğer < # mOl benzeme, 

kopyalama, temsil etme, 
simgeleme < Akad mislu(m), 
meşin yarım, buçuk, orta < 
Akad masâlu(m), meselu eşit 
olmak, bir olmak, eşitlemek, , 
aynısını yapmak, kopyalamak — 
misil/ misi- 

münazara .rekabat etme, tartışma < 
Ar münazara' rekabet etmek < 
Ar nazar < Ar nazara bakma, 
gözetme, bekçilik etme (# nZr) < 
Akad nasâru(m), bakmak, 
gözlemek, korumak, muhafaza 
etmek, korumak dikkat etmek — > 
nazar 

münevver (öi) < Ar munawwarr 
aydınlatılmış, aydın < Ar nür 
ışık < nwr aydınlık olma, 
aydmlanma.< Akad nuru I, ışık 
< Akad nawâru(m), namâru, 
parlak olmak, aydınlık olmak — » 
nur 

münferit < Ar munfarîd tekil, 
bireysel < Ar fard yalnız, birey, 
tek < # frd yalnız olma, tek 
başına kalma, y alınma, 
topluluktan ayrı durma < Akad 
parâdu(m) II ayırmak, bölmek, 
kesmek < BSem — * fert 




münfesih < Ar munfasi.x feshedilmiş 

< # fsy parçalama < Akad 
pessû(m) I, passûm topal, sakat, 
topallık, sakatlık, aksaklık — > 
fesih 

münkir < Ar münkir (Allahı) inkâr 
eden < Ar inkâr yalanlama < # 
nkr < Akar nakâru(m) itiraz 
etmek, inkar etmek, farklı olmak 
düşman olmak, dış görünüşünü 
değiştirmek — ■» inkâr 

mür (ağacı)/ mürbuy < ? < Akad 
murru 1. acılık 2. mür ağacı < 
marâru(m) I acı olmak > İng 
myrrh, İta! amaro acı, ekşi *— 
mırra 

mürebbiye < Ar mirabbîya, kadın 
eğitmen < # rbb büyük olma, 
büyütme, yetiştirme < ? Akad 
murabbıtu(m) çocuğu kendi 
evladı gibi büyüten adam, 
babalık < Akad rabû II, 
roba ’um, büyük olmak, büyümek 

< Akad rabû I. rabiu(m) büyük 

< Akad rabû II. Büyük olmak, 
büyümek > Akad rab, şef, 
idareci — > rab/rabb- 

mürekkep 1 . bileşik, kimyada 
bileşim, 2. yazı boyası < Ar 
murakkab bileşik, kimyada 
bileşim < Ar terkîb (II) üst üste 
bindirme, kompozisyon < # rqb 
üstüne binmek, bir eylemi işleme 

< Akad rakâbu(m), rakâpıı ata 
veya başka bir hayvana yada bir 
taşıta binmek, rikab, arabaya, 
sandala veya bir hayvana biniş 
binme, taşıma, nakliye > Akad 
markabtu araba; Akad 
narkabtu(m) av, tören veya savaş 



arabası < BSem — » terkip — » 
merkep 

mürur < Ar murür gitme, geçme, 
akma < # mrr < Akad 

marâru(m) III ayrılmak, gitmek, 
geçme < Ugar 

mürüvvet < Ar muruwwa erkeklik, 
erdem, yetkinlik, < # mr‘ erkek 
olma, tam ve yetişkin olma < 
Akad mâru(m), Asur mar’u(m), 
mer’um, meru, oğul, erkek 
evlat), erkek çocuk, delikanlı? < 
Akad murusû adam, erkek < 
Süm? 

müsbet Ar muObat kanıtlanmış < # 
Obt sabit olma < Akad subtu(m) 
I, suptu(m) oturulacak 'yer, 
sandalye, ev, ikametgâh mesken, 
ikametgâh. Belki < wasâbum < 
Akad (w)asâbu(m), Asur 
(ekseriyetle) usâbu(m), oturmak, 
sakin(i) olmak — * sebat 

müsekkin < Ar musakkin teskin 
eden, < Ar sakana sakinleştirdi < 
Ar sakin bir yerde oturan, durgun 

< Ar sükûn durağanlık, durma, 
huzur, hareketsizlik < # skn 1. 
hareketsiz olma, durma, bir yerde 
oturma, 2. bir yerde oturma, 
konaklama, ikamet etme < Akad 
sakânu(m), sakânu(m) koymak, 
yerleştirmek — » sakin — » sükun 

müsellah < Ar maşallah silanlanmış 

< Ar sallaha silahlandırdı < Ar 
silâh silah < # s/h silahlanma, < 
Akad suluktu gönderme, 
sevketme, öldürme, idam etme, 
mal gönderme, sevkıyat, Akad 
siltâhu, siltâhhu ; ok, ok başı — > 
silah 



258 




ıiıüsemma ad verilmiş, adlı < Ar 
; musamma adlandınlmış < 
İğ- tesmiye adlandırma < ism < 
Akad sumu(m), semu, ad, isim 
• — > isim 

müskirat < Ar müskirat (müskir 
sarhoş eden çoğ.) sarhoşluk 
veren şeyler, alkollü içki < seker 
şarap, alkollü içki < Ar sakar 
alkollü içki, şarap < # skr < 

Akad sikârufm), sikru(m) alkollü 
içecek, bira < Akad sakâru 
sorhoş olmak, sahoş etmek 
müslim Ar müslim teslim olan, 
islamiyeti kabul eden < # sim sağ 
ve esen olma, güvenli olma < 
Akad salâmu(m) II, selemu 
huzurlu, barış içinde olmak, 
arkadaş dost olmak barış 
yapmak, barışmak < Akad 
salâmu(m) II, sağlıklı, sağlam 
olmak, iyi, hoş olmak < ?Süm 
SALIM, SİLİM -> selam 
müslüman < Fa müslimân (müslim 
çoğ.) < # sim sağ ve esen olma, 
güvenli olma < Akad salâmu(m) 
II, selemu huzurlu, barış içinde 
olmak, arkadaş dost olmak barış 
yapmak, barışmak < Akad 
salâmu(m) II, sağlıklı, sağlam 
olmak, iyi, hoş olmak < Süm 
. SALIM, SİLİM? -> selam 
*Fa -an çoğul takısıyla 
(Nişanyan, 314) 

müstahkem sağlamlaştırılmış < Ar 
mustahkam sağlamlaştırılmış < 
Ar istihkâm pekiştirme, tahkim 
etme < # hkm 1 . yargılama, karar 
verme, hükmetme, egemen olma 
2. güçlü ve pek olma Akad 



hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavramak, bildirmek — > hüküm 

müstakbel < Ar mustaqbal 
kendisine yönelmen < Ar qabül 
benimseme < # qbl 1. ön tarafa 
dönme, yaklaşma, karşılaşma, 2. 
birinin önderliğini kabul etme, 
benimseme, katılma, içine alma, 
konukseverlik gösterme < Akad 
qubbulu kabul etmek, almak, 
onaylamak < Aram — ■» kabul 

müstecir < Ar müste’cir kiracı < 
isti ’câr kira, gelir elde etme 
amacıyla işletme < Ar ecr ücret 
< # ecr ücret ödeme, emeğin 
karşılığını verme < Akad 
agâru(m) bir evi, insanı, hayvanı - 
vb. kiralamak — ► ecir/ ecr 

müstehlik < Ar mustahlik istihlak 
eden, • tüketici < Ar istihlâk 
tüketme < Ar helâk tükenme, 
yokolma, ölme < # hlk < Akad 
halâqu(m), helequ kaybetmek, 
kaybolmak, kaçmak, mahvolmak 
— > helak 

müstemleke istimlak edilmiş şey 
veya ülke < Ar istimlâk mülk 
edinme, mülke el koyma < Ar 
mülk sahiplik, egemenlik, 
hükümranlık < # mlk sahip olma, 
egemen olma < Akad malâku III 
yönetmek, hüküm sürmek, idare 
etmek, hükmetmek < BSem — > 
mülk 

müstesna benzerlerinden üstün olan, 
bezerler! az bulunan, ayrıcalıklı, 
ayrı tutulan, dışındaki, ayrı 
tutularak, hariç, kural dışı < Ar 
mustadna istisna edilmiş > Ar 
istiOnâ hariç tutma, dışlama, bir 
yemin veya sözleşmeyi hukuken 



259 




geçersiz kılacak şekilde (kötü 
niyetle) bir şart ileri sürme < Ony 
iki < Akad sina II. sena, sitta iki 
(2) — > istisna — > sani 
müsteşrik < Ar (Osm) müsteşriq 
doğu bilimci, oryantalist < Ar 
şarq gün doğumu, doğu < # şrq 
ışıma, aydinlanma, güneş doğma 
Akad sarahu(m) I, gurur 
duymak, aydınlatmak, parlatmak 
— » şark 

müşteri (yıldızı), güneşe 5. 
yakınlıktaki gezegen, Jüpiter, ET 
Erendiz < Ar al -muştan < Akad 
mustarîlu Merkür gezegeninin 
adı < ? Akad mustertum uyanma 
zamanı, sabah vakti < eru(m) 
uyandırmak 

*bazı kaynaklarda Jüpiter, 
bazılarıda ise Merkür (Mars) 

*bkz Akad seru(m) II, sıra 
‘sabah’ 

Fa Moştari 

müteai < Ar muta ’al yüce yücelmiş, 

< Ar ta 'âlâ yüceldi < Akad 
elû(m) III, alûm yükselmek, 
çıkmak, ortaya çıkmak, doğmak, 
yüksek, ulu olmak — > ali 

nüteakip < Ar müte ‘âkib birbirini 
izleyen < te'âkub birbiri ardından 
gitme < # ‘qb ardında olma < 
Akad eqbu topuk, ökçe, bir şeyin 
geride kalan kısmı — ■» akab(inde) 
mütedeyyin < Ar mutadayyin dindar 

< # dyn bir dine mensup olma < 
Ar dîn < # dyn bir dine mensup 
olma < İbr/Aram dîn ibadet, 
ritüel, dini kurallar sistemi < 
Akad dînu(m), Asur denu(m), 
(hukuki) karar, dava, yargılama, 
duruşma, davanın görülmesi < 



Akad diânum, daha geç dânu, 
hüküm vermek, hükmetmek, 
yargılamak, muhakeme etmek < 
Siim Dİ; Dİ.KUD hak, dava, 
mahkeme, yargıç hakim, hakem, 
hükmetme, yargılama — » din 

müteferrik < Ar mutafarriq ayrı ayrı 

< tafarruq ayırt etme < Ar farq < 
# frq ayrı olma, ayrışma < Akad 
parâqu ayırmak, bölmek — » fark 

mütehassis < Ar mutahassis 
duygulanmış < Ar tahassasa 
duygulandı, hassaslaştı < Ar 
hassas çok hisseden, duyarlı < 
Ar hiss duygu < # hss duyma, 
hissetme < hassa duydu, hissetti 

< Akad hasâsu(m) düşünmek, 
hatırlamak; bilinçli, farkında 
olmak, anmak, anlamak, 
kavramak, niyet etmek > Akad 
hasîsum kulak, akıl, anlayış, 
zeka, Akad hissatu(m), hissettim 
anlayış, . zeka, kavrayış, akıl, 
hafıza, hatırlama his/hiss- 

mütekabil < Ar müteqâbil karşılıklı 

< Ar qabül benimseme < # qbl 1 . 
ön tarafa dönme, yaklaşma, 
karşılaşma, 2. birinin önderliğini 
kabul etme, benimseme, katılma, 
içine alma, konukseverlik 
gösterme < Akad qubbulu kabul 
etmek, almak, onaylamak < 
Aram tekabül — > kabul 

mütercim Ar tercüman çevirmen < 
Aram türgemânâ Akad 

ragâmu(m), bağırmak, çağırmak, 
haykırmak; dava açmak, iddia 
etmek, hak talep etmek > Akad 
targumannu(m), turgumammum, 
targamannum > Ugar 




targimiânu tercüman, çevirmen 
tercüman 

müteselsil < Ar mutasalsil silsile 
halinde olan. < Ar sllsllsf zincir, 
silsile, < # sisi < Âkad 
serse(r)ru(m) sirsirum zincir 
halkası < Süm (URUDU) 
SER, SER -► silsile 
müteveffa < Ar mutawaffa n vefat 
etmiş olan < tawaffâ < # wfy 
ödeme, bir görevi yerine getirme 

< Aka û yapıt güzel, latif, zarif, 
hoş 1 — > vefa 

mütevekkil < Ar mütewekkil tanrıya 
güvenen < Ar tewekkül 1. 
güvenme, 2. Tannya güvenme, 
kadere razı olma < # wkl 

sorumluluk yüklenme, güvene 
dayalı bir iş verme < Akad 
(w)aklu(m), uklu müfettiş, 

kontrol memuru, işçilerin, 

tapmak törenlerini yöneten 
(kadın) idareci < Süm 
(LÜ)UGULA -> vekâlet 
mütevellit tevellüt eden, doğmuş, 
dünyaya gelmiş, meydana 

gelmiş, ileri gelmiş < Ar 
mutayvallid < Ar îawalada doğdu 

< Akad (w)aîâdu(m), uludu, 
malâdu doğurmak — > velet 

müttehit < Ar müttehid (VIII) birlik 
olan, < Ar w ahde (t) birlik <# 
whd bir < Akad (w)edu(m), 
ettu(m) tek, yalnız vahdet 
müvekkil < Ar muwakkil vekil 
edilmiş olan < # wkl sorumluluk 
yüklenme, güvene dayalı bir iş 
verme < Akad (w)aklu(m), uklu 
müfettiş, kontrol memuru, 

işçilerin, tapmak törenlerini 



yöneten (kadjn) idareci < Süm 
(LÜ)IIGULA -> vekâlet 

müzakere < Ar mudâkara < Akad 
zakâru(m), saqâru(m), zagâru 
konuşmak, söylemek, demek — » 
zikir/zikr- 

müzekker eril, erkek cins < Ar 
muöakkâr Akad zakkâru(m), 
zakrum adam, erkek < zikâru, 
Akad zikâru(m) zikru, zikkaru 
erkeklik organı, Akad - zagâru, 
sagâru “to Project, stick up; 
build high” ??? > Akad 

ziggurâtu 

*Akad zagâpu(m), sagâpu, 
zakâpul Bir bitkiyi dikmek, bir 
şeyi dik koyma, kazık sokmak, 
(Akad) a/isqup < Süm?' 
[(GIS.GUB], mezar taşı dikilmiş, 

• penis kalkmış, kapı heykel 
konulmuş (olma), dikilmiş, penis 
kalkmış, (bir şey) dikine 
(konmuş) 

Tr müzekker (erkek cins), 
zeker, . * ziggurat 

(Mezopotamya’ daki piramitlerin 
adı). 

Not: Ziggurat her ne kadar Akadca 
zagâru ya bağlansa da zakkâru 
(zeker, erkeklik organı) 
kelimesine bağlanması daha 

doğru olacaktır. 

*Süm ZI (-d) kaldırmak, silmek,?, 
ZI(-g), taşımak, kaldırmak ?, ZI(- 
G) ayağa kaldırmak — » zeker 

müzekkere bir iş için, herhangi bir 
üst makama yazılan yazı, 

yargılama makamının, bir kararın 
yerine getirilmesi konusunda 
belli bir makama yazdığı yazı < 
Ar mubakkard < Akad 



261 




zakâru(m), saqâru(m), zaqâru 
konuşmak, söylemek, demek — » 
zikir/zikr- 

müzeyyen öi süslenmiş bezenmiş < 
Ar muzayyân < Akad za ’ânu(m), 
zânu süslenmiş, tezyin edilmiş 
olmak — > zanaat 

müzmin < Ar müzmin kronik < 
imzan uzun zaman kalmak, uzun 
sürmek, kronikleşmek < # zmn < 
Ar/Fa zemân zaman < EFa 
zamânak/jamanak Aram zmân, 
zemanâ İbr zmân, zemân kader, 
şans, mevsim bayramı < Akad 
simânu(m,) simannu, Asur 
simunu doğru zaman, dumm, 
mevsim, zaman (i(na))simin + 
zaman, ne zaman, -dığı zaman” < 
(w)asâmu(m), usâmu dumm, yer 
ve zaman olarak uygun olmak 
— > zaman 

*Akad züzâ zaman zaman, azzüzâ, 
< zâzu(m) ayırmak, dağıtmak, 
paylaştırmak 

*Sami ve îran dillerinde ortaktır 
(Nişanyan 485). 

N 

naaş < Ar na ‘ş ölünün üzerine 
konduğu platform, tabut < # n‘ş 
kalkma, canlanma, dirilme < 
Akad nasû(m) II, Asur 
nasâ’u(m) kaldırmak, 

yükseltmek çıkmak, taşımak — ► 
neşet 

Nabi öi haberci, haber veren < Ar 
nabîy peygamber < #nwb < 
Aram ndbiyâ, İbr nâbî < 
Aram/İbr # nb ’ çağırma, ilan 
etme, bildirme < Akad nabû(m) 
II, çağırmak, adlandırmak 



nabâ ’ıım adlandırmak, 

emretmek, buyurmak, karar 
vermek — » enbiya — *■ nebi 
nadas Nişanyan 318’ e göre Yun 
vscctoç (neatos) E Yun neatös 
nadastaki tarlanın yeniden 
işlenmesi < neân (nadastaki 
tarlayı) yeniden sürmek < neos 
yeni. 

*belki Akad nidütufm) terk, 
terkedilmiş olma, metruk olma, 
toprağın işlenmemiş olması, 
yıkılmış yerler, ülke < Akad 
nadû III, nadâ’um atmak, 
fırlatmak vaz geçmek, feda 
etmek; çöl, reddedilmiş, 
terkedilmiş 

nafta petrolden 100-250° C arasında 
damıtılan ürün < İng naphîa < 
Yun vacpOaç (naftas), nafta < 
EYün vacpöa nafta neft, ham 
petrol < Aram neptâ < Akad 
naptu(m) 

*İtal nafta, naftalina(?), İsp nafta 
İng: naphta, 

naftalin < fr naphtaline petrolden 
elde edilen kokulu bir madde < 
Yun vdıpöaç (naftas), nafta < 
E Yun vdıpOa nafta neft, ham 
petrol < Aram neptâ < Akad 
naptu(m) — » nafta 

*İtai nafta, naftalina(? ) j İsp nafta 
İng: naphta, Fr naphtaline 
namahrem < Fa na mahram hareme 
girilmesine izin yerilmeyen 
kimse, yabancı < Fa nâ değil < 
Ar mahram yasak, tabu, kusal, 
özel alana veya hareme ait olan < 
Ar haram yasak, tabu, kutsal 
dokunulmaz < Akad harâmu II 
ayırmak, bölmek, kesmek 



262 




nane < Ar na‘na ‘ nane (Yörs. nana) 

< # n‘n‘ < Akad ananihu , 
nana/ ih U nane > İbr nana/, 
Aze nane. Fa na/na ‘ <— anık 

nar 1 < Fa nâr/enâr nar ağacı ve 
meyvesi < Ar rumannah < Süry 
rummânâ < Ugar Irmnt < Akad 
lurmûm, larimâ ’u, lurinnu, 
hırımı, - lurimtu(m), lu/larindu 
nar / < Akad nurmû, nurunu nar 

< Süm (GİS.)NU.ÜR.MA > Hit 
(GÎ S . )NU . ÜR. M A nar (Ertem 
.1974, s. 58), İbr rimmön 

nar 2 < Ar nâr ateş < Ar nür ışık < 
nwr aydınlık olma, aydmlanma.< 
Akad nuru I, ışık < Akad 
nawâru(m), namâr^u, parlak 
olmak, aydınlık olmak — > nur 
nara < Ar na ‘re, na‘ra(t) kükreme, 
nara < # " n/r Akad nâ’eru, 
nâ’/h.iru, ne’iru aslan kükremesi 

< Akad na’âru(m) kükremek, 
heybetli ses çıkarmak, bağırmak, 
hırlamak > İbr na ‘ar hırıltı, 
hırıldama 

nardenk elma erik, kızılcık veya nar 
meyveleriden birinden yapılan 
pekmez. Adını nardan almış 
olmalıdır < Fa nâr/enâr nar ağacı 
ve meyvesi < Ar rumannah < 
Süry rummânâ < Ugar Irmnt < 
Akad lurmûm, larimâ ’u, lurinnu, 
lurînu, lurimîu(m), lu/larindu 
nar < Akad nurmû, nurunu nar < 
Süm (GİS.)NU.ÜR.MA -> nar 1 
nardin bir çeşit sümbül < Fa nardin 

< Akad lardu, laradu (a grass, 
Nardus) > İbr nard, Sür nardin 

narenciye < Ar nârenc portakal, 
turunç < Fa nâreng (Nişanyan, 



320’ de Hindi dilinden geldiğine 
işaret eder) 

*belki nar kelimesinden geliyor? 

nazar bakış, görüş, göz atma; 
uğursuz < Ar nazar < Ar nazara 
bakma, gözetme, bekçilik etme 
(# nzr) < Akad naşâru(m), 
bakmak, gözlemek, korumak, 
muhafaza etmek, korumak dikkat 
etmek <— intizar, manzara, 
muntazır, münazara, nazar, 
nazarlık, nazaran, nazariye, 
nazır, nazire, nezaret 

nazaran 1. göre, bakılırsa, 2. 
nispeten, nispetle, kıyasen < Ar 
nazar < Ar nazara bakma, 
gözetme, bekçilik etme (# nZr) < 
Akad nasâru(m), bakmak, 
gözlemek, korumak, muhafaza 
etmek, korumak dikkat etmek 
— ► nazar 

nazariye bilimsel görüş < Ar nazar 

< Ar nazara bakma, gözetme, 
bekçilik etme (# nZr) < Akad 
naşâru(m), bakmak, gözlemek, 
korumak, muhafaza etmek, 
korumak dikkat etmek — » nazar 

nazarlık nazar dağmesine karşı 
kullanılan boncuk, vs. < Ar 
naz,ar < Ar nazara bakma, 
gözetme, bekçilik etme (# nZr) < 
Akad naşâru(m), bakmak, 
gözlemek, korumak, muhafaza 
etmek, korumak dikkat etmek 
nazar 

nazır bakan < Ar nazır < Ar nazar 

< Ar nazara bakma, gözetme, 
bekçilik etme (# nZr) < Akad 
naşâru(m), bakmak, gözlemek, 
korumak, muhafaza etmek, 
korumak dikkat etmek — » nazar 



263 




t 



nazire < Ar nazıra' bir başkası 
yerine olan şey, bir başkasına 
bakarak yapılan şey < Ar nazir 
bakarak, görece, benzer < Ar 
naz,ar < Ar nazara bakma, 
gözetme, bekçilik etme (# nZr) < 
Akad naşâru(m), bakmak, 
gözlemek, korumak, muhafaza 
etmek, korumak dikkat etmek — » 
nazar 

nebat < Ar nebat tohumdan çıkan 
her şey, bitki < # nbt tohumdan 
çıkma filizlenme, filiz < Akad 
inbu(m), enbu, imhu meyve, 
çiçek > İbr ‘enav asma, üzüm, 
Ugar ghnab, Fa ‘enab <— 
münbit 

nebi peygamber < Ar nably 
peygamber < #nwb j < Aram 
nobiyâ, İbr nâbı < Aram/İbr # 
nb ’ çağırma, ilan etme, bildirme 

< Akad nabû(m) II, çağırmak, 

adlandırmak nabö ’um 

adlandırmak, emretmek, 

buyurmak, karar vermek — ■» 
enbiya — » Nabi 

neccar doğramacı, marangoz, dülger 

< Ar neccâr doğramacı < Akad 
nagâru(m) 1, nan/mgânt, 
naggâru doğramacı, marangoz < 
■ Süm [(LÜ.)NAGAR] dülger, 
doğramacı 

nefaset nefis olma durumu < Ar 
nafâsa < Akad napîsufm (nefes) 

< Akad napâsu(m) I soluk, nefes 
almak nefes 

nefes < Ar nafas soluk, < # nfs, 
Aram napdşâ soluk alma < 
Akad naplsu(m) nefes, teneffüs 

< Akad napâsu(m) I soluk, nefes 
almak, açık olmak, ferah olmak > 



İbr npş serbestçe soluk alma 
enfes, nefaset, nefis 1 , nefis 2 , 
nüfus, teneffüs 

nefis 1 / nefs- (kısa i ile) < Ar nefs 
ruh, benlik, kimlik, kişi < # nfs 
soluk alma < Akad napâsu(m) I 
soluk, nefes almak — > nefes 

nefis 2 (uzun i ile) < Ar nefis çok 
değerli, < # nfs < Akad 

napTsu(m) nefes < Akad 
napâsıı(m) 1 soluk, nefes almak, 
nefes 

neft Organik maddelerin 
ayrışmasından oluşan tutuşur 
sıvıların bir çoğuna verilen ad. 
Çoğunlukla boyacılıkta 

kullanılan, petrol türevlerinden 
bir çeşit mineral yağ, neft yağı < 
Ar/fa neft petrol < Aram neptâ 

< Akad naptıı(m) Azer neft. Fa 
naft, Tat neft — » nafta 

nehir < Ar nahr < # nhr gürül gürül 
akma < Akad nâm (m) /, ırmak, 
akarsu, kanal > İbr nâhâr, Ugaı 
nhr. Aram nahrâ Sür nahra, Fs 
nahr 

nektar tanrılara özgü ölümsüzlül 
içkisi, belli oranda şeker v< 
glikozla seyreltilmiş meyve özi 

< Fr nectar çok leziz içki, meyv< 
veya bal özü < EYun vsıcuaj 
nektar tanrılara özgü ölümsüzlü] 
içkisi, İbr/Aram niqtar tütsü il 
kokulandırılmış şarap < İb 
niqtar tütsülenmiş < İbr/Aram 
qtr duman tütmek, tütsülemek ■ 
Akad qatrânu katran ağaç 
(sedir) reçinesi? < qatâru II 
ateş, tütsü vb. tütmek, dumaı 
yanık, (dumanla, isle) karartma 
— > katran 1 



264 




nema artış, bereket faiz, ürem < Ar 
nama artma, çoğalma, faiz < Ar 
nama arttı, çoğaldı, bereket bııldu 
< Akad nemelu(m), Asur 
neınelu(m), kazanç, gelir 
neşet < Ar neş’e(t) kaynak, köken, 
çıkış < # nş’ doğma çıkma < 
Akad nasû(m) II, Asur 

"Mit 

nasâ ’u(m) kaldırmak, 

yükseltmek çıkmak, taşımak — > 
inşa, menşe 

nezaret »bakma, gözetme, denetim, 
kontrol, nezarethane < Ar nizâm 
bakma, gözetme < Ar nazar < 
Ar nazara bakma, gözetme, 
bekçilik etme (# nZr) < Akad 
naşâru(m), bakmak, gözlemek, 
korumak, muhafaza etmek, 
korumak dikkat etmek — > nazar 
nezir adak < Ar nazır < Akad 
nadârum II, nezretmek, adamak, 
yemin etmek, vakfetmek, ant 
içmek < BSem — * nezr 
Nezir öi Kendini Tanrı’ya ve ibadete 
adayan. Bir dilekte bulunan, adak 
adayan < Akad nadârum II, 
nezretmek, adamak, yemin 
etmek, vakfetmek, ant içmek < 
BSem — » nezretmek 
nezle < Ar nezle (t) inme nezle < # 
nzî inme < Akad nazâlu(m) su 
vb. dökmek, akıtmak, boşaltmak, 
Akad nezû dökmek, serpmek, 
fışkırtmak; (insan veya hayvan) 
idrar veya dışkı boşaltmak <— 
menzil, nüzul, tenezzül, tenzil 
nezr < Ar nazr < Akad nadârum 
II, nezretmek, adamak, yemin 
etmek, vakfetmek, ant içmek < 
BSem nezretmek 



nezr (etmek) adamak < Akad 
nadârum II, nezretmek, adamak, 
yemin etmek, vakfetmek, ant 
içmek < B.Sem — > nezr, nezir, 
Nezir 

nikah < Ar nikâh evlenme işlemi, 
nikah (# nkh) < Akad niâkıı(m), 
nâku (birisiyle) cinsel ilişkide 
bulunmak, cinsel ilişki izni > 
Akad miat /. II, cinsel ilişki, 
nisa kadınlar < Ar nisâ ( # nws 
çoğ.) < Ar an s (# ’ns) insanoğlu, 
insanlar < # ins insanlık, tüm 
insanlar, "mâş/’anâşâ halk, 
kavim < Akad nisu(m), riîsu, 
nesu çoğ. nisü halk, insanlar < 
Akad nesu (m) ne’âsum, na’ösum 
yaşamak, (yeniden) . canlanmak 
— > insan 

nisan < süry, Ar riîsân(nun) < Akad 
nisa(n)nu(m), nisa(n)nu(m), 
nisakku, nisan/ggu ilk meyve, 
ürün,l. Babil ayı < Süm N1SAG 
ilk meyve; ilk üzüm? > Akad > 
İbr nîsân 

*Akadca’daki birinci aydır, 
nisvan kadınlar < Ar niswân ( # nws 
çoğ.) < Ar nisâ ’ < # ins insanlık, 
tüm insanlar, ‘inâş/’anâşâ halk, 
kavim < Akad nisu(m), nîsu, 
nesu çoğ. nisü halk, insanlar < 
Akad nesu(m) ne ’âsum, na’âsum 
yaşamak, (yeniden) canlanmak 
— > inşa 

nitr(o)- Fr/İng nitr(o)- azot Yun 
nitron sodyum karbonat, (soda) 
veya potasyum nitrat (güherçile), 
Emıs ntr, nlrj, nlry.t (netyeri), 
nîrjSm ‘ (güney Natron), nlrj m 
Hw (kuzey Natron) Mısır’da bir 



265 




m 



vadinin adı < (?) Akad nit(i)ru 
güherçile, sodyum 

*Ibr net er, Ar natrun / nitrun , 
Yun vtıpov (nitron) 

İtal nitro, İspanyolca: nitro, İng 
nitre 

^Türkçe’ye Batı dillerinden 
geçmiştir. Batı dillerine de 
Yunanca ya da Arapça 
vasıtasıyla girmiştir? Ayrıca eski 
Mısır dilinde (nTrjSm). 
nitrat < Fr nitrate—* nitr(o)- 
nohut < Fa nuxüd < ?Ar nuqd, 
nuqud < Akad niqdu(m) bir bitki 
(nohut?) 

*Johannes C. De Moor “Frustula 
Ygaritica” JNES XXIII, no 1, 
s. 355-365 

nur < Ar nür ışık < nwr aydınlık 
olma, aydınlanma < Akad nuru 
I, ışık < Akad nawâru(m), 
namâru, parlak olmak, aydınlık 
olmak <— nuranî, Aynur, 
minare, münevver, nar 2 , 

Nuray, Nurbanu, Nurçin, 
Nursel, Nurten, Nurgül, 

Nur hay at, Nuri/ -ye, Nur an, 
Nurol, Nurhan, Nursel, tenvir 
*Nur’la başlayan veya biten diğer 
bazı isimler, Binnur, Bimur, 
Gülnur, Mahinur, Nural, 

Nurbanu, Nurcan, Nurdal, 
Nurdan, Nurdoğan, Nurel, 

Nurgör, Nurışık, Nurkan, Nurkut, 
Nuröz, Nurperi, Nursaç, Nursal, 
Nursan, Nurseli, Nursen, Nursev, 
Nursevim, Nursevin, Nurşen, 
Nurtopu, Şennur, Tennur 
Nur an öi Işıklı, aydınlık, aydın < Ar 
nür ışık < # nwr aydınlık olma, 
aydınlanma < Akad nüm I, ışık 



< Akad nawâru(m), namâru, 
parlak olmak, aydınlık olmak — > 
nur 

Nurani nurlu, mübarek görünüşlü, 
görünümü saygı veren ve şanlı, 
Fa nurani < Ar nür ışık < nwr 
aydınlık olma, aydınlanma < 
Akad nuru 1, ışık < Akad 
nawâru(m), namâru , parlak 

olmak, aydınlık olmak — » nur 

Nuray öi ay ışığı < Ar nür ışık < nwr 
aydınlık olma, aydınlanma < 
Akad nuru I, ışık < Akad 
nawâru(m), namâru, parlak 

olmak, aydınlık olmak — > nur 

Nurbanu Işık Hanım, Nur hanım, < 
Ar nür ışık < nwr aydınlık -olma, 
aydınlanma. < Akad nuru I, ışık 
’< Akad nawâru(m), namâru, 
parlak olmak, aydınlık olmak — » 
nur 

Nurcan öi nur + Fa can can < Akad 
nüru I, ışık < Akad nawâru(m), 
namâru, ışıklı, parlak, aydınlık 
olmak — » nur 

Nurçin Işık parıltısı, ışık toplayan < 
Ar nür ışık < nwr aydınlık olma, 
aydınlanma < Akad nüm I, ışık 

< Akad nawâru(m), namâru, 
parlak olmak, aydınlık olmak — > 
nur 

Nurdan öi Işıktan yapılmış, ışıktan 
ibaretmiş gibi parlak olan < 
Akad nüru I, ışık < Akad 
nawâru(m), namâru, -İşıklı, 
parlak, aydınlık olmak — > nur 

Nurettin < Ar nureddm dinin ışığı < 
Ar nür ışık < # nwr aydınlı! 
olma, aydınlanma < Akad nün 
1, ışık < Akad nawâru(m) 



266 




namâru, parlak olmak, aydınlık 
olmak — * nur, din 

Nurgüi öi < Ar nür ışık < nwr 
aydınlık olma, aydınlanma < 
Akad nüru I, ışık < Akad 
nawâru(m), namâru , parlak 
olmak, aydınlık olmak + gül — » 
nur 

Nuri-Nuriye öi Işık ve ışıktan gelme, 
ışıklı, aydınlıklı < Ar nür ışık < 
nwr aydınlık olma, aydmlanma.< 
Akad nuru I, ışık < Akad nuru I 
ışık ■ < Akad nawâru(m), 

namâru, parlak, aydınlık olmak 
— > nur 

Nurol öi ışık saç, ışık ol, nur gibi 
aydınlık ol Akad nüru I, ışık < 
Akad nawâru(m), namâru, 
parlak aydınlık, ışıklı olmak — > 
nur 

Nursel öi Işık seli, akım < Ar nür 
ışık < nwr aydınlık olma, 
aydınlanma < Akad nüru I, ışık 
< Akad nawâru(m), namâru, 
parlak olmak, aydınlık olmak — > 
nur, sel 

nüfus < Ar nufüs {nfs çoğ.) kişiler < 
Ar nafs kişi < Akad napîsu(m) 
nefes < Akad napâsu(m) I soluk, 
nefes almak — > nefes 

nüsha (yazıda) kopya, bir kitabın 
temiz yazılı örneği < Ar nusxa(t) 
bir yazıyı kopyalama, temize 
çekme < # ns% dikkatle yazma, 
temize çekme < Aram îiuss^ü < 
Akad nas(jıı(m ) sükülmüş, kopuk 
bir tableti kopya etmek, temize 
çekmek < Akad nasâhu 
koparmak, sökmek, hareket 
etmek, yola çokmak 4— istinsah, 
muska 



nüzul < Ar nüzul aşağıya iniş, inme, 
hastalık, fe nezle < Ar nezle( t) inme 
nezle< # nzl inme < Akad 
nazâlu(m) su vb. dökmek, 
akıtmak, boşaltmak; Akad nezü 
dökmek, serpmek, fışkırtmak; 
(insan veya hayvan) idrar veya 
dışkı boşaltmak — > nezle 

Ö 

öşür/öşr- < Ar 'uşr onda bir, 
mahsulün onda biri şeklinde 
alman vergi, aşar, < # ‘şr 1 on 
(10) < akad eser on (10) — » aşar 

P 

par(-lamak), parıldamak, parıl-tı, 
pırıl-tı ışıklanmak, ışımak, 
alevlenmek, ışıltılar saçmak, ? < 
İtal brillo kristal < Lat beryllus 
/ < Ar billür kristal < E Yun 
(3epoAAoç berüllos zümrüt, 
akuamarin ve benzerlerini 
kapsayan değerli taş türü ? < 
Akad barâru parlamak, yıldız 
(gibi) parıldamak, kıvılcımlar 
saçmak? < Akad barâqu(m) 
aydınlatmak, ışık vermek, 
parlamak — > ? bereket 
perşembe < Fa pencşembe haftanın 
beşinci günü, pena (Fa) beş + 
şenbe / şenbih < Aram # şbw‘h 
1. cumartesi, 2. hafta < İbr 
şebbât dinlenme günü, cumartesi 
< # şbt dinlenme < Akad sabâtu 
veya Sabatu(m) (11. Babil ayı) < 
şubat 

pire < ET bürge < ? Ar burgüt < 
Akad persâ um, per ’asum, 
parsa ’u, pa/ursu ’u, persa ’u, 



267 




pimi’ zıt pire > İbr par'ös, İtal 
pulce pire, İsp pıılga 
^Kelimelerin benzerliği 

düşündürücüdür. 

pirpirim/pürpürüm yörs. Semizotu. 
Ağızlarda piirpürüm olarak da 
geçer (EREN 1974s. 335) < Erm 
p'rp’rem semizotu < Fa 
parpamın < Aka d parparhû , 
papparljıı. papparhllıtm , 

papparljâtıı semizotu < Sünı 
BABBAR. Hl(.SAR) 

R 

rab/rabb- < Ar râhb usta, efendi, 
tanrı < # rhh büyük olma, 

büyütme, yetiştirme < Akad 
ra biı II. Ruba 'um, büyük olmak, 
büyümek < Akad rabıt I. 
rahiu(m) “büyük " < Akad rabıt 
II. büyük olmak, büyümek > 
Akad rah, şef, idareci 
*Ugar rb, rabbu , İbr rab çok, 
sayıca çok, Fen rb büyük-çok, 
Yun f paPf3(s) (rabbe, 
'pap(3o(n)v(s)ı (rabbo(u)n(e)i) 
— » erbab, mürebbiye, rebap, 
terbiye 

radde < Ar râdde(t) ulaşılan nokta < 
# wrd ulaşma, varma < Akad 
( w)arâdu(m ) eredu, urâdu geri 
dönmek, geri gitmek, nesil, 
zürriyet, soy — > vürut 

rahim 1 (kısa i ile) < Ar rahim 1, 
rihm uterus, döl yatağı < # rhm 
merhamet etme, sevme < Akad 
remu(m), rîmu rahim, döl yatağı, 
şefkat, merhamet, rikkat < Akad 
remu(m) > Astır re’dmu(m) 
merhametli olmak, birine şefkat 
duymak, sevecen olmak +— 



istirham, merhamet, merhum, 
rahim 2 , rahman, rahmet 2 

*Karş. İbr rakam, Aram # rhm 
(rahim), 

*Akad râmu(m) II, ra’ amit (m), 
ramâmıt sevmek âşık olmak 
sevgi, aşk 

rahim 2 (uzun i ile) < Ar rahim 
merhamet eden, Allahın bir sıfatı 

< # rhm merhamet etme, sevme < 
Akad remu(m), rîmu rahim, döl 
yatağı, şefkat, merhamet, rikkat 

< Akad remu(m), Asm 
re’âmu(m) merhametli olmak, 
birine şefkat duymak, sevecer 
olmak, ayrıca Akad râmu(m) II 
ra’âmıı(m), ramâmu sevmek aşıl 
olmak sevgi, aşk -—>• rahim 1 

rahip < Ar râhib Hristiyan diı 
adamı < # rhb saygı gösterme 
çekinme < # rbb büyük olma 
büyütme, yetiştirme < Aka« 
rabû II. r aba’ um, büyük olmak 
büyümek < Akad rabû . 
rabht(m) büyük < Akad rabû j 
büyük olmak, büyümek > Aka 
rab, şef, idareci — » rab, 

rahman < Ar rahman Allahın b 
sıfatı < Ar rahim merhamet ede] 
Allahın bir sıfatı < # rh 

W 

merhamet etme, esirgeme sevn 

< Akad remu(m), rîmu rahir 
döl yatağı, şefkat, merhamt 
rikkat < Akad remu(m), Ası 
re ’âmu(m) merhametli olma 
birine şefkat duymak, seveo 
olmak rahim 1 

*Akad râmu(m) II, ra ’dmufr 
ramâmu sevmek âşık olm 
sevgi, aşk 




rahmet 1 < Ar rahme(t) acıma, 

' merhamet < Ar rahim merhamet 
eden, Allahın bir sıfatı < # rhm 
merhamet etme, esirgeme sevme 
< Akad remu(m), rimu , şefkat, 
merhamet, rikkat, rahim, döl 
yatağı < Akad remu(m), Asur 
re ’âmu(m) merhametli olmak, 

birine şefkat duymak, sevecen 
olmak — ► rahim 1 

*Akad râmu(m) II, ra’âmu(m), 
ramctmu sevmek âşık olmak 
sevgi, aşk 

rahvan (?) < Fa röhvend yollu, hızlı 
giden at, râh/reh yol < ? Akad 
urhu(m) I, Asur arhu yol + Fa 
vend gelen — > gümrah 
*gümrah, harcırah, rehber 

keşimeleriııdeki rdh- hecesi 
Akadca kökenli olmalıdır < 
Akad urhu(m) I, Asur arjju yol 
raiyet < Ar ra ‘iye (t) sürü hayvanı, 

davar < # r‘y hayvan gütme, 

gözetme < Akad re ’û(m), ra’û, 
rey/wû çobanlık yapmak, bir şeyi 
gözetlemek, (bir şey için) hazır 
bulunmak — > riayet 
rakı < Ar ‘araqi rakı < ‘araq 
terleme, damlama, damlatma < 
‘rq < Akad râku (sıvılar için) 
dökmek < Süm [İR] ? 
*Akadcadaki ramaku(m) yıkamak, 
yıkanmak, ıslatmak kelimesiyle 
eş kökten olabilir mi? 
rakkas/e < Ar raqs dans < # rqs 
dans etme < Akad raqâdu(m) 
dans etmek, sıçramak, sekmek > 
raqqiddu(m), râgidıım kült 
dansçısı, rigittu bir dans — ► raks 
raks < Ar raqs dans < # rqs dans 
etme < Akad raqâdu(m) dans 



etmek, % sıçramak, sekmek > 
Akad raqqiddu (m), râgidıım kült 
dansçısı, rigittu bir dans <— 
rakkas/e 

rasat < Ar raşad gözleme, 
gözetleme < # rşd < Akad 
raşâdu(m) gizlice bakma 
gözetleme (uzay ?)— ► rasathane, 
tarassut 

rasathane < Ar raşad gözleme, 
gözetleme < # rşd < Akad 
raşâdu(m) gizlice bakma 
gözetleme (uzay ?) + Fa hane 
hane, ev — > rasat 

reaya < Ar re ‘âyâ ( ra'Iyet çoğ.) 
davar, sürü < # r‘y gözetme, 
davar gütme < Akad re’û(m), 
ra’û, rey/wû çobanlık yapmak, 
bir şeyi gözetlemek, (bir şey için) 
hazır bulunmak — > riayet 

rebab < Ar rabâb 1. ustalık, 
virtiyözlük, 2. bir çalgı < # rbb 
usta olma, hâkim olma < Akad 
rabû II, rabâ’um, büyük olmak, 
büyümek —>• rab 

redif Son dönem Osmanlı ordusunda, 
askerlik görevini bitirdikten 
sonra yedeğe ayrılan er < Ar 
radif asker yedeği < # rdf 
arkasından gitme < Akad 
redû(m) asker; Akad redû(m) /, 
Asur radâ’u(m) beraber gitmek, 
refakat etmek, kılavuzluk etmek, 
yedeğinde götürmek > İbr rdy, 
rdvv 2 

reis < Ar reis önder, yönetici, lider < 
re’s (baş), < # r’s Akad resu(m), 
rösu(m) baş, başlama, başlangıç 
> Akad ra 'su, re 'su, râsu 
Kaidelilerin (Keldanilerin) şeyhi, 
yöneticisi < Aram # r’ş reis, 



269 




* 



reisülküttap, resen / re’sen, 
riyaset 

reisülküttap Eskiden hariciye nazırı, 
dışişleri bakanı < Ar reis + (Ar) 
el-küttâb (kâtib çoğ.) < Ar reis 
yönetici, lider < re’s (baş) < # r ’ş 
< Akad r esu (m), râsu(m) baş, 
başlama — » reis 

resen / re’sen (kendi başına, 
bağımsız olarak) < Ar reis 
yönetici, lider < re’s (baş) < # r’ş 
Akad resu(m), rösu(m baş, 
başlama, başlangıç < Aram # r ’ş, 
— » reis 

riayet < Ar ri‘âye(t) bakma, 
gözetme, davar gütme, çobanlık 
etme, <# r‘y < Akad re’û(m), 
ra’û, rey/yvû çobanlık yapmak, 
bir şeyi gözetlemek, (bir şey için) 
hazır bulunmak — * mera, meri, 
raiyet, reaya 

rikkat < Ar rıqqa(t) incelik, 
duyarlılık, hassasiyet < # rqq 
incelme, duyarlılık gösterme < 
Akad raqaqu(m) ince, zarif 
olmak <— merak 

riyaset başkanlık, önderlik < Ar 
ri ’âsd reislik < Ar reis yönetici, 
lider < re’s (baş), < # r’ş < Akad 
resu(m), râsu(m) baş, başlama, 
başlangıç, Akad ra ’su, re ’su, 
râsu Kaidelilerin (keldanilerin) 
şeyhi, başı < Aram # r ’ş — » reis 

rubai Ar < rubai dörtlük, şiirdeki 
kıta < rb dört < Akad erbe dört 
> erbâ kırk 

ruhban < Ar ruhban (; râhib çoğ.) 
rahipler< # rbb büyük olma, 
büyütme, yetiştirme < Akad 
rabû II. Rabâ’um, büyük olmak, 
büyümek < Akad rabû I. 



$ 

rabiu(m) büyük < Akad rabû II. 
büyük olmak, büyümek — > rahip 
— > rab 

rutubet < Ar rutübe(t) nem, ıslaklık 
< # rtb ıslak olma < Akad 
ratâbu(m) nemli rutubetli olmak 
> rutibtu rutubet, rutubtu rutubet 

S 

saat < Ar sâ ‘a(t) 1 . genişlik, en 2. iki 
şeyin aralığı, süre 3 . saat < #ws‘ 
geniş olma < Akad (w)uşşû(m), 
muşşû yaymak, dışarıya açmak 
■— > vüsat 

Sabit < Ar Oâbit, sebat eden, yerinde 
duran < # Obt sabit olma < Akad 
subtu(m) I, suptu(m) otumlacak 
yer, sandalye, ev, ikametgâh 
mesken, ikametgâh. ; 

*Belki < wasâbum < Akad 
(w)asâbu(m), Asur (ekseriyetle' 
usâbu(m), oturmak, sakin olma! 
— > sebat 

safra < Ar safra safra salgısı < # sfı 
sarı < Akad azupiru(m) 
azupirönu, azuki/arânu, safran - 
azupfru arqu sarı > Akaç 
azupirânitu safrana benzeı 
safran gibi (belki safran sans 
renginde olan) — > safran 

safran < Ar za ’farân sarı boya vere, 
soğanlı bitki < z‘fr— şfr sarı * 
Akad azupiru(m), azupirânı 
azuki/arânu, safran > azupir 
arqu sarı > Akad" azupirânii 
safrana benzer > Hit ^ r AZUPİR) 
safran safra 

*Ar > İtal zajferano, İs 
azafran, İng saffron 



.270 




I fpâlira < Ar sahra çö! < şhr < ? 
| r~' Akad şeru(m) arka, üst taraf, 
step, bozkır > şerû çöl polisi? 
saka su getiren, gu dağıtan, sucu < 
gfp Ar saqqâ sucu < # sqy su verme, 

f sulama < Akad saqu II, satu I 

içmek < Akad saqû III, Asur 
saqa’u(m) içki, içecek vermek, 
sulamak > Akad saqûtu(m) 
sulama — > saka 

saki < Ar sâqi saki, içki veren < # 
sqy su verme < # sqy su verme, 
sulama < Akad sagu II, satu I 
içmek < Akad saqû III, Asur 
saqa’u(m) içki, içecek vermek, 
sulamak > Akad saqûtu(m ) 
sulama > Ar sâql*> İsp azacân 
sucu, su taşıyan, saki, İsp 
aceguia şakilik, su taşıma <— 
saka, sıska 

sakil 6aqîl ağır hantal ' < # Oql < Ar 
9aqala tarttı < Akad saqâlu(m), 
tartmak, ödemek — » sıklet 
sakin < Ar sakin bir yerde oturan, 
durgun < Ar sükûn durağanlık, 
durma, huzur, hareketsizlik < # 
sim 1. hareketsiz olma, durma, 
bir yerde oturma, 2. bir yerde 
oturma, konaklama, ikamet etme 
< Akad sakânu(m), sakânum 
koymak, yerleştirmek — > sükun 
sako hafif ve şekilsiz ceket, pardesi < 
İtal sacco, 1. çuval, torba, 2. 
gevşek bir tür ceket < Lat saccus 
çuval bezi, çuval, çul < E Yun 
gukkoç sâkkos, İbr sâq < Akad 
saqqu çuval, torba, harar, kese, 
bedene oturmayan kadın veya 
çocuk giysisi 

sala 'cemaati bayram veya Cuma 
namazına çağırmak veya bazı 



yerlerde de cenaze için kılınacak 
namazı haber vermek için 
minarelerde okunan salât < Ar 
şalâ(t) namaz < # şlw namaz 
kılma, ibadet etme < Akad 
şullû, şallû niyaz etmek, rica 
etmek, dua etmek, yalvarmak > 
şulû, şullû yalvarma, dua > 
sullû(m) I, sallüm, yalvarmak, 
istirham etmek, dua etmek > 
Ugar siy. Aram şelo/ütâ, Sür 
tzela, (Ar >) İsp (a)zalâ, salâ, 
namaz musalla, salavat 
salavat < Ar şalawât (şala çoğ.) Ar 
şalâ(t) namaz < # şlw namaz 
kılma, ibadet etme < Akad şullû > 
şallû niyaz etmek, rica etmek, - 
dua etmek; yalvarmak > şulû, 
şullû yalvarma, dua > sullû(m) I, 
sallûm, yalvarmak, istirham 
etmek, dua etmek — ► salâ 
salhane Ar salx hayvan derisini 
yüzme (< # slx) + Fa hane ev < 
Akad salâqu(m) (deri vs.) 
yüzmek, kesmek — >■ maslak 
* < Akad maslü(m), meslû(m)l , 
masliu(m) (deri) kova, deri paket 
sargısı, tuluk; kumaşlar için deri 
paket sargısı < ? Akad salû(m) I 
batırmak, daldırmak > Aram slh 
*salâqu(m) ile salû(m) I arasındaki 
anlam yakınlığının izahı zordur 
*İbr salah hayvan derisi, post, 
Aram slh deri 

■ *Nişanyan, 3 84’ de Akad maslü 
derisi yüzülmüş 

salim < Ar salim emin ve güvencede 
olan < # sim sağ ve esen olma, 
güvenli olma < Akad salâmu(m) 
II, selemu huzurlu, barış içinde 
olmak, arkadaş dost olmak barış 



271 




yapmak, barışmak < Akad 
salâmu(m) II, sağlıklı, sağlam 
olmak, iyi, hoş olmak < Siim 
SALIM, SİLİM? -> selam 

saltanat < Ar saltana 1 < Ar sultân 
hükümdar (< # sltn), Aram 
şultânâ < Aram # slt hükmetme, 
iktidar sahibi olma, hükümdar 
olma < Akad salâtu(m) I 
yönetmek, hüküm sürmek, yetkili 
olmak, yönetim, kontrol, 
politik/ticari kontrol gücü olmak 
— » sultan — > sulta 

Sam (yeli) < Ar sâmm zehirleyen, < 
# sâmm zehirleme? 

*Sam yeli’nin anlamı Nişanyan’m 
belittiği gibi şamm (şifalı ot) 
veya zehirleme ile ilgili olmayıp 
Akad sawûm II, samû, semû 
“bir şeyi kavurmak, (fırında) 
kızartmak” eyleminden geliyor 
olmalıdır. 

*Akad sawûm çöl 

sanat < Ar şan‘a.(t ) beceri, meslek, 
ustalık < # şn‘ el becerisi ile 
imal etme tasarlama, düzenleme 

< Akad za’ânu(m), zânu 
süslemek, bezemek — » 
müzeyyen, sanayi, sınai, suni, 
tersane, tezyin, zanaat 

sanayi sanatlar, meslekler, imalat 
işleri < Ar şanâ'i ( şanâ‘a(t ) 
çoğ.) < Ar şan'a(t) beceri, 
meslek, ustalık < # şıı ‘ el 
becerisi ile imal etme tasarlama, 
düzenleme < Akad za ’ânu(m), 
zânu süslemek, bezemek — » 
zanaat, sanat 

sandık < Ar şandüq sandık < # şndq 

< Akad? saddu II, çoğ. saddânu 
altın veya değerli objeleri 



koymaya yarayan, tahtadan 
yapılmış sandık veya kutu 
sanduka 

sanduka < Ar şandüka(t) sandık Ar 
şandüq sandık < # şndq < Akad? 
saddu II, çoğ. saddânu altın veya 
değerli objeleri koymaya 
yarayan, tahtadan yapılmış 
sandık veya kutu — * sandık 
sani < Ar Oâni ikiye katlayan, ikinci 

< Ar iOnân iki < dana ikiye 

katladı < Ony iki < Akad sina II. 
sena, sitta iki (2) < Akad 
sanû(m) I, Asur s aniu(m); 

sanitu(m) ikinci, sonraki; Akad 
sanû III, sanâ’u(m) iki defa 
yapmak — > esna, hamdüsena, 
istisna, mesnevi, müstesna, 
saniye, sena 

*Akad sâ “the two of” su 
saniye < Ar dâniyya ikinci şey 
ikincil, saatin ikinci 

bölümlerinden her biri, saniye ■= 

< Ar Bam 1 Ony iki Akad sine 
II, sena, sitti iki (2) +— sani 

sapta(mak) YT (1935) tesbit etme' 

< ? Belki sabit/tesbit • ( < Ar 
0b t) grubundan serbest çağrışır 
yoluyla türetildiği düşüniilebil 
(Nişanyan 2007 417). Saplama 
kelimesinin de etkilediği c 
düşünülebilir. < # Ohl sabit olrr 

< Akad suhtıı(m) l, suptu(n 
oturulacak yer, sandalye, e 
ikametgâh mesken sebat 

v 'Belki < Akad (w)asâbu(m), Ası 
(ekseriyetle) usâbıı(m), oturma 
sakin olmak — » sebat 
sarahat < Ar şarâba 1 berraklı 
saflık, kolaş anlaşılır olma « 
şrh açık ve berrak olma < Ak: 



272 




şarâhu(m) II aydınlatmak, 
parlatmak, parıltılı olmak <— 
sarih, sürahi, tasrih 
*Karş. Şark, şerare vb. kelimeleri 
sarfınazar < Ar sarfu-n- nazar göz 
ardı etme Ar sarf öte yana 
çevirme + nazar < Ar nazar < 
Ar nazara bakma, gözetme, 
bdkçilik etme (# n25*) < Akad 
naşâru(m), bakmak, gözlemek, 
korumak, muhafaza etmek, 

korumak dikkat etmek — ► nazar 
sarı) sabır zambakgillerden, sıcak 
bölgelerde yetişen, yaprakları 
oldukça yüksek bir sapın tepesine 
toplanmış olan bir süs bitkisi 
“aloe vera”, bir kaktüs türü. Bu 

bitkinin etli ve kaim 

yapraklarından çıkarılan, 

kırmızımtrak esmer renkli 

hekimlikte kullanılan bir madde 

< Ar şahir bir tür kaktüs, aloe, 
Aram şabarâ < Akad şibaru, 
şiburu acı bir bitki, “aloe” 

;arih <Ar sarih saf, berrak, açık, 
anlamı açık olan < # şrh açık ve 
berrak olma < Akad şar ahu (m) 
II aydınlatmak, parlatmak, 
parıltılı olmak — » sarahat 
jatır 1 < Ar satr düz çizgi, yazı 
sırası < str düz çizgi çizme < 
Akad sutar yazı, tablet, stel, 
yazı kopyası < Akad satru(m) 
yazı(lı), yazılmış < Akad 
satâru(m) II, satâru yazmak 
sebat < Ar Oebât aynı yerde durma, 
hareketsiz kalfna, vaz geçmeme 

< # dbt < Akad subtu(m) I, 
suptu (m) oturulacak yer, 
’ sandalye, ev, ikametgâh 



mesken^- isbat, müsbet, sapta- 
(mak), sübut, tespit 
*belki < Akad (w)asâbu(m) Asm 
(ekseriyetle) usâbu(m), oturmak, 
sakin(i) olmak 

seccade Üzerinde bir kişinin namaz 
kılabileceği büyüklükte halı, 
veya kumaştan yaygı, namazlık < 
Ar sacda' yere kapanma, tapınma 
(< # scd) < Aram sgd secde 
etme, ibadet etme > ? < Akad 
sâgittu tapmaktaki dinsel 
törenleri yöneten kadın < Akad 
sagu II mabet, tapmak, kutsal 
yer, sella, kutsal iç oda — > secde 
secde Namazda, alnı el ayalarını, 
dizleri ve ayak parmaklarını yere 
koyarak alman durum, yere 
kapanma < Ar sacda' yere 
kapanma, tapınma < Ar sacada 
secde etti, tapındı (< # scd) < 
Aram sgd secde etme, ibadet 
etme > ? < Akad sâgittu 

tapmaktaki dinsel törenleri 
yöneten kadın < Akad sagu II 
mabet, tapmak, kutsal yer, sella, 
kutsal iç oda <— mescit 
sedir kozalaklı bir ağaç < Fr cedre 
sedir ağacı < Yun Ksöpov 
kedron E Yun Ksöpoç kedros 
katran ağacı, sedir < İbr/Aram 
# qtr duman tütmek, 
tütsülemek < Akad gatrânu 
katran ağacı (sedir) reçinesi? < 
qatâru III ateş, tütsü vb. 
tütmek, duman, yanık, 
(dumanla, isle) karartmak — » 
(katran 2 ) — > katran 1 
*İbr ‘ittran, Syr ‘ettrana, La t 
cedrus, ital cedro İsp cedro, 
Fr cedre, İng cedar sedir ağacı 



273 




Bul katran, Mac katrany, Fa 
aattran , Rom catran 
safalet < Ar s af ala 1 aşağı veya 
aşağıda olma, aşağılık olma < Ar 
safala aşağı idi < # sfl aşağı veya 
aşağı tabakadan olma İbr/Aram 
# şpl altta veya aşağıda olma, 
sefil olma < Akad sapâlufm) 
aşağıda olmak, gövdenin alt 
kısmı, alt, aşağı > İbr şippül alt, 
aşağı sefil, süfli 
sefil < Ar sefil alçak, hor, aşağı 
tabakadan < # sfl < # sfl aşağı 
veya aşağı tabakadan olma < 
Akad sapâlu(m) aşağıda olmak, 
gövdenin alt kısmı > İbr şippül 
alt, aşağı — > sefalet 
seher gün ağarması, tan vakti < Ar 
sahar < # shr, Aram şaydrâ < 
Akad seheru, sihiru sabah < 
BSem 

*karş. Akad seru(m) II, siru 
sabah, sabahyıldızı, tan vakti, 
gün ağarması > Akad sertu(m) 
II, sîrtufm) sabah; seher yıldızı 
sekene < Ar sakana 1 {sakin çoğ.) bir 
yerde oturanlar < # skn 1 . 

hareketsiz olma, durma, bir yerde 
oturma, 2. bir yerde oturma, 
konaklama, ikamet etme < Akad 
sakânu(m), sakânum koymak, 
yerleştirmek — » sakin — ► sükun 
sekte Ar sakta 1 1. sessiz kalma, 2. 
kalp krizi, sara krizi < # skt sessiz 
kalma < Ar sükût sessizlik, 
susma < # skt sessiz olma < 
Akad sakâtu(m) sessiz olmak, 
sessiz — * sükut 

sel < Ar sayl sel, su akıntısı < Ar 
sala su aktı < # syl < Akad 
salû(m)I, salû batırmak, 



daldırmak, dalmak isale, 

mayasıl, selsebil, seylap, seyyal 
selâm bir kimseyle karşılaşıldığında, 
birinin yanma gidildiğinde veya 
yanından uzaklaşıldığmda sözle 
veya işaretle bir nezaket gösterisi 
yapma, esenlenme < Ar salam 1. 
sağ ve salim olma, selamet, barış, 
2. selam < # sim sağ ve esen 
olma, güvenli olma < Akad 
salömufm) II, selemu huzurlu, 
barış içinde olmak, arkadaş dost 
olmak barış yapmak, barışmak, < 
Süm SALIM, SİLİM sağlıklı, 
sıhhatli, sağlam 

aleykümselâm, İslâm, 

İslâmiyet, Müslüm, Müslüman, 
salim, selâm, selâmet, 
selâmünaleyküm, Selim/-e, 
Selma, şeyhülislam, tesellüm, 
teslim, vesselam 

*Akad salâmu(m) II, sağlıklı, 
sağlam olmak, iyi, hoş olmak, < 
Süm SALIM, SİLİM sağlıklı, 
sıhhatli, sağlam 

*Akadca salâmu(m) II, selemu ve 
salâniu(m) II (Süm SALIM, 
SİLİM) kelimeleri arasında 

anlam yakınlaşması veya 

kaynaşması olmuş olmalıdır. 
Selamet < Ar selâme(t) emin ve 
güvencede olma, barış < # sim < 
Akad salâmu(m) II, selemu 
huzurlu, barış içinde olmak, 

arkadaş dost olmak barı; 

yapmak, barışmak — » selam 
*Akad salâmu(m) II, sağlıklı 
sağlam olmak, iyi, hoş olmak ■= 
Süm SALIM, SİLİM sağlıklı 
sıhhatli, sağlam 



274 




■ pgmaleyküm < Ar selâmün 
aleyküm barış üzerinize (olsun) 
# sim < Akad salâmufm) II, 
f ''selemu huzurlu, barış içinde 
olmak, arkadaş dost olmak barış 
yapmak, barışmak Moley-kum 
sizin üzerinize < Ar ‘ale(y) üzeri, 
üstü, -e karşı, gibi, üzere — ■» 
selam 

* Akad salâmufm ) II, sağlıklı, 
sağlam olmak, iyi, hoş olmak < 
Süm SALİM, SİLİM sağlıklı, 
sMıatli, sağlam 

selatin (< # s II) Aram # s it 
hükmetme, iktidar sahibi olma, 
hükümdar olma, Aram # slt 
hükmetme, iktidar sahibi olma, 
hükümdar olma < Akad 
salâtu(m) I yönetmek, hüküm 
sürmek, yetkili olmak, yönetim, 
kontrol, politik/ticari kontrol 
gücü olmak — > sulta 
sele yayvan sepet < Ar/Fa salla 1 
hasırdan örülmüş sepet < Aram 
sala < Akad sellu, sillu(m) sepet, 
sele, Akad sillu sepet yada 
sadak? < Süm GI.GUR.SAL.LA 
(ince bir kap) 

*İbr ssal, Fa s aile 

SelimAe öi selamette olan, sağlam 
kusursuz < sim < Akad 
salâmufm) II, selemu huzurlu, 
barış içinde olmak, arkadaş dost 
olmak barış yapmak, barışmak < 
Akad salâmufm) II, sağlıklı, 
sağlam olmak, iyi, hoş olmak < 
Süm [SALIM, SİLİM] : ? -+ 
selam 

Selma öi selamette olma < # sim < 
Akad salâmufm) II, selemu 
huzurlu, barış içinde olmak, 



arkadaş, dost olmak, banş 
yapmak, barışmak < Akad 
salâmufm) II, sağlıklı, sağlam 
olmak, iyi, hoş olmak < Süm 
SALIM, SİLİM sağlıklı, sıhhatli, 
sağlam — > selam 

seîsebil < Ar salsabil bol akan pınar 

< Ar sayl sel, su akıntısı < Ar 
sala su aktı < # syl < Akad 
salû(m)I, salû batırmak, 
daldırmak, dalmak + sebil < Ar 
sabîl < Aram şabilâ su yolu, 
kanal, Samanyolu < Aram # şbl 
taşıma getirme — * sel 

selvi = servi 

sema gök, gökyüzü < Ar sama gök 

< # smw çok yükselme yüksekte 
olma yücelme < Akad samû "I, 
sama ’u gökyüzü, hava «— 
aiaimsema, semavi 

semavi < Ar samâvî göksel < Ar 
sama ’ gök < # smw çok 

yükselme yüksekte olma 
yücelme < Akad samû I, sama ’u 
gökyüzü, hava — » sema 

semer yük hayvanı < Yun oapdpı 
(samâri) < ? Eyun? adyjıa 

(sağma) semer, ağır örtü 
(Nişanyan 2007)); < Ar himar 

eşek < Akad imeru, iml/ârufm), 
Asur emâru(m) eşek İbr hamor, 
Sür hemara, Ugar hhmr 
*Eşek ve semer kelimeleri 
birbirleriyle anlam etkileşimine 
uğramış olmalıdır. 

semolina < İng semoline irmik < 
İtal semola kepekli un, irmik < 
Lat simil < EYun aepıSdkıç 
semidalis < Aram # smd arpa 
ekmeği, irmik bulamacı < Akad 



275 




samîdu kaba un, irmik, samadu 
öğütmek — » simit 
*karş. Akad se 'um arpa; ağırlık 
ölçü birimi < ? Süm ŞE arpa 

sena (öi) övme < Ar Oenâ övme, 
yüceltme < # Ony ikiye katlama < 
Ony iki < Akad sina II, sena, s itti 
iki (2) — » saniye 

Sene yıl < Ar sana 1 < Akad 
sattu(m), santu(m) çoğ. sanâtu 
yıl > Ugar snt, İbr sanat 

servi, selvi (cupressus sempervirens) 
< Fa serv < Akad surmenu(m), 
surmînu(m), sur’înu, surmıru 
selvi, servi < Süm SÜRMEN 
(SU.ME.EREN, SU.EREN.ME, 
EREN.SU.ME), 

(GIS)SUR.MÎN 3 ; 

GIS.SU.UR.MİN; 

(GIS).SU.UR 2 ME 

Setre düz yakalı, önü ilikli ceket < 
Ar setr , örtünme, Ar sitr peçe, 
yaşmak örtü < Akad sataru ince 
' bir giysi < Akad sitrum 
örtünmek için kullanılan bir çeşit 
palto > Hit. seter Ar sitr peçe 
(Cebesoy 1995 s.184-186) 

*Akad sîtu II kumaş, satû(m) I 
düğümlenmiş, bağlanmış, 

düğümlü, dokuma, örme < Akad 
satû(m) III düğümlemek, 
bağlamak 

Sevir öküz, boğa < Ar sevir < Akad 
süru(m) III boğa > İbr şor öküz, 
Sür thaura, Ugar thr, Ebla 
thuru, Fa thour, 

*EYun ranpoç (tauros) boğa ve 
diğer Hint-Avrupa dillerinde 
görülen eş kökenli kelimeler (Lat 
taurus, İtal toro îsp tor o...) 
Semitik kökenli olmalıdır. 



seylap su baskını < Fa saylat < Ar 
sayl sel, su akıntısı < # syl < 
Akad salû(m)I, sahi batırmak, 
daldırmak, dalmak + ab Fa ab su 
— > sel 

seyyal (öi) çök akıcı, akışkan sıvı, 
yerinde duramayan < Ar sayyal 
çök akıcı < Ar sayl sel, su 
akıntısı < Ar sala su aktı < # syl 
< Akad salû(m)I, salû batırmak, 
daldırmak, dalmak — * sel 
sıklet ağırlık, yük < Ar Oiqla ! ( # 6ql) 
ağırlık, hantallık < Ar 6aqula 
ağar idi, Aram/İbr # şkl ağır 
olma, tartma < Akad saqâhı(m), 
tartmak, ödemek <— caraskal, 
istiskal, miskal, sakil, şakul 
sıska < Ar istisqâ kamına su dolma, 
beslenme bozukluğundan kamı 
şişme < # sqy su verme, sulama < 
Akad saqu II, satu I içmek < 
Akad saqû III, Asur saqa ’u(m) 
içki, içecek vermek, sulamak > 
Akad saqûtıı(m) sulama —» saki 
siftah bir işe başlama, bir işin 
başında bereket duası etme < Ar 
istiftâh f < Ar fath açma, bir 
ülkeyi İslamiyete “açma” < Ar 
fataha açtı < Akad petû(m) II, 
pata’ um açmak < Akad petû(m) 
I, patium, pat’um açık < Süm 
BAD ? Fetih 

sikke 1 hayvanları bağlamak için yere 
çakılan demir veya ağaç kazık < 
Ar sikka Hayvanlarr bağlamak 
için yere çakılan demir veya ağaç 
çivi, Aram sikkâ/sikkatâ çivi, 
saban demiri < Akad sikkatu(m) 
I kazık, takoz, kama Asur 
s/ziqqatu tahta çivi, çivi, mıh 
(sikke) <— meskukat, sikke 2 



276 . 




■ Akad zaqâtu(m) II (boynuzların 
ucıı, diş veya diş gibi şeylerin 
ucu, siianlarm ucu, bedenin bir 
bölümü) sivri olmak, sivrilmek 
Akad zaqdtu(m) I akrep, böcek, 
için sokmak 

*Akad ziqqu(m) kazık, direk, 
destek 

* zeker için de karşılaştırılabilir 
sikke 2 üzerine para basılan koni 
şeklinde demir kalıp, madeni 
para < Ar sikkd madeni para < 
Ar sakka para basma < # skk < 
para basma, Aram sikkâ/sikkdtâ 
madeni para < Akad sikkatıı(m) I 
kazık, takoz, kama > Asur 
s/zlqqatu tahta çivi, çivi, mıh 
(sikke) — > sikke 1 

' * Akad zaqâtu(m) II (boynuzların . 
ucu, diş veya diş gibi şeylerin 
ucu, siianlarm ucu, bedenin bir 
bölümü) sivri olmak, sivrilmek 
Akad zaqütu(m) I akrep, böcek, 
için sokmak 

*Akad ziqqu(m) kazık, direk, 
destek 

*zeker için de karşılaştırılabilir 
silah savunmak veya saldırmak için 
kullamman araç < Ar silâh Silah 
< # s/h silahlanma, + ( Fa - 
şor karıştıran, çalıştıran) < 
Akad siltâhu, siltahhu, ok, ok 
başı, Akad suluktu gönderme, 
sevketme, öldürme, idam 
etme, mal gönderme, sevkıyat 
4- müselEah, silahşor 
silahşor < Ar silâh silah < # slij 
silahlanma < Akad siltâ/ju, 
siltâfjfju , ok, ok başı; ya da? < 
Akad suluktu gönderme, 



şevketine, mal gönderme, mal 
gönderme, sevkıyat; öldürme, 
idam etme — » silah 
silsile < Ar silsile(t) zincir, silsile 
< # SİSİ < Akad serse(r)ru(m) 
sirsirum zincir halkası < Süm? 
(URUDU) SER, SER , <- 

müteselsil, teselsül 

sima < Ar sîma(t) 1. tip, karakter, 
çehre 2. damga, mühür (?) 
marka, (Nişanyan 2007, s. 443) < 

Akad zimu(m) ‘yüz, yüz 

çizgileri, görünüş 

simit halka biçiminde üzeri susamlı 
çörek < Ar semîd irmik < Aram 
# smd arpa ekmeği, irmik 
bulamacı < Akad samîdu kaba ' 
un, irmik, samadu öğütmek, 
ezmek > E Yun osjıiödkıç 
semidâlis > Lat simil, Ital 

semola kepekli un, irmik, İsp 
semolina, Fa samid «— 

semolina 

karş. Akad se’um arpa; ağırlık 
ölçü birimi < ? Süm ŞE arpa 
*susam sözcüğüyle bir etkileşme 
olmalıdır. 

sitil bakraç, büyük bakraç su kovası 
yörs satıl, satır Türkmen 
ağızlarında s etil < Yun 
aırka / arnika (situla) ? < ? 
Akad sütü III bir cins metal vazo 
> Aram, Sür sytla > Ar assitl Kî 
Ar satl > lat sîtüla, 

*Eren 37 T de kelimenin Farsça 
satl, Kürtçe sitil yoluyla 
Arapçadan alındığını yazıyor. 

sittin < Ar sittîn altmış < # sît altı < 
Akad susi, sus, susa, sussu 
altmış < Akad sedis, sedis, 
se/isset, sessu(m), sissat altı 



277 




sof bir çeşit sertçe, ince, yünlü 
kumaş, ham ipekten yapılmış 
astarlık kumaş < Ar şüf yünlü 
kumaş Akad sipâtu(m) , supâtu, 
saptum yün, yapağı 
*Akad saptûm yün, yapağı < 
Akad sipâtu(m), supâtu, saptûm 
yün, yapağı 

*Sofu kelimesi bazı etimolojilere 
göre Yunanca oocpoç ( sofa s , 
bilim), kelimesinden, diğer bir 
etimolojiye göre ise “sof kumaş 
giyen” deyiminden gelmektedir. 
<— sofa, sufi 

sofa oturmaya mahsus kerevet, seki, 
evin ortasındaki müşterek alan < 
Ar şuffd yer yaygısı, keçe, 
oturma sekisi 

*Akad şuppû ıslanmış, ıslatılmış 
< Akad şapû II, sabâ ’u (bir 
kumaşı) vb. su malt, ile ıslatmak; 
sulamak; ziftlenmiş, ziftli sepet 
{şapû I; şîpu, şupû, subıtu; 
şuppû; muşappiu) > Akad şupû 
ıslanmış şey ■» 

*Akad saptûm yün, yapağı < 
Akad sipâtu(m), supâtu, saptûm 
yün, yapağı 

*Akad si ’ûtu baskı, < Akad se ’û 
aşağıya doğru sıkıştırmak, 
bastırmak, basmak, zulmetmek 
*Nişanyan’da kelime şuppu: 
“bastırılmış veya sıkıştırılmış 
şey, keçe” olarak verilmiştir. 
Kelimenin kökü şapû II, sabâ ’u) 
(bir kumaşı, ezilmiş buğdayı) 
iyice ıslatmak, sıvıya batırmak. 
Yine Akad şupû ıslanmış şey < 
şapû II ıslatmak, suya bastırmak 
kelimeleriyle de karışarak, belki 
“yün kumaş” belki de “yünün 



ıslatılarak dövülmesiyle yapılmış 
keçe ” anlamında olabilir —» sof 
sokak < Ar mkâfc < Akad suqâqû, 
s/süqâqu sokak, dar yol, patika < 
siâgum, Akad süqu(m) also süqu 
sokak < Akad siâqu(m), sâqu 
dar, ensiz olmak, dar yer, geçit 
sual Ar su âl soru, talep < Akad 
sâlufm ) I, sa’âlu(m), sormak > 

Ugar si, İbr saal. Sür seei «— 
layüsel, mesele, mesul, 
*Akadcadaki s a / se kelimeleri 
“kim, kimin?” gibi sorulardır. 
Dolayısıyla yukarıdaki kelimenin 
kökü “sa J se” olmalıdır 
sufi(?) < Ar şüfî tasavvuf ehli < Ar 
şüf yünlü kumaş Akad sipâtp(m), 
supâtu, saptum yün, yapağı 
*Akad şuppû ıslanmış, ıslatılmış 
< Akad şapû II, sabâ ’u (bir 
kumaşı) vb. su malt ile ıslatmak; 
sulamak; ziftlenmiş, ziftli sepet 
{şapû I; şîpu, şupû, subıtu; 
şuppû; muşappiu) > Akad şupû 
ıslanmış şey 

*Akad saptûm yün, yapağı < 
Akad sipâtu(m), supâtu, saptûm 
yün, yapağı 

*Akad si ’ûtu baskı, < Akad se ’û 
aşağıya doğru sıkıştırmak, 
bastırmak, basmak, zulmetmek 
*Nişanyan 2007 444’ de sufi 

kelimesinin EYun oocpoç {sofös) 
“bilge” kelimesinden geldiğin] 
belirtir 

sulta < Ar sulta t haksız güç, zorbalı! 
(< # slt) Aram # slt hükmetme 
iktidar sahibi olma, hükümda 
olma < Akad salâtu(m) 
yönetmek, hüküm sürmek, yetkil 
olmak, yönetim, kontrol 



278 




politik/ticari kontrol gücü olmak, 
Akad > saltu I, II, saltis, 
s alt önis, sullütu, sitlutu, sitlutis 
musallat, tasallut, saltanat, 
selatin, sultan 

sultan < Ar sultân hükümdar (< # 
sltn), Aram şultânâ < Aram # slt 
hükmetme, iktidar sahibi olma, 
hükümdar olma < Akad 
salâtu(m) I yönetmek, hüküm 
sürmek, yetkili olmak, yönetim, 
kontrol, politik/ticari kontrol 
gücü olmak — » sulta 
*Aramice/Süyanice sözcük, M. S. 
9. yüzyılda Yun tyrannos 
karşılığı olarak Arapçaya 

alınmıştır (Nişanyan, 412). 

sumak < Ar summâq sumak bitkisi < 
Aram summâg koyu kırmızı < # 
smq kızartma, kırmızı olma < 
Akad sumu(m) I, sumu 
kırmızılık, kırmızı leke, benek < 
Akad samu(m), sa’mu, slmum, 
somu, sondu, kırmızı, 

kahverengi” (hurâsu) sâmu(m) 
kırmızı (altın) < siâmum > 
sâmtu; sumu I < Akad siâmu(m) 
sâmu kırmızı, kahverengi olmak 
< Siim? SAs 

sur < Ar sür duvar < # swr duvar 
veya çitle çevirme < Akad 
düru(m) I dâruın? sur, kale 
duvarı 

*Sur kelimesinin Sümercedeki 
karşılığı olan B AD’ dan da yine 
Türkçeye “(kalenin) beden 
duvarı” kelimesi olarak gelmiştir. 

surat = suret 

suret < Ar şüra(t) görünüm, görüntü, 
biçim, taslak, kopya şwr 
resimleme < Akad eşeru(m) 



uşurtu resmetmek, çizmek y-- 
mutasa^ver, surat, sureta, 
tasavvur, tasvir 

sureta < Ar şüretâ = şüreten görüntü 
bakımından < Ar şüre(t) 
görünüm, görüntü, biçim, taslak, 
kopya < şwr resimleme < Akad 
eşeru(m) uşurtu “ resmetmek, 
çizmek suret 

susam ikiçeneldiler (Dicotyleponeae) 
sınıfının, susamgiller 

(pedaliaceae) familyasından, 
sıcak bölgelerde yetişen, bir 
yıllık, yağ veren otsu bir bitki < 
Fa susan, Aram şumşüm 
/şümşdma / şüşmâ (susam), Ugar 
ssmn, Fen ssmn Mi sa-sa-ma , 
EMıs smsmt < Akad 
samassammü, samsamü susam < 
Akad . saman + sammi bitki - 
(sıvı) yağ ? < ? Süm SE.GİS.İ > 
Akad > Aram > E Yun ofjoapov 
(sesamon: susam) susam, > Yun 
aouaapı (susâmi) EYun 
of|Gapov (sesamon: susam) 

susam, Ar sısam/ simsim (hece 
tekrarı, ikileme var), Ar > Lat 
Sesamum indicum, İng sesame, 
İtal sesamo, İsp sesame, <— 
simit 

*Hit Glâ Sam(m)am(m)a- (= 
SE.GİS.İ) susam, Hur sumisumi- 
, (Ertem 1974, s. 1-2) 

*Birçok Avrupa dili ve çeşitli 
dünya dillerinde aynı bu 
kelimeden gelmektedir. 

Türkçe’ye Arapça’dan geçmiş 
olmalıdır. Nişanyan. 4’te 
Yunanca vasıtasıyla geçtiği 
belirtilir. Kelimenin kökeninde 
hece yinelemesi olabilir 



279 




sübut < Ar Oübüt kalıcılık, kesinlik < 
# 6bi sabit olma < Akad 
subtu(rn) I, suptu(m) oturulacak 
yer, sandalye, ev, ikametgâh 
mesken 

*Belki < Akad (w)asâbu(m), Asur 
(ekseriyetle) usâbu(m), oturmak, 
sakin olmak — > sebat 
Süfli < Ar suflî aşağılık < # sfl aşağı 
veya aşağı tabakadan olma < 
Akad sapâlu(m) aşağıda olmak, 
gövdenin alt kısmı, > İbr şippül 
alt, aşağı — > sefalet 
sükna < Ar süknâ oturma, ikamet 
eden < # skn 1. hareketsiz olma, 
durma, bir yerde oturma, 2. bir 
yerde oturma, konaklama, ikamet 
etme < Akad sakânu(m), 
sakânum koymak, yerleştirmek 
vb. — > sükun 

sükun Durgunluk, dinme, dinginlik 
hareketsizlik < Ar sükun 
durağanlık, durma, huzur, 
hareketsizlik < # skn 1 . 

hareketsiz olma, durma, bir yerde 
oturma, 2. bir yerde oturma, 
konaklama, ikamet etme < Akad 
sakânu(m), sakânum koymak, 
yerleştirmek <— iskân, mesken, 
meskûn, miskin, müsekkin, 
sakin, sükna, sükûnet, teskin 
sükûnet durgunluk, dinme, 
dinginlik, hareketsizlik < Ar 
sükun durağanlık, durma, huzur, 
hareketsizlik < # skn. 1. 

hareketsiz olma, durma, bir yerde 
oturma, 2. bir yerde oturma, 
konaklama, ikamet etme < Akad 
sakânu(m), sakânum koymak, 
yerleştirmek — * sükun 



sükut < Ar sükût sessizlik, susma < 
# skt sessiz olma < Akad 
sakâtu(m) sessiz olmak, sessiz 

sekte 

sülük Kıllıayaklılar (Chaetopoda) 
sınıfının Hirudinidae 

familyasından, örnek asalak 
hayvanı olup, tatlı sularda 
yaşayan, kan emen ve kan almayı 
gerektiren kimi hastalıklarda 
yararlanılan türleri olan bir tür 
solucan < Fa zalü/ zalük < OFa 
zarüg/zrüg < Ar ‘alaq ? < Akad 
ilqu, ilqetu sülük > İbr ‘aluqa, 
sürahi =■ sürahi kristal maşrapa < Ar 
surâh.ı Kristal ?< sur âh Berrak 
saf < # şrh açık ve berrak olma < 
Akad şarâhu(m) II aydınlatmak, 
parlatmak, parıltılı olmak — » 
sarahat 

süsen Süsengiller (İridaceae) 
familyasından, nisan-haziran 
ayları arasında, türlü renkte ve 
güzel kokulu çiçekler açan, 30- 
80 cm boyunda, çokyıllık, 
soğanlı otsu bitki < Arap süsân 
2. < Aram susan, susana < Akad 
sisnu, si/esanu çimen, ot < EMıs 
sssn Is sn/ sösen lotus > Kopi 
sosen, Yun ooüoov (soüson) : 
ooüaıvoç (sousinos) > İbı 
sösân 2. (şüşan / şöşana). Aran 
swsan 7 swsnt’ > Sür sausantc 
İng Suzan (zambak), sadece kiş 
adı 

Ş 

şaful bal teknesi, küçük tekne (Eren 
383) < ? < Akad sappu(m 
metalden yapılmış, yağ, bira, ur 




bal vs. konulan bir kap; çanak, 
kâse, tas. < Süm (DUG) S AB 

şahika zirve < Ar şâhiqa(t j nefes 
kesen şey, zirve < # şhq nefesi 
kesilme aniden, nefesini içeri 
çekme < Akad saqû.(m) II, I 
yüksek olmak, yükselmek > saqû 
1 ^ 

*Âkadcadan sonra anlam 

genişlemesine ya da kaymasına 
uğramış olmalıdır) 

Akad saqû(m) 1 “high, elevated” 
of gods, parts of body, building, 
mountain< saqû II 

şaka güldürmek, eğlendirmek 
amacıyla karşısındakini kırmadan 
yapılan hareket ieya söz, latife < 
Ar şaqâ (# şqy) < Akad 

şiâhu(m), şâku gülmek, 
sevinmek, eğlenmek, şuhu 

gülmek, sevinmek, şühânû 
gülümseme, şuhh.um gülünç, 

saçma > Ugar zhk. İbr shk (a), 
Aram shk gülmek —» şuh 

şaki < Ar şaqf yaramaz, serseri, suç 
iyleyen < # şqw/şqy acı ve sıkıntı 
verme, birine kötülük yapma < 
Akad segû(m) II, yabani vahşi, 
çılgın olmak > İbr sg‘ eşkiya 
* “Yol kesen haydut” anlamı ve 
türevleri Türkçeye özgüdür 
(Nişanyan, 417) 

şakirt (şagirt) < Fa şâgird öğrenci, 
çırak < Ar?/Aram? < Akad 
şeheru(m), Asur şahâru(m), 
küçük, ufak, genç olmak 
*Akad şehru(m) I, şahru(m), 
küçük, genç, reşit olmayan 

şakul/şakül < Ar şâqul bir duvarcı 
aleti < #şql Aram şdqâlâ ağırlık 
< Aram # şql tartmak, ağır 



olm|k < Akad saqölu(m) ağırlık 
vermek, ödemek, tartmak, 
dengelemek, dengeli olmak — > 
sıklet 

şamdan < Fa şem ‘dan mum-taşır < 
Ar şem ‘ mum (< # şm‘) < Akad 
semu(m) çoğ. semeni yağlı, yağ, 
iç yağı vb.) + dan (Fa -dan 1 
tutan, alan < Ave dana- tutmak, 
muhafaza etmek muşamba 

şarap alkollü içki < Ar şarâb 
mayalanmış üzüm içkisi, şarap, 
Ar şaraba içti < # şrb içme < 
Akad sarâpu yudumlamak, 
yudum yudum içmek, emmek <— 
maşrapa, meşrep, meşrubat, 
şerbet, şurup 

Şarık/Şarıka öi Şark’taıı (doğudan) 
doğan, parlayan, parlayıcı, parlak 

< Ar şarq gün doğumu, doğu < # 
şrq ışıma, aydınlanma, güneş 
doğma Akad sarahu(m) I, 
aydınlatmak, parlatmak — şark 

şark < Ar şarq gün doğumu, doğu < 
şrq ışıma, aydınlanma, güneş 
doğma Akad sarahu(m) /, 
aydınlatmak, parlatmak, gurur 
duymak. Belki? < Akad 
şarâru(m) /, serem birden 
parlamak, şimşek gibi çakmak (< 
Süm? ZAR) ya da Akad 
sarüru(m) 1 parıltı, ışm < Süm 
SE.ER(.ZI) veya ? Süm SIR, 
ışık, nur, aydınlanma, parlama 
(fonetik değeri, SİR, SÜR, SIR4) 
(Tosun, 78 no. 42) Şarık, 
maşrık, müsteşrik, Şarık, şarkı, 
şarkiyat 

şarkı < Ar < şarqî doğuya ait, doğu 
usulü Ar şarq gün doğumu, doğu 

< şrq ışıma, aydınlanma, güneş 



281 




doğma Akad s ar ahu (m) I, 

aydınlatmak, parlatmak, gurur 
duymak — > şark 

şarkiyat Doğu dili, tarihi ve 

edebiyatlarıyla uğraşan bilim 
kollarına toplu olarak verilen ad 
< Ar şarqiyyat < Ar şarq gün 
doğumu, doğu < şrq ışıma, 
aydınlanma, güneş doğma < 

Akad sarahu(m) I, aydınlatmak, 
parlatmak, gurur duymak — > 
şark 

şart 1 < Ar şart koşul 1. yarma, 
uzunlamasına kesme, 2. şart 
koşma < Akad sarâdu(m) 

yırtmak, yarmak, koparmak, ince 
şeritler halinde kesmek, ufak 
parçalara ayırmak meşrut, 
şerait, şerit 

şaşaa < Ar şa‘şa‘a(t) parlama, < 
ş'ş*) < Akad sâsîtu fener, < 
Akad sassânis güneşe benzer < 
Akad sassântu, sansantu küçük 
güneş biçimli disk < Akad 
samsis, sassis güneş hakkında, 
güneşle ilgili < Akad sassu 
(şiirde) altın < Akad samsu(m) 
sansu, sassu güneş, güneş tanrısı, 
güneş diski, (Nişanyan, 420, 
yansıma ses olduğunu belirtir) — > 
şemsi 

şehriye makama hamurundan türlü 
biçimlerde yapılan çorbalık, Ar 
şa ’riyyat < Osm şaire “arpa 
tanesi” < Ar şahır “arpa” < Ar 
şa ’riyya (şehriye), Akad se’um 
arpa, dane < Süm SE arpa > 
Akad, Hit SE arpa, arpa tohumu 
(genel anlamda tane (Ertem, 4-5), 
İbr sehorah arpa 



*Nişanyan 420 ye göre şehriye < 
Ar şe ’rlye kıl gibi, ince < şe V kıl 
şeklinde açıklar ki, yanlıştır 
şekil/şekl- biçim, form < Ar şaki ( # 
şkl) < Aram # şkll tamamlama, 
biçimleme, son şeklini verme < 
Akad suklalu(m) I, Asur 
saklulu(m) tamamlanmış, 

mükemmel < Akad suklulu(m) 
II, Asur saklulu(m) tamamlamak, 
mükemmel yapmak, yaratmak (< 
İbr/Aram(?) # kil tam olma, 
bütün olma, mükemmel olma) < 
Akad(?) kalü II, kulum, genetifı 
kili- hepsi, tümü kal a/i her şey — ► 
kül 2 

Şemsi öi < Ar şams güneş < Akad 
samsu( m), (daha geç) sansu, 
sassu güneş, güneş tanrısı, güneş 
diski, altın şaşaa, şemsiye, 
şemsiye < Ar şamsiyyd güneşe 
ilişkin, güneşlik, güneş perdesi < 
şams güneş, Aram şimşâ < 
Akad samsu(m), sansu, sassu 
güneş, güneş tanrısı, güneş diski, 
altın — » Şemsi 

şerVşerr kötülük < Ar şarr kötülük, 
fenalık < # şrr fenalık etme < 
Akad şerru III düşmanlık > 
Ugar şrt 1, İbr şar 1, şwr 2, yine, 
soru II düşman İbr tzar,, Ugar şrt 
şirret 

şer 2 < Ar şer' yasa, İslami yasa < # 
şr‘ yasama, kanun koyma < 
Akad eseru(m), Asur i/esâru(m) 
iyi olmak, layık olmak, doğru, 
güvenilir olmak, adil dürüst 
olmak meşru, şeriat, teşrii 
şerait < Ar şarait (şart çoğ.) şartlar 
< Ar şart koşul 1 . yarma, 
uzunlamasına kesme, 2. şart 



2S2 




koşma < Akad sarâdu( m) 
yırtmak, yarmak, koparmak, ince 
şeritler halinde kesmek, ufak 
parçalara ayırmak — » şart 
Şerare öi kıvılcım (kadın adı) < Ar 
şarâra kıvılcım < Akad 
şarâru(m) /, sereru birden 
parlamak, şimşek gibi çakmak ya 
da Akad sarüru(m) 1 parıltı, ışın, 
Süm SE.ER(.ZI) veya < Süm 
SIR, ışık, nur, aydınlanma, 

« V * 

parlama (fonetik değeri, SIR, 
SÜR, SIR 4 ) (Tosun, 1978 no. 42) 
şerbet < Fa şer âb mayalanmış üzüm 
içkisi, şarap, Ar şerab her türlü 
içecek < # . şrb içme < Akad 
sarâpu uydum yudum içmek, 
akşam yemeği yemek > Yun 
s asppîiETi (sermpeti-serbeti) — » 
şarap 

şeriat îslami hukuk kuralı < Ar 
ş arı ‘at < Ar şad yasa, îslami 
yasa < # şr‘ yasama, kanun 
koyma < Akad eseru(m), Asur 
i/esâru(m) iyi olmak, layık 
olmak, doğru, güvenilir olmak, 
adil dürüst olmak şer 2 
şerit < Ar şerit, şerit, kayış, kurdele 
< Ar şart koşul 1. yarma, 
uzunlamasına kesme, 2. şart 
koşma < # şrt yarma, 

uzunlamasına kesme < Akad 
seredu bantlamak, bandaj 
yapmak < Akad sarâdu(m) 
bağlamak; veya < Akad 
sarâdu{ m) yırtmak, ince şeritler 
halinde kesmek, paçalamak — > 
şart 1 

şey < Ar şay\ şey, nesne < # şy’ < 
Akad sa, se kim, kimi, olan, 



bulunan^ o şey, o-şu, şey <— 
beleş, eşya, mafiş 

şeyhülislam < Ar şayyu-l-islâm 
islamm en yaşlısı < Ar şayi yaşlı 
kişi, aşiret reisi, tarikat + İslâm < 
# sim < Akad salâmu(m) II, 
selemu huzurlu, barış içinde 
olmak, arkadaş dost olmak barış 
yapmak, barışmak — >İsîam — » 
selam 

*Akad salâmu(m) II, sağlıklı, 
sağlam olmak, iyi, hoş olmak < 
? Süm SALIM, SİLİM 
şifahen Ar şifahen sözlü olarak, 
ağızdan < şifâh dudak, ağız < # 
< Akad saptu(m), sabdu, 
sapta(n), sapti(n) dudak, kenar > 
İbr şapa, > Aram # şpt (ağız) 
şimal kuzey < Osm şimal sol yön, 
kuzey < Arap şimal sol yön < 
Akad sumelu(m), sumîlu(m) sol 
taraf > Ugar sm ’al, İbr smö’l sol 
şimşir < Fa şimşâd şimşir bitkisi 
(Nişanyan, 423 teki notu şemşir 
(kılıç) kelimesiyle karıştırılmıştır 
< Akad simissalû, simessalû(m), 
simsalû, simsallu, simeslu Şimşir 
ağacı < Süm (GIS) SIM.SAL > 
Hit SİMSALÛ şimşir ağacı 
şirret < Ar (Osm) şirra’ kötü huylu, 
habis < # şrr kötülük etme < 
Akad şerru III düşmanlık — >• şer 
1 

şubat 2. ay < Ar şubat (un) < Aram 
şebât Ocak ve Şubat aylarının bir 
bölümüne denk gelen ay < Akad 

V" 

sabâtu veya Sabatu(m) (11. Babil 
ayı), > İbr shevat ay adı (İbr 
sabbât dinlenme). Aram şebât 
ocak ve şubatın bir kısmına 
tekabül eden ay, Yun ad(3(3aTov 



283 




(sâbbaton), Lat sabbâtu(m), İtal 
sabato cumartesi, İsp sâbado 
cumartesi, İng sabbath, Sebt 
günü, Y ahudilerin mukaddes 
günü, cumartesi; Hristiy anların 
istirahat günü, pazar günü; rahat 
ve dinlenme günü veya zamanı, 
Lat sabbâtu(m), çarşamba, 
perşembe 

şuh < Fa şüh zarif ve işveli < ? Ar 
dhk < Akad şiâhu(m), şâhu 
gülmek, sevinmek, eğlenmek, 
şuhu gülmek, sevinmek, şühânîı 
gülümseme, şuhhum gülünç, 
saçma > Ugar zhk İbr shk.(a), 
Aram shk gülmek *— ? şaka 

şurub/p < Fa şar âb mayalanmış 
üzüm içkisi, şarap, Ar şerab her 
türlü içecek < şrb içme < Akad 
sarâpu yudumlamak, yudum 

yudum içmek 

Karş. Fr sirop, İng sirup , syrup, 
İtal sciroppo, Alm sirup , Yun 
oıpom (Oğuz c.I. s. 758) — > 
şarap 

T 

taam < Ar ta‘âm yemek < # t ‘m < 
Akad ta’û(m) yemek yemek, 
otlamak, tahammül etmek, 

desteklemek, destek olmak, 

tahammüllü olmak 

taayyün < Ar ta ‘ayyün belli edici ve 
tayine yardım eden iz, işaret, 
delil < Ar tayın belirleme < # 
‘yn görünür olma, belirgin olma 
< Ar l ayn, 1. göz, 2. göze, su 
pınarı, 3. önemli kişi, 4. belirgin 
maddi değeri olan mal < # ‘yn 
görünür olma, bilinme, 



belirlenme < Akad mu(rn) 1, 
enu(m) göz 

tab < Ar tab ‘ 1 . baskı, damga, 
basım, 2. karakter < # tb‘ mühür 
ve damga basma, damgalama < 
Akad tebû(m) batmak, daldırmak 
indirmek, kazıp açmak, batırmak, 
daldırmak, bastırmak, kesmek > 
Asur taba ’um •*— bittabi, intiba, 
matbaa, matbu, tabiat, tabii 
tabak 2 < Ar debbâğ deri işleyen, 
sepici < # dbg < Akad tabâhu(m) 
kesmek, hayvan kesmek, 
boğazlamak mezbaha, 

tabakhane 

tabakhane deri işlenen işlik, hayvan 
postunu kullanılacak duruma 
getirme işleminin yapıldığı yer, 
sepi yeri < Ar debbâğ deri 
işleyen, sepici + hane (ev); < '# 
dbg < Akad tabâhu insan veya 
hayvan kesme + Fa hane (ev); - 
tabak 2 

tabiat < Ar tabî‘a(t) doğa, özgün 
karakter < # tb 1, mühür ve damga 
basma, damgalama < Akad 
tebû(m) batmak, daldırmak 
indirmek, kazıp açmak, batırmak, 
daldırmak, bastırmak, kesmek > 
Asur tabâ ’um tab 
tabii < Ar tabVı tabiata uygun, doğa 

< # tb‘ mühür ve damga basma 
damgalama < Akad tebû(m, 
batmak, indirmek, kazıp açmak 
batırmak, daldırmak, başmal; 
bastırmak, kesmek > Asu 
tabâ ’um tabiat — Aab 

tacir < Ar tacir ticaret yapan, tücca 

< # ter alışveriş etme, ticarc 
yapma < Aram taggârâ < Aka 
îamkâru(m) damk/gâru taci 



' 284 




tüccar, iş adamı < Süm (LÜ.) 
DAM. GAR, tüccar, TAM.GÂR, 
ticaret LÜ.DAM tüccar — > 
ticaret 

tahakküm < Ar tahakküm, 
egemenliği üstlenme, egemenlik 
iddia etme, keyfi yönetim < # 
hkm L yargılama, karar verme, 
hükmetme, egemen olma 2. 
güçlü ve pek olma < Akad 
hakâmu(m) bilmek, anlamak, 
kavraıftak, bildirmek.-* hüküm 

tahdit < Ar tahdîd sınırlama ( #hdd) 

< Ar hadd (# hdd) 1. bıçağın 
keskin ağzı, sınır < Ar hadda 1 . 
biledi, keskinleştirdi, 2. 
hiddetlendi, son derece öfkelendi 

< Akad eddu sivri uçlu, keskin, 

< Akad ededu(m) sivri, keskin 
olmak; sivri uçlu olmak — > 
had/hadd- 

tahin < Ar tahin un, darı unu, susam 
unu < thn öğütme değirmenden 
geçirme < Akad tenu(m), teâmı 
öğütmek, değirmen işletmek, 
ezmek 

tahkim < Ar tahkim 1 . hakeme 
başvurma. 2. güçlendirme < # 
hkm 1. yargılama, karar verme, 
hükmetme, egemen olma 2. 
güçlü ve pek olma, sağlam olma 

< Akad hakâmu(m) bilmek, 
anlamak, kavramak, bildirmek — > 
hüküm 

tahkimat {tahkim çoğ.) sağlam 
mevziler, sağlamlaştırılmış 

mevziler < # hkm 1. yargılama, 
karar verme, hükmetme, egemen 
olma 2. güçlü ve pek olma < 
Akad hakâmu(m) bilmek, 



anlamak, «kavramak, bildirmek — > 
hüküm 

tahrif < Ar tahrif bozma < Ar harf 

1. kesik, 2. harf < # hrf 1. keskin 
bir araçla oyma, bozma tahrif 
etme, 2. meslek, zanaat, ustalık < 
Akad harâpu II kesmek — > harf 

tahrip < Ar tahrîb harap etme < hrb 
yıkma, tahrip etme, harap 
olma < Akad harabu yıkmak, 
tahrip etmek, terk etmek — > 
harap/b- veya harp 
takaddüm önde gitme, öııceleme, 
rütbece başkasından önce gelme 
< Ar ta.qaddum < Ar qadem 1. 
ön, öncelik, 2. adım < qdm 1. 
önden gitme, önce olma, öne 
geçme, daha eski olma 2. adım 
atma < Akad qadmu(m) 1 
geçmiş, eski zaman — » kadem 
takdim < Ar qadem 1. ön, öncelik, 

2. adım < # qdm 1. önden gitme, 
önce olma, öne geçme, daha eski 
olma 2. adım atma < Akad 
qadmu(m) I geçmiş, eski zaman 
— * kadem 

takdis < Ar qudsı kutsal < # qds 
kutsal olma < Akad qadâsu(m) 
saf, temiz olmak, saflık, temizlik, 
Akad kadâsu “celebration” 
kutlamak, ilan etmek, ayin 
yapmak, hadâsu sevinmek, 
hoşlanmak, memnun olmak 
kudsi/kutsi 

takip < Ar ta‘qîb izleme, peşinden 
gitme < # ‘qb ardından gelme < 
Akad eqbu topuk, ökçe, bir şeyin 
geride kalan kısmı, ina eqbinni 
(Aram kullanımı) bir şeyin 
ardından -* akab(inde) 




takriben yaklaşık olarak < Ar 
taqriban < Ar ’taqrîb yaklaşım < 
Ar qurba(t) yakınlık < # qrb 
yakın olma < Akad qurbu(m), 
qarbu, quruptu yakın < Akad 
qerebu(m) kapalı olmak, mevcut 
olmak, yakın olmak > qerbu(m) I 
yakın, qerbu II merkez, iç — » 
kurbet 

takrir karar kılma, belirleme, 
konfîrme etme < Ar taqrîr 
kararlaştırma, belirleme, < # qrr 
bir yerde durma, sabitlenme, 
pekişme < Akad karâru(m) I 
koymak, yerleştirmek — > karar 
taksim < Ar taqsîm bölme < # qsm 
bölme, paylaştırma < Akad 
kismu(m) kesme, bölme, bölüm < 
Akad kasâmu(m), kesmek, 
bölmek, parçalamak — * kısım 
tamim < Ar ta ‘mim genelge < # ‘ mm 
genel olma, kapsama < Akad 
ammu(m) I, hammum halk < 
BSera — » amme 

tandır < Ar tennür fırın < Aram 
tanürâ < Akad tinüru > îbr 
tanür, tennür > Aram tanürâ > 
Ave tanur a Fa tenür (fırın), 
Erm t ‘onir, Gür tören, Aze 
tondir, Urdu tandür, Hind 
tandürî 

tapan (daban II) tarlaya atılan 
tohumu örtmek için gezdirilen, 
ağaçtan geniş araç, sürgü < Erm 
to ’pan < ? < Akad tapânu, bir 
nesne < Sum gls DA.PA(N) sürgü 
(Aydm, Sümerce, 2000, s. 375) 
tarassut < Ar tarassut gözetleme < # 
rşd < Akad raşâdu(m) gizlice 
bakma gözetleme, gökyüzüne 
bakma — > rasat 



tard < Ar tard kovma < # trd < 
Akad tarâdu(m) göndermek, 
kovmak, tardum(m) kovulmuş, 
sürülmüş 

tarih 1 . günün tarihi, yani hangi ayın 
kaçıncı günü olduğu, 2. Olayları 
tarih sırasına göre yazıya dökme 
işi, kronik < Ar ta'rîp tarih 
düşme, eski şeyleri anlatma < # 
arp veya # wrp < warrapa / 
‘arrapa günün tarihini yanı 
hilalin kaçıncı günü olduğunu 
belirledi < Aram yarepa ( # yr%) 
ay (gök esimi ve zaman birimi) 
(= İbr yârepa) < Akad 

(w)arhu(m), Asur urhu(m), 
barhum gök cismi olarak ve 
zaman olarak ay > Ugar yrh. 
Fen yrh 

tasavvur < Ar tasavvur kendi 

kendine resmetme, zihinde 

canlandırma < # şwr < Akad 
e seru (m) uşurtu tasvir etmek, 
resmetmek, çizmek, Fa 
tassawwor, Özb tasavvur, ' Aze 
tesevvür suret 

tasallut <‘Ar tasallut zorbalık, < # 
slt, Aram # slt hükmetme, iktidar 
sahibi olma, hükümdar olma, 
Aram # slt hükmetme, iktidar 
sahibi olma, hükümdar olma < 
Akad salâtu(m) I yönetmek, 
hüküm sürmek, yetkili olmak, 
yönetim, kontrol, politik/ticari 
kontrol gücü olmak sulta 
tasrih < Ar tasrih anlamını açıklığa 
kavuşturma < # şrh açık ve 
berrak olma < Akad şar ahu (m) 
II aydınlatmak, parlatmak, açık, 
anlaşılır olmak — * sarahat 




tasvir < Ar tasvir görüntüleme, 
suretini çıkarma < # şwr < Akad 
eşeru(m) usurtu tasvir etmek, 
resmetmek, çizmek > İbr tziyer , 
Ugar yssr <— suret 
tayin < Ar tayın belirleme < # ‘yn 
görünür olma, belirgin olma < 
Ar \ayn, 1. göz, 2. göze, su 
pınarı, 3. önemli kişi, 4. belirgin 
maddi değeri olan mal < # ‘yn 
görünür olma, bilinme, 
belirlenme < Akad mu(m) I, 
enu(m) göz — > ayn 

T ayyib/p-T ayyibe öi 1. iyi, hoş 2.. 
' çok temiz, 3. helal < Ar tayyib , < 
Akad tiâbu(m), tabu iyi, hoş 
olmak < Akad tâhu(m) iyi, hoş, 
latif, güzel > Ugar tb, İbr töb 
teala < Ar ta ‘âlâ' yüce, Tanrının 
sıfatlarından biri < #‘lw < Ar 
‘âli(n) yüksek, yüce < # 7w yüce 
olma, yüksek olma < Akad 
elû(m) III, alûm yükselmek, 
çıkmak, ortaya çıkmak, doğmak, 
yüksek, ulu olmak 
— > ali 

teali < Ar ta‘âli(n) yücelme, 
yükselme, her şeyin üzerinde 
olma < # ‘lw Ar ‘ali(n) yüksek, 
yüce < # 7w yüce olma, yüksek 
olma < Akad elû(m) III, alûm 
yükselmek, çıkmak, ortaya 
çıkmak, doğmak, yüksek, ulu 
olmak — » ali 

tebahhur < Ar tabayyur buharlaşma 
< Ar buyâr buhar, istim < # byr 
tütme veya buhar çıkma < Akad 
' buluru pişirme; yemek pişirme < 
Akad buhhuru bir sıvıyı, ısıtmak 
sıcak tutmak, buhar — > buhar 



tecim Yl (J93S) ticaret < kr ticaret 
sözcüğünden serbest çağrışım 
yoluyla türetildiği 

anlaşılmaktadır (Nişanyan, 437) 
< # ter alışveriş etme, ticaret 
yapma < Aram taggârâ < Akad 
tamkâru(m) damk/gâru tacir, 
tüccar, iş adamı < Süm 
DAM.GAR 3 ; TAM.GÂR 
ticaret 

tedarik araştırıp bulma, dibine kadar 
bakma < Ar tadâruk ihtiyaç 
maddeleri sağlam < # drk 

yetişme, ulaşma, varma < Akad 
dargu merdiven, basamak, 
kademe < Aram dereke 

tedricen < Ar tadrıcan adım adım, 
derece derece < Ar tadne adım 
adım gitme basamak çıkma < Ar 
daraca ( # dre) < Ar daraca 
yürüdü, adım attı, adım adım 
ilerledi < Aram dardgâ ( # drg) 
yürüme, adım, (> ?) Akad 

daraggu yol, yürüme yolu, iz, 
Akad dargu merdiven, basamak, 
kademe < Aram — ► derece 

teferruat < Ar tafarrü ‘ât ayrıntılar < 
Ar tafarrü' dallanma, alt kollara 
ayrılma <#fr‘ dallanma, kollara 
ayrılma < Akad per'u, perhu, 
pa ’rum, perwu tomurcuk, sürgün, 
gelişme çağında olmak, filiz 
sürgün, atmak, fırlatmak’tan — > 
füru 

tefessüh < Ar tafassuy aynşma, 
parçalanma, Ar fasy 1. (kol ve 
bacak) çıkarma, parçalama, 1 . 
Hukuken geçersiz kılma, bir 
yükümlülüğü ortadan kaldırma < 
# fsy < Akad pessû(m) I, passûm 



287 




topal, sakat, topallık, sakatlık, 
aksaklık — > fesih 

tefrik ayrıştırma, bölüm bölüm 
yapma < Ar tafnq , ayırma, 
ayrıştırma, bölüm bölüm yapma 
< # frq ayrı olma, ayrışma < 
Akad parâqu bölmek, ayırmak, 
tefrik etmek — > fark 

tefrika < Ar tafnqa bölüm, 
bölümlerden oluşan bir kitabın 
bölümü < # frq ayrı olma, 
ayrışma < Akad pcırâqıı bölmek, 
ayırmak, tefrik etmek —* tefrik 
— > fark 

tefriş < Ar tefriş döşek serme < #frş 
yaygı yayma, döşek serme < 
Aram prâsâ / pdrâsâ yaygı, örtü 
> Akad parâsu(m) Tl yaymak, 
serme — > faraş 

*Akad tapatum veya tabatum, 
dab/patum bir kumaş veya giysi 
Akad tapâsum unattested , “to 
take into custody? of garment, 
“be taken into custody ”???? 

Akad . tappastu(m), tappaltu , 
dappastu yünlü dokuma < 
napâsu II 

Akad napâsu (m) II, koparmak, 
çekmek, (yün) ditmek; yün 
parçası 

Akad nâpistu yün ditici kadın < 
napâsu II 

Akad napsu II ditilmiş yün < 
napâsu II 

Akad nipsu II yün yumağı < 
napâsu II 

Akadca: tappistu(m) /, yün 
ditme < napâsu II 
Akad tapsû(m ) tapsu (a 
cONeım%) oi tes&ile, leaöneı < 
mi', 



Akad pasâmu(m) (Kadın) 
örtünmek, peçe vs. takmak, 
örtmek, peçe, tül, yaşmak vs/ > 
pussumu; pusumu; napsamu; 
pasuttu; tapsimtum > paşânu; 
pesenu) 

*halı veya yer yaygısı karşılığı 
olan Hint-Avrupa dillerine ait 
bazı kelimeler Yun Tcutrıç 
(tapes), TCtTtriToç (tapetos), tcotiç 
( tapis), Tâmöoç (tapidos), İtal 
tappeto , tsp tapete , İng tapis Fr 
tapis, Alm teppich 

tefrit < Ar tafrld aşırıya kaçma, 
gitme, < Ar ferd yalnız, birey, 
tek < # frd yalnız olma, tek 
başına. kalma, yalmma, 
topluluktan ayrı durma < Akad? 
pprâdu(m) II ayırmak, bölmek, 
kesmek < BSem — > fert 
tehir < Ar ta' yır geriye bırakma < # 
ayr geriye kalma, gecikme < 
Akad ahâru(m) arkada olmak, 
geri kalmak, geç olmak — » ahir 
tehlike < Ar tahluka < Ar haluka 
mahvoldu, helak oldu < # hlk 
ölme, yok olma, mahvolma < 
Akad halâqu(m), helequ telef 
olmak, kaçak olmak, gözden 
kaybolmak, yok olmak — * helak 
tekabül < Ar teqâbul karşı karşıya 
gelme < Ar qabül benimseme < 
# qbl 1. ön, tarafa dönme, 
yaklaşma, karşılaşma, 2. birinin 
önderliğini kabul-' etme, 
benimseme, katılma, içine alma, 
konukseverlik gösterme < Akad 
qubbulu kabul etmek, almak, 
onaylamak < Aram — * kabul 
temel temel teşv, kaide < 




Ospekıoç (kiboç) (themelios 
(lithos)) temel, temel taşı, kaide 
(Nişanyan, 440’ a göre < Tİ0r||iı 
(tithemi) koymak fiilinden) < ? 
Akad temmenu(m), timmenu, 
te/i(m)mennu temel, tesis, esas < 
Süm TEMEN temel, tesi, kurma, 
temellük < Ar temellük mülk 
edinme, < Ar mülk sahiplik, 
egemenlik, hükümranlık < # mlk 
sahip olma, egemen olma < 
Akşd malâku III yönetmek, 
hüküm sürmek, idare etmek, 
hükmetmek < BSem — > mülk 
temlik bir yapının toprak altında 
kalan ve yapıya dayanak olan 
duvar, taban vb.< bölümlerinin 
tümü < Ar temlik mülk 
• edindirme, malik kılma < Ar 
mülk sahiplik, egemenlik, 
hükümranlık < # mlk sahip olma, 
egemen olma < Akad malâku III 
yönetmek, hüküm sürmek, idare 
etmek, hükmetmek < BSem — » 
mülk 

temmuz 7. ayın adı < Ar temmüz < 
Sür temmüz < Aram temmüz < 
Akad Du uzu, Dûzu tamuzu, 
“Tammuz” 4. Babil ayının adı < 
Süm DUMUZİ, DAMUZİ bitki 
tanrısı > > Ibr tammuz 
*Bu kelime tanrı adı Sümer tanrısı 
Dumuzi’den gelmektedir, 
temsil < Ar temOil benzetme, örnek 
verme, resmetme, (sahnede) rol 
oynama < Ar miOl örnek, simge, 
benzer, eş, eşdeğer < Akad 
tamsîlu(m) şekil, suret, fikir, 
tasvir, benzerlik, imaj < Akad 
mislü(m), meslu ; yarım, buçuk, 
orta < Akad masâlu(m), meselu 



eşit olmak, bir olmak, eşitlemek, 
aynısın! yapmak, kopyalamak — » 

misil 

teneffüs < Ar teneffüs soluk alma, 
soluklanma < Ar nafas soluk < # 
nfs, Aram napoşâ soluk alma < 
Akad napîsu(m) nefes, teneffüs 

< Akad napâsu(m) I soluk, nefes 
almak, açık olmak, üflemek, 
ferah olmak napistu yaşam, 
hayat, ruh, can > Ugar nps ruh, 
can Fen nps, Ebla napustu, İbr 
nefes, Sür nafsa nefes 

tenezzül < Ar tenezzül kendini 
indirme, alçalma < Ar tenezzül 
kendisini indirme, alçalma, nezle 

< # nzl inme < Akad nazâlu(m) 
su vb. dökmek, akıtmak, 
boşaltmak; Akad nezû dökmek, 
serpmek, fışkırtmak; (insan veya 
hayvan) idrar veya dışkı 
boşaltmak — ► nezle 

tenvir < Ar tanwîr (II) aydınlatma, < 
Ar nür ışık (ayrıca özel isim) < 
nwr aydınlık olma, aydınlanma, 
ışıma < Akad nuru I, ışık < 
Akad nawâru(m), namâru, 
aydınlık, parlak olmak — > nur 

tenzil < Ar tanzîl indirme, indirim < 
Ar nazla(t) inme nezle< # nzl 
inme < Akad nazâlu(m) su vb. 
dökmek, akıtmak, boşaltmak, 
indirmek; Akad nezû dökmek, 
serpmek, fışkırtmak; (insan veya 
hayvan) idrar veya dışkı 
boşaltmak — > nezle 

terbiye < Ar tarbîya(t) eğitim, 
yetiştirme, < # rbw büyüme,. 
yetişme < Akad tarbitu, < Ak|İ||| 
rabû II. rabâ’um, büyük olmak^ J 
büyümek < Akad rabuıd^^^ 



289 




rabiu(m) “büyük ” > Akad rab, 
şef, idareci — » mürebbiye, 

— »rab/rabb- 

*İbr tarbut kültür, Aze terbiye. 
Fa tarbiyat, Tat terbıya 

tercüman < Ar tarcumân çevirmen 
< # trcm < Aram targemânâ / 
türgemânâ < Akad 

targumannu(m) , turgumammum, 
targamannum tercüman, 

çevirmen < Akad ragâmu(m), 
çağırmak, haykırmak, dava 
açmak, iddia etmek, hak talep 
etmek > Ugar rgm sözcük > 
Ugar targimiânu, tercüman, 
çevirmen, îbr targem tercüme 
etmek çevirmek, Sür thargem. 
Kel targem, targum çeviri, Yun 
drogoümanos, drogmandous, Lat 
dragumanus , İtal dragomdnno, 
turcimanno, Isp dragomân, 

drogmân, truchimân, trııjamân 
tercüman, çevirmen, Fr 

drogman, turcheman, Fort 
trugimâo <— tercüme, 

tercüman, mütercim 

*Batı dillerindeki bu kelimeler 
yerini giderek Latince kaynaklı 
diğer kelimelere 

bırakmaktadırlar. 

*Corriente 2003, s. 460’ta 
kelimenin Hititçe kökenli 
olduğunu belirtir ki, bu doğru 
değildir. 

tercüme çeviri < Ar tarcama(t) 
çeviri < Aram türgemânâ, Ugar 
targimiânu tercüman, çevirmen < 
Akad targuman-nu(m) , 

turgumammum, targamannum < 
Akad ragâmu(m), bağırmak, 
çağırmak, haykırmak dava açmak 



iddia etmek, hak talep etmek — » 

tercüman 

terkip < Ar tarkîb (II) üst üste 
bindirme, kompozisyon < # rqb 
üstüne binmek, bir eylemi işleme 

< Akad rakâbu(m), rakâpu ata 
veya başka bir hayvana yada bir 
taşıta binmek, rikab, arabaya, 
sandala veya bir hayvana biniş 
binme, taşıma, nakliye, Akad 
markabtu araba, Akad 
narkabtu(m) av, tören veya savaş 
arabası < BSem — » merkep 

tersane < İt (Cen) tersanâ gemi 
imalathanesi < Ar dârü-ş.- 
sanâ ‘a (t) yapım evi, imalathane, 
fabrika < Ar dewr dönme, 
döndürme < # dwr < Akad 
târu(m) Asur tüaru(m) dönmek, 
geri dönmek-* dar 2 , zanaat-* 
sanat 

Akad zâru, Asur zuâru(m), 
dönmek, kendi etrafında dönmek 
tesbit < Ar teObıt sabitleme 
kesinleştirme, < # Obt sabit olma 

< Akad subtu(m) /, suptu (m) 
oturulacak yer, sandalye, ev, 
ikametgâh 1 . mesken, ikametgâh 

*Belki < wasâbum < Akad 
(w)asâbu(m), Asur usâbu(m), 
oturmak, ikamet etmek — » sebat 
tesellüm < Ar tasallum teslim alma 

< # sim < Ar selâm 1. sağ ve 
salim olma, selamet, barış, 2. 
selam < # sim < Akad ~salâmu(m) 
II, selemu barış içinde olmak, 
dost olmak, barış yapmak, 
barışmak, sağlıklı, sıhhatli 
olmak, salim, eksiksiz olmak < 
Süm SALIM, SİLİM? — > selam 




teselsül Ar tasalsul zincir halinde 
olma < Âr salsala zincirledi < 
Ar silsile(t) zincir, silsile, < # 
SİSİ < Âkad serse(r)ru(m) 
sirsirum zincir halkası, 
(Sümerce olabilir bkz. 
(URUDU.) SER, SER? silsile 

tesis < Ar üss temel, baz, 
matematikte bir sayının üssü < # 
ess temel olma < Akad ussu (m) I 
temel(ler), Akad isdu(m) 
e/usdu(m),ildu, irdu issu istu- 
temel, esas, (bir yapının temeli), 
vb. < Süm US 8 temel, esas, tesis 
(Militarev, No 2210) — > üs/üss- 
teskin < Ar teskin oturma, durdurma, 
sakinleştirme < ** # skn durma, 
hareketsiz olma < Ar sükûn 
durağanlık, durma, huzur, 
hareketsizlik < # sknl. 

1 .hareketsiz olma, durma, bir 
yerde oturma, 2. bir yerde 
oturma, konaklama, ikamet etme 
< Akad sakânu(m), sakânum 
koymak, yerleştirmek vb. — > 
sükûn 

teslim < Ar taslım güvenerek 
verme, selam iletme < # sim. < 
Ar saâm 1. sağ ve salim olma, 
selamet, barış, 2. selam < # sim < 
Akad salâma(m) II, selemu banş 
. içinde olmak, dost olmak, barış 
yapmak, barışmak — * selam 
*Akad salâmu(m) II, sağlıklı, 
sıhhatli olmak, salim, eksiksiz 
olmak < ? Süm SALIM, SİLİM 
tesmiye < Ar tasmiya(t) adlandırma, 
ad verme < ism ad < Akad 
sumu(m), semu, ad, isim — > isim 
teşrii < Ar teşrii yasama organına 
ilişkin < teşrf yasama < # şk < 



Ar şek yasa, İslami yasa < # şk 
yasama, kanun koyma < Akad 
eseru(m), Asur ilesâru(m) iyi 
olmak, layık olmak, doğru, 
güvenilir olmak, adil dürüst 
olmak ■—> şer 2 

teşrin Rumi takvimde on ve 
onbirinci ayların adı olup, 
birincisine teşrin-i evvel (eylül), 
İkincisine teşrin-i sânı (kasım) 
denir < Sür < Akad tasritu(m) 
başlangıç, menşe, resmen işe 
başlama, açılış töreni, Akadcada 
eylül - ekim aylarına denk gelen 
7. ay m adı < Akad surû(m) II, 
Asur sarrû(m) başlamak, resmen 
bir işe baylamak, açılış töreni 
yapmak 

tetkik < Ar tedqiq inceleme < # dqq 
kılı kırk yarma, ince eleme < 
Akad daqâqu ufak, ince olmak > 
daqqu(m) ufak, ince dikkat 

tevarüs < Ar ,tawârud kendisine 
miras kalma, < # wr9 < Akad 
(w)arâdu(m) eredu, urâdu? geri 
dönmek, geri gitmek; nesil, 
zürriyet, soy ► irs 

tevekkeli < Ar tavakkali iradesi 
olmayan, kendini koyvermiş, 
rastgele < Ar tavakkul güvenme, 
inanma < Akad (w)klu(m) uklu 
işçilerin, tapmak törenlerini 
yöneten (kadın) idareci, müfettiş, 
kontrol memuru < ? Süm 

(LÜ)UGULA idareci, müfettiş -> 
tevekkül — > vekâlet 

tevekkül Herşeyi Allah’a bırakma, 
Allah’tan bekleme, kadere boyun 
eğme < Ar tavakkul 1. Güvenme, 
2. Tanrıya güvenme, kadere razı 
olma < # wkl sorumluluk 




yüklenme, güvene dayalı bir iş 
verme < Akad (w)aklu(m), uklu 
müfettiş, kontrol memuru, 

kurucu, işçilerin, tapmak 

törenlerini yöneten (kadın) 
idareci < ? Süm (LÜ)UGULA 
idareci, müfettiş — > vekâlet 

tevhit < Ar tewhıd (II) birleştirme < 

# whd Akad (w)edu(m), ettu(m) 
tek, yalnız — y vahdet 

tevellüt < Ar tewellüd doğurulma < 

# wld doğurma < Akad 
(w)alâdu(m), ulâdu, malâdu 
doğurmak > İbr yâlad, Aram yld 
doğurma — * velet 

tevkil < Ar (Osm) tewkîl vekil etme 

< Ar wakil başkası adına iş 

yapan, sorumluluk yüklenen < # 
wkl sorumluluk yüklenme, 
güvene dayalı bir iş verme < 
Akad (w)aklu(m), uklu müfettiş, 
kontrol memuru, işçilerin, 

tapmak törenlerini yöneten 

(kadın) idareci < Süm 

(LÜ)UGULA vekâlet 

tevlit < Ar tawlîd (II) doğurma, 
sonuç verme < < Ar walad çocuk 

< # wld doğurma Akad 
(w)alâdu(m), ulâdu, malâdu 
doğurmak — » velet 

tevsi < Ar iawsT‘ (II) genişletme < 
ws‘ geniş olma < Akad 
( w)usşû(m ), muşşû yaymak, 
dışarıya açmak — » vüsat 

tezekkür < Ar taöakkur kendi 
kendini zikretme < Ar Sikr anma 

< # Skr < Akad zakâru(m), 
saqâru(m), zaqâru konuşmak, 
söylemek, demek — > zikir/zikr- 

tezkere < Ar # taâklra(t) andıç, 
memorandum, not < Ar öikr 



anma < # Skr < Akad 

zakâru(m), saqâru(m), zaqâru 
konuşmak, söylemek, demek — * 

zikir/zikr- 

tezyin < Ar tazyin (II) süsleme, 
bezeme < # zyn < Akad 

za ’ânu(m), zânu süslemek, 
bezemek — * zanaat — > sanat 
tıfıl < Ar tıfl çocuk < Ar walad 
çocuk <•# wld doğurma < Akad 
(w)alâdu(m), ulâdu, malâdu 
doğurmak — > velet 
ticaret < Ar ticâra(t) alışveriş < # ter 
alışveriş etme, ticaret yapma < 
Aram taggârâ < Akad 
tamkâru(m) damk/gâru tacir, 
tüccar, iş adamı < Süm 
DAM.GAR3 tacir, tüccar, 
tecim 

tilmiz öğrenci < Ar tilmlö öğrenci, 
çırak < Aram talmjöâ < Akad 
talmıdu, talmedum, talmittu çırak 
< Akad lamâdu öğrenmek 
timsah < Ar timsâh < Akad 
namsuhu, rıemsahu timsah < 
EMıs meseh (msH),> E Yun 
yâ/iiyaı (hâmpsai) timsah, Fa 
temsahh, 

timsal < Ar timOal temsil eden, 
model, heykel < Ar midi örnek, 
simge, benzer, eş, eşdeğer < 
Akad tamsılu(m) ş'ekil, suret, 
fikir, tasvir, benzerlik, imaj < 
Akad mislu(m), meslu yarım, 
buçuk, orta < Aka û^masâlu(m), 
meselu eşit olmak, bir olmak, 
eşitlemek, aynısını yapmak, 
kopyalamak — > misil 
tüccar < Ar tuccâr (tâcir çoğ.) 
tacirler < # ter alışveriş etme, 
ticaret yapma < Aram taggârâ < 




Akad tamkarufm) damk/garu 
tacir, tüccar, iş adamı < Siirn 
(LÜ.)DAM.GAR, LÛ.DAM, 
TAM.GÂR, < Süm DAM.GAR 3 
— > ticaret 

tür ab < Ar tür âb toprak < # trb < 
Akad tarbû’ (t)û(m), turbu’/ttu, 
tur (u) bu, turba’ , tarbû, tarbütu 

A*© 

toprak, toz türbe 
türbe < Ar turbaft) toprak, mezar < 
# trb < Akad tarbu ’(t)u(m), 
turbır/ttu, tur (u) bu, turba’, 
tarbû, tarbütu toprak, toz — > 
türab 

ü 

uhrevi < Ar uyravî sonraki dünyaya 
ait < uyrâ sonraki dünya < Ar 
cv/ir son, sonuncu ( # ’yr) < 
Akad a hânı (m) arkada olmak, 
geri kalmak, geç olmak — > ahir 
uhuvvet < Ar uyuwwa kardeşlik < 
ay kardeş < # ayw < Akad 
a hu (m) I kardeş — > ahi 
ulvi < Ar ‘ulwî yüksek, yüce < ‘/w 
yüksek olma < Akad elû(m) III, 
alûm yükselmek, çıkmak ortaya 
çıkmak, doğmak) , yüksek, ulu 
olmak — » ali 

ulya pek büyük, yüce, daha yüksek, 
çok yüksek olan < Ar (mahkeme- 
i) ulya < Ar ‘ulya daha yüksek, 
en yüksek < 7w yüksek olma < 
Akad elû(m) III, ,alûm 
yükselmek, çıkmak ortaya 
çıkmak, doğmak, yüksek, ulu 
olmak — » ali 

umum < Ar umûm 1 .genellik, 
bütünlük, 2. genel, tüm, kamu, 
halk < Ar 'amma(t) kamu, halk, 
avam, < # . ‘mm genel olma, 



kapsama, kucaklama, tümünü 
içerme, Aram ' amma klan, 
aşiret, boy < Akad ammufm) I, 
hammufm) halk < BSem — » 
amme 

umumi < Ar ‘umûmî genel < Ar 
'amma(t) kamu, halk, avam < # 
‘mm genel olma, kapsama, 
kucaklama, tümünü içerme < 
Akad ammu(m) I, hammufm) 
halk < BSem — » amme 

umumhane genelev < Ar ‘umûm 
L genellik, bütünlük, 2. genel, 
tüm, kamu, halk < Ar 'amma(t) 
kamu, halk, avam, < # ‘mm genel 
olma, kapsama, kucaklama, 
tümünü içerme Akad ammııfm) 
I, hammufm) halk < BSem — » 
amme + (Fa) hane ev 

umur < Ar ümür ( emr çoğ.) işler 
güçler, ilgi alanları < Akad 
amârufm) I görmek, anlamak, 
teftiş etmek, yoklamak, bakmak, 
— > emirVemr- 

umarsa(-mak) umursanmak iş 
edinek, üstüne almak, 
önemsemek < Ar ümür (a mr 
çoğ.) işler güçler, ilgi alanları < 
Ar amr buyruk, bildiri, otorite, 
tartışılmayacak şey, olgu, işgüç < 
# amr buyurma, otorite < Aram 
#’mr söyleme < Akad amârufm) 
I görmek, farkına varmak, 
gözlemlemek, idare etmek, teftiş 
etmek, korumak, himaye etmek 
— > emirVemr- 

Urfa Güneydoğu Anadoludaki 
bugunkü Şanlıurfa < Ar Ar-Ruha 
< Akad Urha > Yun Oppa 
(Orra) veya Oppoa (Orrhoa), 



293 




u 

ücret işgücünün karşılığı olarak 
verilen para veya mal, kiralanan 
veya satın alman bir şey için 
ödenen para < ücre(t) < # ecr 
ücret ödeme, emeğin karşılığını 
verme < Akad igru(m) ücret, 
kira < Akad agâru(m) bir evi, 
insanı, hayvanı vb. kiralamak — > 
ecir/ecr 

ümmet Kontrol et < Ar ümme(t) 1 
ulus, kavim, toplum, 2. İslam 
topluluğu < # umm yönetme, 
önderlik etme, < Akad ummu 
anne, ummönu(m) sürü halinde 
topluluk, kalabalık < ? süm 
AMA (EME 4 ) anne > Ugar umt 
aile, klan <— amme, umum, 
umumhane Bkz. ümmi 

ümmi okuma yazma bilmeyen < Ar 
ummî anadan doğma saf, cahil < 
# umm ana, Aram ’emâ, İbr ’em 

< Akad ummu anne < ?Süm 
AMA (EME 4 ) ana, anne — > 
amme, Ümmiye, ümmühan 

Ümmiye öi Anneye ait, anneyle 
ilgili < Ar ummî anadan doğma 
saf, cahil < # umm ana, Aram 
’emâ , Ibr ’em < Akad ummu 
anne < Süm AMA (EME 4 ) ana, 
anne — » ümmi 

Ümmühan öi hükümdar anası < Ar 
ummî anadan doğma saf, cahil < 
. # umm ana, Aram ’emâ , Ibr ’em 

< Akad ummu anne < Süm 
AMA (EME 4 ) ana, anne + Tr 
han — » ümmi 

ümük < Ar i unuq boğaz, boyun (< # 
‘nq < Aram i ünq boğaz < Akad 
' unqu boyun < Aram 



ünsiyet alışkanlık, dostluk, yakınlık 
< Ar uns evcil ve yumuşak başlı 
olma, dostlık vekyakmlık un < 
Ar anisa dostça ve tatlılıkla 
davrandı, alıştı, < # ins insanlık, 
tüm insanlar, ‘inâş/’anâşâ halk, 
kavim < Akad nisu(m), nîsu, 
nesu çoğ. nisü halk, insanlar < 
Akad nesu(m) ne ’âsum, na ’âsum 
yaşamak, (yeniden) canlanmak 
— > insan 

üryan < Ar ‘üryan çıplak < # ‘ry 
çıplak olma < Akad erû(m) III 
çıplak olmak, İbr ‘arom çıplak, 
üryan, Ugar rvv çıplak olmak — ■* 
ari 1 , avrat / avret 

üs/üss- < Ar uss temel, taban, 
matematikte bir sayının üssü < # 
’ss temel olma < Aram ’ussâ (# 
’ws) temel, baz, esas < Akad 
isdu(m) e/usdu(m)Jldu, irdu issu 
istu temel, esas, (bir yapının 
temeli), vb. < Akad ussu(m) I 
temel(ler), < Süm [US 8 ] temel, 
baz, esas, tesis (Militarev, 
Database No 2210) > İbr set 
temek , esas, ‘ müesses, 

müessese, tesis 

V 

Vahdet < Ar wahde(t) birlik <# whd 
bir < Akad (w)edu(m), ettu(m) 
tek, yalnız ittihat, müttehit, 
tevhit, 

Vahid/t-Vahide öi bit- tek < Ar 
vâhid < Akad (w)edu(m); 
ettu(m) tek, yalnız —»Vahdet 

vakur <Ar waqür vekar sahibi < # 
wqr ağırbaşlı olma < Akad 
(w)aqâru(m) < Akad 
(w)aqâru(m), uqâru, baqâru v 



294 




maqâru az, önemli, değerli, 
itibarlı, saygılı, onurlu olmak — > 
vekar 

valide ana, anne < Ar wâlida(t) 
doğuran kadın, anne < # wld 
doğurma < Akad (w)alâdu(m), 
ul'âdu, malâdu doğurmak > İbr 
yaladı Aram yld doğunna — * 
velet 

vallahi < Ar wa-llâhi Allah adına 
Ar ilâh tanrı < Akad ilıı(m), 
elu(m) tanrı — » ve, Allah (ilah) 
varak < Ar waraq 1. yaparak, 2. 
kâğıt yaprağı, sayfa < vrq < 
Akad (w)arâqu(m) yeşil - sarı 
olmak > İbr yaroq. yeşil, Ugar 
yrq sarı, yeşil olmak, Fa waraq, 
4 — evrak, varaka 

varaka < Ar waraqa(t) kâğıt 
yaprağı, belge < Ar waraq 1. 
yaparak, 2. kâğıt yaprağı, sayfa 
< vrq < Akad ( w)arâqu(m ) 
yeşil - sarı olmak — > varak 
varidat < Ar wâridât (wârida(t) çoğ) 
gelirler < # wrd gelme, varma < 
Akad (w)arâdu(m) eredu, urâdu 
geri dönmek, geri gitmek, nesil, 
zürriyet, soy — > vürut 
varis < Ar warid mirasçı < # wr6 < 
Akad (w)arâdu(m) eredu, 

urâdu? geri dönmek, geri 

gitmek; nesil, zürriyet, soy — > 
irs/ırs- 

varit < Ar wârid 1 . gelen, rastlayan, 
1. gelir, irat < # wrd gelme, 
varma, ulaşma < Akad 

, (w)arâdu(m) eredu, urâdu geri 
dönmek, geri gitmek, nesil, 

zürriyet, soy — > vürut 



vasi 2 < Ar Wasî ‘ geniş < ws‘ geniş 
olma < Akad (w)uşşû(m), muşşû 
yaymak, dışarıya açmak — » vüsat 
ve < Ar wa ve (bağlaç), - adına (edat) 

' < Akad ıı, ü ve anlamında < ? 
Süm U, U 3 ve, Akadcadan 
geçmiş olabilir ? > Ugar w, İbr 
ve, Sür w, İtal e, İsp i (y), İng 
end, Alm und, Aze ve, Fa wa 
vallahi, velakin, velev, velhasıl, 
•vesaire, vesselam 

vebal < Ar wabâl 1. şiddetli yağış, 2. 
manevi yük günah. Bir şeyin 
sorumluluğunu veya günahını 
yüklenme < # wbl aşırı yağmur 
yağma ve sağlıksız ve ağır olma 

< Akad wabâlu(m), abâlu, 
ubâlu (—* b abâlu) taşımak, 
götürmek, getirmek, sevketmek, 
babâlu taşımak, sevketmek, 
getirmek. 

*Nişanyan, 46 8’ deki yağışla ilgili 
anlamlar ya kelimenin anlam 
kaymasıyla oluşmuş veya başka 
kökten gelen bir şekli olmalıdır, 
vefa sözünü tutma, borcuna sadakat, 
görevini tam olarak yerine 
getirme < Ar wafâ sözünde 
durma, borcunu tam olarak 
ödeme < # wfy ödeme, bir görevi 
yerine getirme, < Akad yapu 
güzel, latif, zarif, hoş < BSera > 
Ugar npy memnuniyet, 
hoşnutluk,, Fen yp’ hoş, cazip 
İbr yafe 4 — fiyat, ifa, müteveffa, 
vefat 

vefat < Ar wefâ(t) ölüm < # wfy 
ödeme, bir görevi yerine getinne 

< Akad yapu güzel, latif, zarif, 
hoşAze vefat, Fa wafat — > vefa 



295 




vekâlet < Ar wekale(t) 1. vekil olma, 
vekillik, 2 . vekillik belcesi < # 
wkl sorumluluk yüklenme, 
güvene dayalı bir iş verme < 
Akad (w)aklu(m), uklu müfettiş, 
kontrol memuru, kurucu, 
işçilerin, tapmak törenlerini 
yöneten (kadın) idareci < Süm 
(LÜ)UGULA idareci, müfettiş <- 
mütevekkil, müvekkil, 

tevekkeli, tevekkül, tevkil, 
vekil, vekilharç, vükela 

vekar < Ar waqar ağırbaşlılık < # 
wqr ağırbaşlı olma < Akad 
(w)aqâru(m) < Akad 
(w)aqâru(m) , uqâru, baqâru, 
maqâru az, Önemli, değerli, 
itibarlı, saygılı, onurlu olmak 
vakur 

vekil < Ar wakîl başkası adına iş 
yapan, sorumluluk yüklenen < # 
wkl sorumluluk yüklenme, 
güvene dayalı bir iş verme < 
Akad (w)aklu(m), uklu müfettiş, 
kontrol memuru, kurucu, 
işçilerin, tapmak törenlerini 
yöneten (kadın) idareci < Süm 
(LÜ)UGULA idareci, müfettiş > 
Akad (w)aklu(m) uklu kontrolör, 
gözlemci > Syr thekel itimat, 
güven, tevekkül güven, Aze 
vekil, Fa w akil, Tat vökil — » 
vekâlet 

vekilharç < Ar wakîl-i hare < Ar 
wakıl başkası adına iş yapan, 
sorumluluk yüklenen < # wkl 
sorumluluk yüklenme, güvene 
dayalı bir iş verme < Akad 
(w)aklu(m), uklu müfettiş, 
kontrol memum, kumcu, 
işçilerin, tapmak törenlerini 



yöneten (kadın) idareci < Süm 
(LÜ)UGULA idareci, müfettiş + 
harç < Ar xarc harcama, sarf, 
masraf, < # xrc çıkma, dışarı 
çıkma, taşma, para harcama — » 
vekâlet 

velakin < Ar we ve (bağlaç), - adına 
(edat) < Akad u, ü ve anlamında 
+ lâkin < (Ar) lâkin amma < 
Akad lâ değil, hayır (olumsuzluk 
eki) — > ve, lâkin 

velet < Ar walad çocuk < # wld 
doğurma Akad (w)alâdu(m), 
ulâdu, malâdu doğurmak > Ugar 
yld, wld, İbr yâlad, Aram yld 
doğurma evlat, mevlit, milat, 
mütevellit, tevelüt, tevlit, 
vailde, velut 
*aile(7), 

velut < Ar walııd çok doğuran, 
doğurgan < # wld doğurma < Ar 
w al ad çocuk < # wld doğurma 
Akad (w)alödıı(m), ulâdu, 
malâdu doğurmak — * velet 

veraset < Ar warâda(t) miras < # ' 
wr0 miras edinme < Akad 
(w)arâdu(m) eredu, urâdu? geri 
dönmek, geri gitmek; nesil, 
zürriyet, soy — > irs/ırs- 

verese < Ar waraOa(t) (wariO çoğ.) 
varisler < Akad (w)arâdu(m) 
eredu, urâdu ? geri dönmek, geri 
gitmek; nesil, zürriyet, soy — » 
irs/ırs- 

vesselam < Ar wa-s-saelâm barış 
adına, < Ar w a ve (bağlaç), - 
adına (edat) < Akad u, ü ve 
anlammda< ? Süm U, U 3 ve, 
Akadcadan geçmiş olabilir ? + < 
Ar salam 1. sağ ve salim olma, 
selamet, barış, 2. selam < # sim 



296 




sağ ve esen olma, güvenli olma < 
Akad s al âmıı (m) II, selemu 
huzurlu, barış içinde olmak, 
arkadaş dost olmak, barış 
yapmak, barışma — > ve, selam 
*Akad salâmu(m) II, sağlıklı, 
sağlam olmak, iyi, hoş olmak < 
? Süm SALIM, SİLİM 
vesvese < Ar fasfas-, fısfısat vesvese 
(şüphe, kuruntu, işkil) < Akad 
pispisu böcek; merak salmak? 
vız, vızıl, vızıltı onom sinek sesi < ? 
Ar ...? < Akad zizzum, şişşu tıs, 
vız sesi çıkarmak, tıslamak, 
vızıldamak (yılan veya kuş) < 
Süm Bİ-İZ 

*Bazı yansımalı sesler birçok 
dilde ortak şekilde 

görülebilmektedir. Vız örneğinde 
olduğu gibi. 

Vildan öi 1. kullar köleler, 2. yeni 
doğmuş çocuklar, < Ar vildan < 
Ar walad çocuk < # wld 

doğurma < Akad (w)alâdu(m), 
ulâdu, malâdu doğurmak — » 
velet 

vükela < Ar wakalâ vekiller (wekîl 
çoğ.) < < Ar wakîl başkası adına 
iş yapan, sommluluk yüklenen < 
' # wkl sorumluluk yüklenme, 
güvene dayalı bir iş verme < 
Akad (w)aklu(m), uklu müfettiş, 
kontrol memuru, işçilerin, 
tapmak törenlerini yöneten 
(kadın) idareci < Süm 
(LÜ)UGULA -+ vekâlet 
vürut < Ar würüd varış < # wrd 
' gelme, varma, ulaşma, başına 
gelme < Akad (w)arâdu(m) 
eredu, urâdu geri dönmek, geri 



gitmek, «üleşil, zürriyet, soy <— 
irat, radde, varidat, varit 
vüsat < Ar wus‘a(t) genişlik, en, 
kapsam < # ws‘ geniş olma, enli 
olma < Akad (w)şşû(m), mussû 
yaymak, dışarıya açmak, — > saat, 
tevsi, vasi 2 

Y 

yallah < Ar yâ-llâh ya Allah < Ar 
ilâh tanrı < Akad ilu(m), elıı(m) 
tanrı — > ilah 

yemin < Ar şamin sağ taraf, sağ el, 
yemin < # ymn sağ, kutlu < 
Akad imnu(m), sağ taraf, sağ el 
> İbr yâmın sağ taraf, Aram ymn 
sağ el 4 — meymenet 
yevm < Ar yawm gün < Akad ümit /; 
gün < Bkz. Süm UD, U 4 (-d) 
gün, güneş, sıcaklık, yaz > ibr 
yöm gün <— yevmiye 
yevmiye günlük ücret < Ar yawm 
gün <Akad ümit I gün, gündüz < 
. Süm UD, U 4 (-d) gün, güneş, 
sıcaklık, yaz > ibr yöm gün — > 
yevm 

Z 

zabıt/zapt- < Ar dabt tutuş, denetim, 
disiplin, kayıt < # dbt tutma, 
kontrol altına alma, kaydetme < 
Akad şabâtu(m) tutmak, almak, 
yakalamak, zorla ele geçirmek, 
elde etmek > Ugar şabâtu *— 
inzibat, mazbata, mazbut, 
zabıta, zabit, zaptiye, zapturapt 
zabıta = (kuvve-i) zabıta polis gücü < 
Ar Sabit denetleyici, kontrol 
eden, zapteden < Ar öabt tutuş, 
denetim, disiplin, kayıt < # Sbt 
tutma, kontrol altına alma, 



297 




kaydetme < Akad şabâtu(m) 
tutmak, yakalamak, zaptetmek, 
zorla ele geçirmek — » zabit — » 
zabıt/zapt- 

zabit < Ar Sabit 1 . denetleyici, 
kontrol eden, 2. subay Ar öabt 
tutuş, denetim, disiplin, kayıt < # 
öbî tutma, kontrol altına alma, 
kaydetme < Akad şabâtu(m) 
tutmak, yakalamak, zaptetmek, 
zorla ele geçirmek — * zabit/zapt- 
Zahire < Ar Sakır a(t) ambarda 
saklanan şey, hububat < Ar 
Sarra(t) toz tanesi, partikül, < # 
Srr saçılma tuzla buz olma < 
Akad zîru II, zirru küçük > 

' zerzerru, Akad zerze(r)ru, 
zerzıru, zeruzeru, zirru çok 
küçük < zîru II — » zerre 
*Nişanyan, 485 te kelimenin zerre 
kökünden geldiği gözünden 
zahter ‘kara kekik’ < Ar salar , 
sa ‘ter bir çeşit kekik < Akad 
sataru(m), zataru, s/zateru bir 
cins kekik 

Zakir-Zakire öi Tanrmm adını 
anarak teşbih çeken kimse. < Ar 
zakir < Ar Sikr anma < # Skr < 
Akad zakâru(m), saqâru(m), 
zagâru konuşmak, söylemek, 
demek — > zikir/zikr- 
zaman bir iş veya oluşum içinde 
geçtiği, geçeceği veya geçmekte 
olduğu süre, vakit, bir sürenin 
belirli bir parçası, belirlenmiş 
olan an, çağ, mevsim < # zmn, 
Aze zaman , Özb zarnon < Ar/Fa 
zemân, zaman zaman < OFa 
zamânak/jamanak, Sür zabna < 
Aram zmân, zemanâ, İbr zmân, 
zemân kader, şans, - mevsim 



bayramı < Akad simânu(m,) 
simannu, Asıır simunu doğru 
zaman, durum, mevsim, zaman 
(i(na))simin + zaman, ne zaman, 
-dığı zaman < Akad 
(w)asâmu(m), usâmu durum, yer 
ve zaman olarak uygun olmak *— 
mevsim? müzmin, zangoç 
*Akad züzâ zaman zaman, azzüzâ, 

< zâzu(m) ayırmak, dağıtmak, 
paylaştırmak 

*Sami ve İran dillerinde ortaktır 
(Nişanyan 485). 

zanaat < Ar şana ‘a (t) işçilik, 
meslek, ustalık, el sanatı < # şn‘ 
yapma, el becerisi ile imal etme 

< Akad za’ânu(m), zânu 
süslenmiş, tezyin edilmiş olmak" 
— > sanat 

zangoç < Erm jamgoç kilisede çan 
çalan görevli < jam saat < (OFa 
zamânak / jamanak) + Erm goç ’ 
çalan, çağıran < Erm goç’ el 
çağırmak < Ar/Fa zemân, zaman 
zaman, < OFa zamânak / 
jamanak, < Aram zmân, 
zemanâ, İbr zmân, zemân kader, 
şans, mevsim bayramı < Akad 
simânu(m,) simannu, Ass simunu 
doğru zaman, durum, mevsim, 
zaman (i(na))simin + zaman, ne 
zaman, -dığı zaman < Akad 
(w)asâmu(m), usâmu durum, yer 
ve zaman olarak uygun olmak. 

*?Akad züzâ zaman zaman, 
azzüzâ, < zâzu(m) ayırmak, 
dağıtmak, paylaştırmak 
*Sami ve İran dillerinde ortaktır 
(Nişanyan 485) — » zaman 




Zap (suyu) Doğu Anadoluda Van ve 
Hakkâri illerinden geçen bir 
ırmak adı < Ar Zabb < Akad 
za ’Tbu(m) ırmak adı (=Zâb) dere, 
çay kanal, suyolu, Zap Irmağının 
adı < Akad zâbu(m), zuâbum 
erimek, çözülmek, akmak, 
dalgalanmak, kabarmak > Yun 
ZcOT&ıaç, Bizans Yun 'o piKpöç 
Za(3aç (Ho mikrös Zabâs, küçük 
Zap) , 'o peyaç Zaf3aç (Ho megas 
Zabâs, büyük Zap), Sür Zabha, 
İsp Zapata, İtal Zapata — » izabe 
zaptiye < Ar = (kuvve-i) zaptiye 
polis gücü < Ar öaptîye(t) 
denetime ilişkin < Ar dahî tutuş, 
denetim, disiplin, kayıt < # öbt 
tutma, kontrol altına alma, 
kaydetme < Akad şabâtu(m) 
tutmak, yakalamak, zaptetmek, 
zorla ele geçirmek — » zabit/zapt- 
zapturapt < Ar öapt ü rabt zaptedip 
bağlama < Ar öabt tutuş, 
denetim, disiplin, kayıt < # öbt 
tutma, kontrol altına alma, 
kaydetme + rapt bağlama < 
Akad sabâtu(m) tutmak, 
yakalamak, zaptetmek, zorla ele 
geçirmek —* zabit/zapt- 
zart < Ar drt osurmak < Akad 
şarâdu(m), şarâtu(m) osurmak. 
Tr zart sesi genelde osuruk ya da 
benzeri bir sesi anlatmak için 
kullanılır. Yansımalı 

(onomatopeyo) bir ses olmalıdır 
carta, zarta, zort 

zarta Ar zarta < Akad şarâtu(m), 
şarâdu osurmak, sürekli osurma, 
— > zart 

* zartayı çekmek (argoda) ölmek. 



*zart ve zurt kelimeleri yansımalı 
sesler oldukları için birçok dilde 
benzer seslerle ve aynı anlamda 
kullanılmış olmalıdırlar 
zekât < Ar zekâ (t) 1. artık (eski dil) 
2. Müslümanlıkta her yıl 
servetten ödenen sadaka, zekât < 
# zkw/zky artma, çoğalma, zengin 
olma < Aram zekütö suçluluktan 
kurtulma, günahsız olma (?) < 
Akad zakütu, zakuttu, temizlik, 
armmışlık, muafiyet, ayrı tutma 

< Akad zakû(m) I pak, temiz, saf 

< Akad zakû(m) II Asur 
zaka’u(m) temiz, parlak saf 
olmak 

zeker erkeklik organı (Osm) < Ar 
bakar, < Akad zikâru(m) zikru, 
zikkaru erkek, erkeklik, erkeğe 
ait > Ugar dkr (dakaru), İbr 
zâkâr, Aram dahra 
müzekker 

*(Osm) müzekker (erkek cins), , 

*Akad zakkâru(m), zakrum adam, 
erkek < zikâru. 

*Akad zikâru (m) zikru, zikkaru 
erkeklik organı 

*Akad zaqâpu(m), sagâpu, 
zakâpu? dikine koymak, 
yerleştirmek, dikmek, kurmak, 
ekmek a/isqup [(GIS.GUB], 
mezartaşı, kapı, heykel dikmek, 
(penis) dikilmek, yukarı doğru 
dikilmek, kalkmak 
*Akad ziqqurâtu(m), Asur 
siqqurrutu, ziqratu ziggurat, 
Mezopotamya’ daki piramitlerin 
adı, kule tapmak < Akad zagâru, 
sagâru yüksek yapmak, yüksek 
yapı, planlamak 



299 




*Ziggurat her nekadar Akadca 
zaqârıı 'ya bağlansa da 
zakkâru(m) < ziyanı (zeker, 
erkeklik organı) kelimeleri ile eş 
kökenli olmalıdır. 

*Karş. Süm Z1 (-d) kaldırmak, 
silmek? Zl(-G), taşımak, 
kaldırmak .?, ZI(-Ci) ayağa 
kaldırmak 

zelil < Ar âcili düşkün < # »7/ <• 
Akad ziIııHıt , su/i/iı, silulhiz 
derbeder, serseri, dağınık < ? 
Süm zilulıı seyyar satıcı, 
serseri, derbeder, 

gezginci Süm zil + lü- 
ulu, — > zül/züll- 

Zembil hasırdan Örülmüş saplı torba 

< Ar zenbîl hasırdan örülmüş 
sepet < Akacf zabbTlıı(m), 
zan bil lıı sepet < Aram 

zencefil Zencefilgillerden, Hindistan 
ve Malezya’da yetişen, yaklaşık 
100 cm yüksekliğinde, kamış 
görünümünde, çok yüksek ve 
otsu bir bitki (Zingiber 
offıcinale) < Ar/Fa zencebîl 
kökü baharat olarak kullanılan 
bir bitki, OFa *zengepTl < ? 
Akad zinzaru ’u bir ilaç, zencefil 

< Hurr? 

*Prak smgabera Şans srngaveram 
boynuz-gövde. 

*Batı dillerine E Yun zinziberis 
biçiminde geçmiştir Karş. Lat 
zinziber İng ginger — > zincifre 

zenne Eskiden orta oyununda kadın 
rollerini oynayan erkek < Fa 
zenne kadın olmuş, kadın gibi < 
zen kadın? < Ave gen-/gaini- < 
HAvr *g w en kadın. 



Karş. Akad issu (ya da issutü) 
pl. i(s)söte kadın, eş? 

Akad sinnistu(m), sinniltu, 
sinnissu, (ya da issu?) Boğ 
sinnistu kadın 

Akad zikar u sinnis erkek ve 
kadın 

zerre < Ar Sarra(i) toz tanesi, 
parçacık, < # örr saçılma tuzla 
buz olma < Akad zerze(r)nı, 
zerzlnı, zemzem, zirrıı . çok 
küçük < Akad zîru II, zirnı 
küçük mezra, zerre, zahire 
ziraat, zirai, zürriyet 

Zeynep öi, değerli taşlar, mücevherat 
(bkz. ziynet), Arap tarihçilerine 
göre Zeynep yahut Zebbo (Laf 
Zenobia) (M.S. 266-273)/ 

Tedmür (Palmyra) - devleti 
hükümdarı Üzeyne’nin M.S. 266 
yılında öldürülmesiyle devletin 
yönetimini ele almış, Romalıların 
izni ile Mısır’ı da ele geçirerek 
hükümdarlığının sınırlarını 

genişletmiş, fakat sonra 
Romalılara karşı baş kaldırınca 
yenilgiye uğramıştı. Esir olarak 
gönderildiği Roma’ da zekâsı ve 
güzelliğiyle herkesi kendisine 
hayran bırakmıştı (Gençosman 
(tarihsiz, s. 222) < Ar Zeyneb < # 
şn ‘ yapma, el becerisi ile imal 
etme, süsleme < Akad 
za’ânu(m), zânu süslemek, 
bezemek; süslenmiş -olmak — » 
sanat — > zanaat 

zeytin < Ar zaytün zeytin (taneleri) < 
Ar zayt zeytin Akad za ’îtu 
zeytin < ? Aram zeytâ > İbr 
zayt, Fen zyt, İsp aceituna <— 
mezgit, zeytuni, 



300 




* ayrıca Akad serdu(m) zeytin 
ağacı SE.ER.DU(.UM) (Eski 
Babil’de), saman serdu(m) zeytin 

yağı . 

Hit gis ZERTUM zeytin ağacı 
(Ertem 1974, s. 58, 67-68) 

zeytuni zeytin renginde olan, yeşilin 
bir tonu < Ar zaytün zeytin 
(tan@leri)< Ar zayt zeytin Akad 
za ’îtu zeytin < ? Aram zeytâ, İbr 
zayt, Fen zyt, İsp aceituna zeytin 
— * zeytin 

zibil /t r z z t i , i b lı ^ .^^jj^ad z z b /zz 
atık madde, süprüntü, döküntü, 
çöp < ? Akad zabâlu(m) 

s/şabâlu(m), zebelu taşımak, 
getirmek, teslim etmek > İbr 
zâbâl — > mezbele 

zift (katran ve diğer organik 
maddelerin buharlaşmasından 
veya damıtılmasından elde 
edilen, kolay kırılan, az ısı ile 
eriyen, katı, siyah, parlak madde, 
kara sakız < Ar zift zift, asfalt < 
Akad ziptu zift < Aram zeptö < 
# zpt bulama, macunlama, ziftle 
kaplama 

ziggurat (Önasya arkeolojisinde 
teknik terim) Akad ziqqurdtu(m) , 
Asıır siqqurrutu, ziqratu 
ziggurat, Mezopotamya’daki 
piramitlerin adı, kule tapmak < 
Akad zagâru, sagâru yüksek 
yapmak, yüksek yapı, planlamak 
*karş. zeker maddesi 
Karş. Süm ZI (-d) kaldırmak, 
silmek? ZI(-G), taşımak, 
kaldırmak? Ayağa kaldırmak 

zikir/zikr- < Ar öikr anma < # Skr < 
Akad - zakâru(m), saqâru(m), 
zagâru konuşmak, söylemek, 



demek <— mezkûr, müzakere, 
tezekkür, tezkere, zakir, zikir, 
zikretmek 

zillet < Ar öille(t) düşkünlük, 
aşağılanma < # öll dişkün olma < 
Akad zilullû, sulilû, silullû, 
derbeder, serseri, dağınık < ? 
Süm zilulu seyyar satıcı , 
serseri, derbeder, 

(derisini) soymak, fena halde 
azarlamak, haşlamak, ? + lü- 
ülu, — > zül/züll- 

zincifre (zencerf) kırmızı renkli 
doğal cıva sülfür. Kırmızı kurşun 
oksidin veya sülüğenin eski adı < 
Ar/fa zancafr civadan elde edilen 
kımızı boya, sülüğen. Aram 
zngüpr/süngpr < Akad zinzaru ’ıı 
bir ilaç, zencefil < Hurr? — » 
zencefil 

*kökeni bir Hint veya Yakın Doğu 
dili olmalıdır. Krş. EYun 
kinnabâris, İng cinnabar zicifre 
karş. < Ar/Fa zancabîl kökü 
baharat olarak kullanılan bir 
bitki, OFa *zengepîl Prak 
smgabera Şans srngaveram 
boynuz-gövde < Akad zinzaru ’u 
bir ilaç, zencefil <Hurr? 

*Batı dillerine EYun zinziberis 
biçiminde geçmiştir Karş. Lat 
zinziber İng ginger 

Zinnur öl nurlu, ışıklı, aydın < Ar 
nür ışık (ayrıca özel isim) < nwr 
aydınlık olma, aydınlanma < 
Akad nuru I, ışık < Akad 
nawöru(m), namâru, aydınlık, 
parlak olmak — » nur 

ziraat < Ar zirâ‘a(t) tarım ziraat < 
Ar Sarraf) toz tanesi, parçacık, 
< # örr saçılma tuzla buz olma < 



30i 




Akad zerze(r)ru, zerzîru, 
zemzem, zirru çok küçük < 
Akad zîru II, zirru küçük — ► 
zerre 

*karş. Akad zarâgum serpmek 
atmak, ekmek, zarûm saçmak, 
serpmek, atmak, savurmak, 
zârum harmancı, harman savuran 
zirai tarımla ilgili, tarım -(s)i,< Ar < 
Simi < Ar Sarra( t) toz tanesi, 
parçacık < # örr saçılma tuzla 
buz olma < Akad zerze(r)ru, 
zerzıru, zeruzeru, zirru çok 
küçük < Akad zîru II, zirru 
küçük — » zerre 

ziynet < Ar zîne(t) süsleme, süs 
eşyası < # zyn süsleme, bezeme 
< Akad za’ânu(m), zânu 
süslenmiş olmak, süslemek, 
bezeli olmak vb. — > sanat 
*Aze zinet. Fa zinat, Tat zinnet 
zort < onom yellenme sesi — > zart 
zufa (otu) < ? < Akad züpu zufa otu 
veya güvey otu, mercanköşk < ? 
Aram, Hit ZÛPU yazılışı 
GIâ ZU-U-PA zufa otu (Ertem, 
106 ’da kelimenin kimilerince 
çördük veya zufa otu olarak 
nitelendiğini kendisinin de bu 
sözcüğün bir meyveyi temsil 
ettiğini belirtir.), İng Hyssop, 
Lat Hyssopus var. offıcinalis 
Kelimenin anlamı açık değildir, 
züccaciye < Ar zucâcîyd cam işleri 
yapılan ve satılan yer < zücâc 
cam < # zcc < Aram zdgüg(t)â (# 
zgg) < Akad zabzabgu cama 
benzer şey, sır, şeffaf sır, Ugar 
sbsg, spsg İbr zekhukhit, 

* Ayrıca Akad zakukîtum, 
zakakâîu, zakukütu^ am gibi olan 



şey, cam, camdan yapılmış şey, 
belki bkz. zakû(m) II, Asur 
zakâ ’u(m), berrak* saydam açık, 
aydınlık olmak, temiz, arı, saf 
sıvı veya metal 

zül/züll- < Ar düll horluk, 
düşkünlük, alçaklık < # â ll 

düşkün olma < Akad zilullû, 
sulilû, silullû, derbeder, serseri, 
dağınık > ? (EBa) Süm zilulu 
seyyar satıcı, 

serseri, derbeder (zil, 
(derisini) soymak, fena halde 
azarlamak, haşlamak, ? + lü~ 
ulu, halk <— zelil, zillet 

zümre < Ar zumra(t) insan grubu, 
küme < # zmr < akad 

zumru(m),zurru, zu ’ru beden, 
vücut, kişi 

zümrüt < Ar/Fa zümürrüt/zumurrut 
zümrüt, Yun apapdyboç 
smaragdos, zümrüt, Lat Vulg. 
Zmaragdus - zümrüt < Akad 
harraqtu- zümrüt, yeşil 
feldspat < Akad baröqu 
parlamak, aydınlatmak > İbr 
bareqet- zümrüt, koyu yeşil 
beril, yeşil feldspat, İng 
emerald, Fr emeraud İsp 
esmeralda Ital smeraldo. Fa 
zomorrod / zümürrüd, Aze 
zümrüd, Özb zumrat — > bereket 
karş. Şans marakata 

zürriyet < öurriya tohumlar < Ar 
öarra{ t) toz tanesi, parçacık < # 
örr saçılma tuzla buz olma < 
Akad zerze(r)ru, zerzıru, 
zeruzeru, zirru çok küçük < 
Akad zîru II, zirru küçük — » 
zerre 



302 





İŞARET LİSTESİ 

< > Kelimenin kökünün geldiği yön 

# Semitik dillerden özellikle Arapça kök harfleri 

— » Kelimenin kökeni 

Bir kökten türemiş kelime ya da kelimelerin yönü 
? Tartışmalı veya kesin olmayan unsurlar 

+ Bileşik kelimelerin ikinci ve daha sonraki unsurları 
= Farklı yazılışları veya söylenişleri bulunan ve aynı kökten gelen kelimeler 

* Not niteliğindeki açıklamaların başında kullanılır 



303 




KISALTMALAR 







KlAr 


Klasik Arapça 


Akad 


Akadca 


Kürt 


Kürtçe 


Alm 


Almanca 


M.Ö. 


Milattan önce 


Ar 


Arapça 


M. S. 


Milattan sonra 


Aram 


Aramice 


OFa 


Orta Farsça 


Aşur 


Asurca 


OLat 


Orta Latince 


Ave 


Avesta Dili 


Lat 


Latince 


Aze 


Azerice 


Öi 


Özel isim 


BAram 


Batı Aramicesi 


Öm/öm. Örneğin 


BSem 


Batı Semitik Diller 


Özb 


Özbekçe 


Bkz. 


Bakınız 


Fort 


Portekizce 


Bulg 


Bulgarca 


Prak 


Praktit (Pali) dili 


Cen 


(İtalyancanm) Cenova lehçesi 


Rus 


Rusça 


çocd 


çocuk dili 


Saba 


Sabai (Eski Yemence) 


EBa 


Eski Babil 


Şans 


Sanskritçe 


EFa 


Eski Farsça 


• Sup 


Sırpça 


EFr 


Eski Fransızca 


Süm 


Sümerce 


Emıs 


Eski Mısır Dili 


Süry 


Süryanice 


Erm 


Ermenice 


şiir. 


şiirsel (şiirde) 


E Yun 


Eski Yunanca 


Tac 


Tacikçe 


Fa 


Farsça 


Tat 


Tatarca 


Fr 


Fransızca 


Urdu 


Urduca 


Fen 


Fenike dili 


vb. 


ve benzerleri 


Gür 


Gürcüce 


vs. 


vesaire 


Hind 


Hindi 


yörs 


yörese 


H it 


Hititçe 


YLat 


Y eni Latince 


în.Lat 


İncil Latincesi 


YT 


Yeni Türkçe 


İbr 


İbranice 


Yun 


Yunanca 


İng 


İngilizce 


Yy. 


Yüzyıl 


İtal 


İtalyanca 






İsp . 


İspanyolca 






Kırg 


. Kırgızca 






Karş. 


Karşılaştırınız 






Kel 


Keldanice 







304 




AYDIN 2002 
AYDIN 2000 
AYDIN 2001 

BLACK vd. 1999 
CEBESÖY 1995 

CHANTREINE 1970, 74, 77 

CORRIENTE 2003 
DE MOOR 1945, 

_1945 

DİLAÇAR 1968 

1989 



DONBAZ 2O06 Y ; . , 

EREN 1999 vj ,: '■ 
ERTEM 19-74 : r: I ■ . 

EYÜB0ĞEPİ4998SI n 
FAURE 2Ö02İ Ar A ■ 



KAYNAKÇA ^ 

N. Aydın, Akadca Dilbilgisi, Antalya 
N.Aydın, Sümerce Dilbilgisi, Antalya 
N: Aydın, Sümerce ve Akadca İşaret 
Listesi Antalya, 

Black Jererny; George Andtew; Postgate 
Nicholas, A Concise Dictionay of 
Akkadian, Wiesbaden 
S.Cebesoy, “ Kapadokya tabletlerinde 
geçen dokuma ürünleri' ’ Anadolu 
Medeniyetleri Müzesi 1994 Yıllığı s.164- 
188 Ankara 

P.Chantreine, Dictionııaire etymologique 
de la langue grecque (Historie des mots) 
Paris 

F.Corriente, Diccionario de Arabismos y 
voces afînes en Iberroromance, Madrid 
Johannes De Moor, C.; “ Frustula 
Ugaritica ” JNES XXIII, no 1, s.355-365 

r 

Diccionario Griego-Espanol, Burgos, 
Madrid. 

Dilâçar A. Dil, Diller ve Dilcilik, Türk Dil 
Kurumu Yayınları, Sayı: 263, Türk Tarih 
Kurumu Basımevi, Ankara 
Düden Etymologie; Das 
Herkunstwörterbuch der Detschen 
Sprache, ed. Günter Drosdowski, Düden 
Band 7, Manheim, Leipzig 
V. Donmaz, “S ome Rarely Attested 
Old Assyrian Onomastics from the 
Unpublished Sources ” s. 274-279 Hayat 
ErkanaPa Armağan, Kültürlerin 
Yansıması, Homer Kitabevi, İstanbul 
H.Eren, Türk Dilinin Etimolojik 
Sözlüğü, Ankara 

H.Ertem, Boğazköy Metinlerine Göre 
Hititler Devri Anadolu’sunun Florası, 
TTK Yay. Ankara 

İ.Z.Eyüboğlu, Türk Dilinin Etimolojik 
Sözlüğü, Sosyal Y aymları, İstanbul 
R.Faure, Diccionario de nombres 



305 




GENÇOSMAN 
GREPPIN 1991 

HARRASSOWITS 1965-67 
HEIDEL 1948 
KAHANE 1988 

KOÇAK 1977 



... 2003 

KOÇAK 1973 

KOÇAK 1996 

' NİŞANYAN 2002 
NİŞANYAN 2007 



propios, Espasa yayınları, Madrid 
K.Z.Gençosman, Ansiklopedik Türk 
İsimleri Sözlüğü, Tempo Y aynıları, 
İstanbul (tarihsiz) 

J.A.C.GreppinÇTTîe survial of ancient 
Anatolian and Mesopotamian vocabulaıy 
untıl the preseni ” JNES 50 no 3 s. 203— 
207 

0. Harrassowits, Akkadische 
Handwörterbuch, Wiesbaden 

A Heidel, “ The meaning of mummu in 
Akkadian literatüre 1 ' 1 JNES VII s. 98-105 
R.Kahane & Henry; Tietze, Andreas, The 
lingua franca in Ley ant, Turkish 
Nautical Terms of îtaiian and Greek 
Origin, ABC Kitabevi, İstanbul - Ankara 
- İzmir 1 

Koçak İnci, Araplarda ve Akkadlarda 
Kutsal Değerlerle Bağıntılı Şahıs 
Adlarının ve Tanrı Sıfatlarının 
Karşılaştırılması (İslâmiyetten önce), 
Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih - 
Coğrafya Fakültesi, Arap Dili ve 
Edebiyatı, Basılmamış Doçentlik Tezi, 
Ankara, 

Dizionario Etimologico Rusconilibri. 
Genova 

Koçak İnci, Arapça ve Akkadca’da 
Nominal - Verbal Formlar ve Cümle 
Kuruluştan Mukayesesi, Ankara 
Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya 
Fakültesi, Arap Dili ve Edebiyatı, Doktora 
Tezi, Ankara 

Koçak İnci; “ Araplarda Arapça olmayan 
bazı kişi adları ”, Doğu Dilleri Cilt V, 

Sayı: 3, s. 1-13 Ankara Üniversitesi 
Basımevi, Ankara 

Nişanyan Sevan, Sözlerin Soyağacı, 
Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, 

1 . basım, Adam Y aymları, İstanbul 
Nişanyan Sevan, Sözlerin Soyağacı, 



306 




OĞUZ 1976-2005 
OPPENHEIM vd. 1973 



POKORNY (1959) 2005 



ROBERTS vd. 1997 



SİNAN OĞLU 1953 



TIZETZE 2002 



TOSUN vd. 1981 

TUĞLACI 1972 
WORD 1961 
ZAMUDIO 2002 



Çağdaş Türkçehin Etimolojik!! 
Genişletilmiş ve gözden geçiriîi 
basını, Adam Yayınları, İstanbul 

Oğuz Burhan, Türkiye Halkının Kültür t 
Kökenleri, 1-5 Cilt, Anadolu Aydınlanma 
Vakfı / Kültür Dizisi, İstanbul 1976-2005 
A. Leo Oppenheim, Miguel Civil, The 
Oriental İnstitute of University of 
Chicago The Assyrian Dictionary, 
Chicago, İllinois U.S.A.; Glückstadt, 
Germany 

Pokomy, Julius Indogermaniseches 
Etymologisciıes Wörterbuch, iki cilt, A. 
Franke Verlag, Tübingen - Basel 
Roberts, A. Edward; Barbara Pastor 
Diccionario Etimologico Indoeuropeo de 
la lengua Espanola, Alianza Diccionarius, 
Madrid 

Sinanoğlu Suat, Kelimelerin Etymonu 
Esas. Tutularak Tertiplenen Yunanca - 
Türkçe Sözlük, Ankara Üniversitesi, Dil 
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları No 
78 Klâsik Filoloji Bölümü No. 5 Türk 
Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 
Tietze Andreas, Tarihi ve Etimolojik T 
ürkiye Türkçesi Lügati, I. Cilt, A-E, 
İstanbul, Wien 

Tosun Mebrure, Kadriye Y alvaç Sümer 
Dili ve Grameri, I. cilt, Sumerce’den 
Örnekler, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 
VI. Dizi, Sa. 21, Türk Tarih Kurumu 
Basımevi, Ankara 

Tuğlacı, Pars Okyanus Ansiklopedik 
Sözlük I - IX, Pars Yayınları, Sözlük 
Dizisi: 8, İstanbul 

Word, William A; “Comparative Studies in 
Egyptian and Ugaritic ” JNES XX, 
s. 31-41 

Zamudio, Rafaele Jimenez: Antoîogia de 
Textos Acadios, Madrid 




İ 



$; 



307 




İNTERNET KAYNAKLARI 



"http://www.hakkari.gov.tr 

— , Dizionario Etimologico Online 2004, Vocabolario Etimologico della lingua 
İtaliana’ 
www.etimo.it 

Militarev, Alexander: Semitic Etymology 

http://starling.rinet.ra/cgi43İn/main.cgi?root=config , 



Nişanyan, Sevan: Sözlerin Soyağacı, Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü, (kitabı 
da mevcut olan güncelleştirilmiş internet sayfası, 2007 ) 
http://www.nisanyan.com/sozluk/default.asp 

Rajki, Andras: Arabian Etymological Dictionary 2002, 

htt p://www.freeweb.hu/etymological/AEDweb.htm 

Ryan, Patric. C: Sumerian Glossary (1) 2005 

ttp://www.geocities.com/proto-language/SumerianGlossarv.htm#N 



Sürüm No: 1.0 Farabi 

http : / /www . sevde.de/BuvukT urkceSozluk.pdf 



The Sumerians, Part 1 

http://mvsite.verizon.net/vzeehbro/id7.html Chapter 3